Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, güneşin altın ışıklarıyla aydınlanan küçük bir köyde yaşayan Zeynep adında bir kız çocuğu varmış. Zeynep'in saçları altın sarısı, gözleri deniz mavisiymiş. Bu küçük köy, yeşil dağların arasında gizlenmiş, kuş cıvıltıları ve çiçek kokularıyla dolu huzurlu bir yerdi.
Zeynep, ailesiyle birlikte büyük bir çiftlikte yaşarmış. Annesi, babası ve küçük kardeşi Ali ile birlikte mutlu bir hayat sürermiş. Ancak Zeynep'in en büyük hayali, bir gün gerçek bir periyle tanışmak ve onunla maceralara atılmakmış. Annesi ona her gece peri masalları okurmuş ve Zeynep her gece yatmadan önce peri masalları dinlemekten büyük keyif alırmış.
Bir yaz akşamı, güneş batarken Zeynep bahçede oyun oynuyormuş. Gökyüzü pembe ve turuncu renklere bürünmüş, kuşlar yuvaya dönmeye başlamış. Zeynep, çiçeklerin arasında dolaşırken birden göz alıcı bir parıltı fark etmiş. Merakla parıltıya doğru ilerlemiş ve bir çalının arkasında minicik bir periyle karşılaşmış. Peri, altın sarısı saçları ve parıldayan kanatlarıyla büyüleyici bir görüntüye sahipmiş.
"Merhaba," demiş peri gülümseyerek. "Benim adım Peri Lila. Seninle tanışmak ne büyük mutluluk!"
Zeynep şaşkınlıkla bakmış. "Gerçekten bir peri misin?" diye sormuş.
"Evet," demiş Lila. "Ve seninle harika bir maceraya atılmak istiyorum. Beni takip eder misin?"
Zeynep hiç tereddüt etmeden kabul etmiş. Lila, sihirli değneğini sallamış ve bir anda kendilerini büyülü bir ormanın içinde bulmuşlar. Orman, dev ağaçlar, rengarenk çiçekler ve parlayan böceklerle doluymuş. Her yer peri tozlarıyla kaplıymış ve hava tatlı bir çiçek kokusuyla doluymuş.
Lila, Zeynep'e ormanın sırlarını göstermeye başlamış. İlk durakları, gökkuşağı rengindeki nehir olmuş. Bu nehirde yüzen balıklar bile parlıyormuş. "Bu nehir sihirlidir," demiş Lila. "Burada yüzen her şey renk değiştirir ve bu renkler sihrin gücünü taşır."
Zeynep hayranlıkla nehre bakmış. Lila, elini nehre sokup bir avuç su almış ve Zeynep'in üzerine serpiştirmiş. Zeynep'in saçları bir anda gökkuşağının tüm renklerine bürünmüş. Zeynep bu sihir karşısında hem şaşırmış hem de çok mutlu olmuş.
Sonra, Lila Zeynep'i ormanın derinliklerindeki Peri Kraliçesi'nin sarayına götürmüş. Saray, kristallerden yapılmış ve her yerinde renkli ışıklar parlıyormuş. Peri Kraliçesi, zarif ve güzel bir periymiş. Zeynep'i görünce gülümseyerek, "Hoş geldin Zeynep," demiş. "Lila seni bize getirdiği için çok mutluyum. Bizim yardıma ihtiyacımız var."
Zeynep şaşırmış. "Ben nasıl yardım edebilirim?" diye sormuş.
Peri Kraliçesi, "Ormanımızın kalbinde büyük bir sorun var," demiş. "Kötü bir büyücü, ormanın en değerli çiçeğini çaldı. Bu çiçek, ormanın büyüsünü ve dengesini korur. Eğer çiçek geri getirilmezse, ormanımız solup gider."
Zeynep kararlılıkla, "Elbette size yardım ederim," demiş. "Beni nereye gitmem gerektiğini söyleyin."
Lila ve Zeynep, Peri Kraliçesi'nin rehberliğinde ormanın en karanlık köşesine doğru yola çıkmışlar. Yol boyunca pek çok zorlukla karşılaşmışlar. Dev mantarların üzerinde zıplamışlar, derin vadileri aşmışlar ve sihirli yaratıklarla dost olmuşlar. Her engelde, Zeynep'in cesareti ve kararlılığı onları bir adım daha ileri taşımış.
Sonunda, kötü büyücünün karanlık mağarasına ulaşmışlar. Mağara, soğuk ve ürkütücüymüş. Zeynep ve Lila, mağaranın derinliklerine doğru ilerlerken birbirlerine destek olmuşlar. Mağaranın sonunda, kötü büyücü onları bekliyormuş. Elinde, ormanın en değerli çiçeği parlıyormuş.
"Kimsiniz siz?" diye gürlemiş büyücü. "Bu çiçeği benden alamazsınız!"
Zeynep cesurca ileri çıkmış. "Bu çiçek ormanın kalbidir," demiş. "Onu geri alacağız ve ormanın dengesini yeniden sağlayacağız."
Büyücü kahkaha atmış. "Bunu göreceğiz," demiş. Ama tam o anda, Lila sihirli değneğini sallamış ve büyücünün etrafını peri tozlarıyla kaplamış. Büyücü, tozların etkisiyle bir anda uykuya dalmış ve yere düşmüş. Zeynep, çiçeği alarak hızla mağaradan çıkmış.
Zeynep ve Lila, çiçeği geri getirdiklerinde orman canlanmış, renkler geri dönmüş ve her şey eski güzelliğine kavuşmuş. Peri Kraliçesi, Zeynep'e minnettarlığını sunmuş ve ona sihirli bir taç hediye etmiş. "Sen artık bizim onursal perimizsin," demiş. "Her zaman burada bir yuvanın olduğunu unutma."
Zeynep, Lila'ya veda edip evine dönmüş. Annesi ve babası, Zeynep'in bu harika macerasını dinlerken hayran kalmışlar. Zeynep'in saçlarındaki gökkuşağı renkleri ve başındaki sihirli taç, bu masalın gerçekliğini kanıtlar gibiydi.
Ve Zeynep, her gece yatmadan önce Lila'nın ona öğrettiği bir şarkıyı mırıldanarak uykuya dalmış. Bu şarkı, ona cesaretini ve iyiliğini hatırlatırmış. Zeynep, her zaman yardıma ihtiyaç duyanlara yardım etmeye ve ormanın güzelliklerini korumaya kararlıymış.
Böylece, Zeynep'in macerası mutlu bir sonla bitmiş. O ve ailesi, huzur ve mutluluk içinde yaşamaya devam etmişler. Ve Zeynep, her zaman hatırladığı bu macera sayesinde, hayatın her anında cesaret ve iyilikle hareket etmeyi öğrenmiş.
Ve masal burada sona ererken, Zeynep'in cesareti ve iyiliği herkes için bir ilham kaynağı olmuş. Ormanın derinliklerinde ise, periler ve sihirli yaratıklar, Zeynep'in hikayesini anlatıp onun anısını yaşatmışlar.
Arkadaşlarınla Paylaş