Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, yüksek dağların ardında, yemyeşil ormanların içinde yer alan, nehirleri berrak, gökyüzü masmavi olan bir köy varmış. Bu köyün adı Dostluk Köyü'ymüş. Bu köyde herkes birbirini çok sever, birbirine yardım eder ve birlikte çok mutlu yaşarmış.
Dostluk Köyü'nün en sevimli çocuklarından biri olan Zeynep, her gün nehir kenarında oynar, çiçekler toplar ve arkadaşlarıyla eğlenceli vakit geçirirmiş. Zeynep'in en iyi arkadaşı ise, köyün diğer ucunda yaşayan Can'mış. Can, Zeynep'ten bir yaş büyük olmasına rağmen, ikisi de sanki aynı yaşta gibi çok iyi anlaşır, her şeyi birlikte yaparlarmış.
Bir gün, Zeynep ve Can, köyün hemen dışındaki büyük ormanda bir maceraya atılmaya karar vermişler. Yanlarına biraz yiyecek ve su alarak yola çıkmışlar. Ormanda ilerlerken, ağaçların arasında dolaşıyor, kuşların cıvıltısını dinliyor ve rengarenk çiçeklerin kokusunu içine çekiyorlarmış. Ormanda yürümek, ikisine de çok keyif veriyormuş.
Fakat ormanda ilerledikçe, Zeynep ve Can birden yollarını kaybettiklerini fark etmişler. Etraflarına baktıklarında, her yerin aynı göründüğünü ve geri dönmek için geldikleri yolu bulamadıklarını anlamışlar. Bir an için korkuya kapılmışlar, ama hemen birbirlerine sarılarak cesaret bulmuşlar. "Merak etme Zeynep, birlikteyken her zorluğu aşabiliriz," demiş Can.
Ormanda yürümeye devam etmişler. Bir süre sonra, büyük bir ağacın altında oturan yaşlı bir kaplumbağa ile karşılaşmışlar. Kaplumbağa onlara nazikçe gülümsemiş ve "Merhaba çocuklar, yolunuzu mu kaybettiniz?" diye sormuş. Zeynep ve Can, kaplumbağaya başlarından geçenleri anlatmışlar.
Yaşlı kaplumbağa, "Benim adım Tonton. Bu ormanda uzun yıllardır yaşarım. Sizlere yardım edebilirim, ama önce bana bir iyilik yapmanız gerekiyor," demiş. Zeynep ve Can, kaplumbağanın bu isteğini kabul etmişler. "Elbette, ne yapmamızı istersiniz?" diye sormuşlar.
Tonton, "Ormanın derinliklerinde, büyük bir meşe ağacının altında bir çiçek bahçesi var. O bahçeye çok nadir bir çiçek ekmemiz gerekiyor. Bu çiçek, dostluk ve sevgiyle büyür. Eğer bu çiçeği oraya ekerseniz, size yolu göstereceğim," demiş.
Zeynep ve Can, hemen Tonton'un tarif ettiği yere doğru yola çıkmışlar. Bir süre sonra, büyük meşe ağacını ve altındaki çiçek bahçesini bulmuşlar. Çiçeği özenle ekmişler ve birbirlerine sarılarak dostluklarının ne kadar değerli olduğunu hatırlamışlar. O anda çiçek aniden parlamış ve etrafa güzel bir koku yaymış.
Tonton, çocukların yaptığı bu iyiliği görünce çok mutlu olmuş ve onlara teşekkür etmiş. "Sizler gerçek dostsunuz. Dostluk, en zor anlarda bile birbirine destek olmaktır. Şimdi size yolu göstereceğim," demiş ve çocukları köye geri götürmüş.
Zeynep ve Can, köye döndüklerinde herkes onları merakla bekliyormuş. Ailelerine ve köydekilere başlarından geçenleri anlatmışlar. Köy halkı, Zeynep ve Can'ın bu cesaretini ve dostluğunu kutlamak için büyük bir şölen düzenlemiş. Bu şölende herkes, dostluğun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış.
Günler geçtikçe, Zeynep ve Can, ormandaki maceralarını ve yaşadıkları dostluğu her gün birbirlerine hatırlatarak daha da yakınlaşmışlar. Her sabah birlikte ormanda yürüyüş yapmışlar, çiçekler toplamışlar ve doğanın güzelliklerini paylaşmışlar. Dostluk Köyü'nün halkı, Zeynep ve Can'ın bu güçlü bağını hayranlıkla izlemiş ve çocuklarına dostluklarının hikayesini anlatmışlar.
Bir gün, köyde büyük bir fırtına kopmuş. Ağaçlar devrilmiş, evler zarar görmüş ve köy halkı büyük bir korkuya kapılmış. Zeynep ve Can, hemen harekete geçmişler ve köydeki herkesin yardımına koşmuşlar. Birlikte çalışarak, devrilen ağaçları kaldırmış, zarar gören evleri onarmış ve köyü eski haline getirmişler. Bu zorlu zamanda, köy halkı Zeynep ve Can'ın dostluklarının ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha görmüş ve onlara minnettar kalmış.
Fırtınadan sonra, köy halkı büyük bir toplantı düzenlemiş ve Zeynep ile Can'ı köyün onur konukları yapmışlar. Kral, çocuklara hitaben "Sizler, dostluğun ve dayanışmanın en güzel örneğisiniz. Birlikte çalışarak, zorlukların üstesinden nasıl gelineceğini gösterdiniz. Sizlerle gurur duyuyoruz," demiş.
Zeynep ve Can, bu sözler karşısında çok mutlu olmuşlar ve köy halkına teşekkür etmişler. "Biz sadece dostluğumuzun gereğini yaptık. Dostluk, en zor anlarda bile birbirine destek olmaktır," demişler.
Köydeki bu büyük şölen, Zeynep ve Can'ın dostluğunun sembolü haline gelmiş. Her yıl, fırtınanın olduğu gün, köy halkı Zeynep ve Can'ın dostluğunu anmak için büyük bir şölen düzenlemiş ve çocuklarına bu hikayeyi anlatarak dostluğun ne kadar önemli olduğunu öğretmişler.
Zeynep ve Can, hayatları boyunca dostluklarının gücüyle birçok zorluğun üstesinden gelmişler ve köydeki herkesin sevgisini kazanmışlar. Onların dostluğu, nesilden nesile aktarılan bir efsane haline gelmiş ve Dostluk Köyü, adını hak eder bir şekilde, dostluğun ve sevginin merkezi olmuş.
Bir varmış, bir yokmuş. İşte böylece, Zeynep ve Can'ın dostluk dolu hikayesi, mutlu sonla bitmiş ve herkes bu hikayeden ders alarak dostluğun önemini bir kez daha anlamış.
Gökten üç elma düşmüş, biri Zeynep'in, biri Can'ın ve diğeri de bu hikayeyi dinleyen herkesin başına.
Masal burada bitmiş, dostluğun önemi ise kalplerde yaşamaya devam etmiş.
Arkadaşlarınla Paylaş