Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Zeynep ve Can adında iki sevimli kardeş yaşarmış. Zeynep on yaşında, uzun kahverengi saçlı, meraklı gözlü bir kızmış. Can ise henüz altı yaşında, kıvırcık saçlı, tombul yanaklı bir oğlanmış.
Zeynep, yaşına göre oldukça hayalperest ve masal sever bir kızmış. Her gece yatmadan önce, küçük kardeşi Can'a en sevdiği masalları anlatırmış. Can da ablasının anlattığı bu masalları dinlerken gözleri parlar, hayal dünyasında gezintiye çıkarmış. Zeynep'in en büyük hayali ise bir gün gerçek bir periyle tanışmakmış.
Bir yaz günü, Zeynep ve Can'ın anne ve babası onlara bir sürpriz yapmış. "Çocuklar, bu hafta sonu şehir dışındaki büyük ormana pikniğe gideceğiz!" demişler. Zeynep ve Can bu habere çok sevinmiş. Zeynep hemen, "Belki orada bir peri görürüz!" diye heyecanlanmış. Can ise, "Ama ablacığım, periler gerçek değil ki," demiş biraz şüpheyle.
Zeynep gülümseyerek, "Can, hayal gücümüz bizi nereye götürürse, orada her şey mümkün olabilir," diye cevap vermiş. Bu sözler Can'ı da heyecanlandırmış.
Nihayet piknik günü gelmiş. Aile erkenden yola çıkmış. Arabada giderken Zeynep ve Can pencereden dışarıyı izlemiş, yeşil tepeleri, renkli çiçek tarlalarını görmüşler. Yol boyunca şarkılar söyleyip oyunlar oynamışlar.
Öğleye doğru ormana varmışlar. Ağaçların arasında güzel bir açıklık bulup piknik sepetlerini açmışlar. Lezzetli sandviçler, meyveler ve kekler yemişler. Yemekten sonra anne ve babaları biraz dinlenmeye çekilmiş.
Zeynep Can'a dönüp, "Haydi, biraz ormanda dolaşalım," demiş. Can biraz çekingen davranmış ama ablasının heyecanı ona da bulaşmış. El ele tutuşup ormana doğru yürümeye başlamışlar.
Ormanda ilerlerken etraflarındaki güzelliklere hayran kalmışlar. Rengârenk kelebekler uçuşuyor, kuşlar ötüşüyor, sincaplar ağaçlarda zıplıyormuş. Zeynep ve Can her adımda yeni bir şey keşfediyorlarmış.
Birden, gözlerinin önünde parlak bir ışık belirmiş. Işık yavaşça şekil değiştirmiş ve karşılarında minik, kanatlı bir peri belirmiş. Peri, gökkuşağının tüm renklerini üzerinde taşıyan bir elbise giyiyormuş ve başında yıldızlardan yapılmış gibi görünen bir taç varmış.
Zeynep ve Can şaşkınlık ve heyecanla donakalmışlar. Zeynep gözlerine inanamayarak, "Sen... sen gerçek bir perisin!" diye fısıldamış. Can ise ağzı açık bir şekilde periye bakıyormuş.
Peri gülümseyerek, "Evet, ben Işıl Peri. Sizin gibi hayal gücü zengin ve iyi kalpli çocukları çok severim," demiş tatlı bir sesle. "Size bir teklifim var. Benimle masal diyarına gelmek ister misiniz?"
Zeynep heyecanla "Evet!" diye bağırmış. Can biraz tereddüt etmiş ama ablasının mutluluğunu görünce o da kabul etmiş. Işıl Peri ellerini çırpmış ve üçü birden parlak bir ışığın içinde kaybolmuşlar.
Gözlerini açtıklarında, kendilerini daha önce hiç görmedikleri, olağanüstü güzellikte bir yerde bulmuşlar. Gökyüzü pembe ve mor tonlarındaymış, ağaçların yaprakları altın renginde parlıyormuş. Çiçekler konuşuyor, hayvanlar şarkı söylüyormuş.
Işıl Peri, "Hoş geldiniz çocuklar, burası Masal Diyarı!" demiş. "Burada kalacağınız süre boyunca size özel bir ev hazırladık." Peri onları, rengârenk şekerlerden yapılmış gibi görünen sevimli bir kulübeye götürmüş.
Ev, içeri girdiklerinde daha da büyüleyiciymiş. Duvarlar canlı resimlerle kaplıymış, mobilyalar canlanıp onlarla konuşabiliyormuş. Mutfakta, istedikleri her yemeği yapan sihirli bir fırın varmış. Yatak odalarında, en güzel rüyaları gördüren yastıklar bulunuyormuş.
Zeynep ve Can bu muhteşem eve yerleşmişler. Her gün yeni maceralar yaşıyor, Masal Diyarı'nın sihirli sakinleriyle tanışıyorlarmış. Uçan halılara binip gökyüzünde gezintiler yapıyor, konuşan hayvanlarla arkadaş oluyor, sihirli göllerde yüzüyorlarmış.
Bir gün, Işıl Peri onlara büyük bir sürpriz yapmış. "Çocuklar, sizi Masal Diyarı'nın Kralı ve Kraliçesi ile tanıştırmak istiyorum," demiş. Zeynep ve Can hem heyecanlanmış hem de biraz gerginmişler.
Kral ve Kraliçe, görkemli saraylarında onları karşılamış. Kral, uzun beyaz sakallı, bilge görünümlü bir adammış. Kraliçe ise güzel ve nazik yüzlü bir kadınmış. İkisi de Zeynep ve Can'a çok sıcak davranmışlar.
Kral, Zeynep'e dönerek, "Sevgili Zeynep, senin masallara olan sevgini ve hayal gücünün gücünü duyduk. Seni Masal Diyarı'nın özel kütüphanecisi yapmak istiyoruz. Bu kütüphanede, dünyanın en güzel ve en sihirli masalları bulunuyor," demiş.
Zeynep bu teklif karşısında çok heyecanlanmış. "Evet, büyük bir onur ve mutlulukla kabul ediyorum!" diye cevap vermiş. Can da ablası için çok sevinmiş.
Kraliçe de Can'a dönmüş, "Sevgili Can, sen de çok özel bir yeteneğe sahipsin. Dinlediğin masalları hayal gücünle canlandırabiliyorsun. Seni de Masal Canlandırıcısı yapmak istiyoruz," demiş. Can da bu görevi sevinçle kabul etmiş.
O günden sonra Zeynep ve Can, Masal Diyarı'nda çok önemli görevler üstlenmişler. Zeynep, kütüphanede çocuklara en güzel masalları okuyor, onları hayal dünyasına götürüyormuş. Can ise Zeynep'in okuduğu masalları sihirli bir perdeye yansıtıp canlandırıyormuş. Böylece çocuklar masalları hem dinliyor hem de izliyorlarmış.
Günler geçtikçe Zeynep ve Can, Masal Diyarı'nda yaşamaktan büyük mutluluk duymuşlar. Yeni arkadaşlar edinmişler, sihirli yetenekler kazanmışlar. Ama en önemlisi, hayal güçlerinin ve sevginin gücünü daha iyi anlamışlar.
Bir gün Zeynep Can'a, "Kardeşim, burada çok mutluyuz ama anne ve babamızı da özledim," demiş. Can da başını sallayarak onaylamış. Işıl Peri onların bu konuşmasını duymuş ve yanlarına gelmiş.
"Sevgili çocuklar, ailenizi özlemeniz çok doğal. Size bir sır vereyim mi? Masal Diyarı'nda zaman farklı akar. Burada geçirdiğiniz bunca zaman, gerçek dünyada sadece birkaç saat," demiş gülümseyerek.
Zeynep ve Can çok şaşırmışlar. Işıl Peri devam etmiş: "İsterseniz sizi geri götürebilirim. Ama unutmayın, Masal Diyarı'nın kapıları size her zaman açık olacak. Ne zaman isterseniz buraya dönebilirsiniz."
Çocuklar biraz düşünmüşler ve ailelerinin yanına dönmeye karar vermişler. Tüm Masal Diyarı sakinleriyle vedalaşmışlar. Kral ve Kraliçe onlara özel hediyeler vermiş: Zeynep'e sihirli bir kitap, Can'a ise hayal gücünü güçlendiren bir kalem.
Işıl Peri onları tekrar parlak bir ışığın içine almış ve göz açıp kapayana kadar, Zeynep ve Can kendilerini ormanda, piknik yaptıkları yerde bulmuşlar. Sanki hiç gitmemiş gibilermiş.
Anne ve babaları onlara sesleniyormuş: "Çocuklar, neredesiniz? Hadi toplanalım, eve dönme vakti geldi!" Zeynep ve Can koşarak anne ve babalarına sarılmışlar.
Arabada eve dönerken, Zeynep ve Can birbirlerine bakıp gülümsemişler. Yaşadıkları bu muhteşem macera onların küçük sırrı olarak kalacakmış. Ama artık biliyorlarmış ki, hayal güçleri ve sevgileri sayesinde, her zaman Masal Diyarı'na dönebilecekler ve yeni maceralar yaşayabileceklermiş.
O günden sonra Zeynep ve Can, her gece yatmadan önce Masal Diyarı'ndaki arkadaşlarını düşünüp, yaşadıkları güzel anıları hatırlıyorlarmış. Ve kim bilir, belki bir gün sen de onlar gibi Masal Diyarı'na gidip kendi maceranı yaşayabilirsin!
İşte böylece, Zeynep ve Can'ın büyülü Masal Diyarı macerası sona ermiş. Ama onların hayal güçleri ve masallara olan sevgileri hiç bitmemiş. Çünkü biliyorlarmış ki, hayal kurmak ve sevmek, dünyadaki en büyülü güçlermiş.
Arkadaşlarınla Paylaş