Bir varmış, bir yokmuş... Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bulutların ötesinde, gökyüzünde gizli bir krallık varmış. Bu krallığın adı Gökyüzü Krallığı'ymış. Gökyüzü Krallığı'nda her şey pırıl pırıl parlıyormuş: Altın sarısı güneş, inci gibi yıldızlar, pamuk şekerine benzeyen bulutlar… Ama bu krallığın en özel sakinleri, "Yıldız Çocukları"ymış. Yıldız Çocukları, gökyüzündeki yıldızları parlatmakla görevliymiş. Her gece, yıldızların ışıklarını yeniden yakar, onları parlatır ve dünyaya ışık saçmalarını sağlarlarmış.
Yıldız Çocukları, küçük minik yaratıklarmış. Saçları ay ışığı gibi parlak, gözleri gök mavisi gibi derinmiş. Her biri birer minik ışık topu gibi etrafa enerji saçarmış. Ama hepsi birbirinden farklıymış kimisi çok neşeliyken kimisi biraz utangaç, kimisi ise meraklı mı meraklıymış. Bu çocuklar, her gece gökyüzündeki görevlerini tamamladıktan sonra sihirli bir araya gelir, birbirlerine maceralarını anlatırlarmış.
Bir gün, Yıldız Çocukları'ndan biri olan Lila, çok ilginç bir şey fark etmiş. Lila, diğerlerinden daha meraklı bir Yıldız Çocuğu'ymuş. Bulutların arasından aşağıya, dünyaya bakmayı çok severmiş. O gece, dünyada bir şeyin eksik olduğunu fark etmiş. Aşağıda kocaman bir köy varmış ama köy tamamen karanlıkmış. Lila, hemen diğer Yıldız Çocukları’na koşmuş ve gördüklerini anlatmış.
"Arkadaşlar! Dünyadaki şu köyü gördünüz mü? Hiç ışık yok! Üstelik insanlar çok üzgün görünüyor," demiş Lila.
Diğer Yıldız Çocukları, Lila’nın söylediklerine önce pek inanmamış. Çünkü herkes görevleriyle meşgulmüş. Ama Lila o kadar ısrar etmiş ki sonunda hepsi toplanıp bulutların arasından aşağıya bakmış. Gerçekten de Lila haklıymış! Köy karanlıktaymış ve insanlar mutsuz görünüyormuş.
"Ne yapabiliriz ki?" diye sormuş Yıldız Çocukları’ndan biri. "Biz sadece yıldızları parlatıyoruz."
Ama Lila pes etmemiş. "Belki yıldızların ışığını biraz farklı bir şekilde kullanabiliriz," demiş. "O köye yardım etmeliyiz! İnsanların gözleri ışıldamalı, tıpkı yıldızlar gibi!"
Yıldız Çocukları, Lila’nın bu fikrine başta biraz şaşırmış ama sonra hepsi heyecanlanmış. "Peki, nasıl yapacağız bunu?" diye sormuşlar.
Lila, bir plan yapmış. "Yıldız tozlarımızı toplayıp aşağıya, köye indirelim. Belki köyün ışığını yeniden yakabiliriz," demiş.
Ertesi gece, Yıldız Çocukları büyük bir heyecanla işe koyulmuşlar. Her biri yıldızların üzerinden minik keseciklere yıldız tozu toplamış. Bu yıldız tozları, sihirli ve çok özelmiş. Işığın kaynağıymış ama aynı zamanda neşe, umut ve sevgi de taşıyormuş. Yıldız Çocukları, topladıkları yıldız tozlarıyla birlikte bulutlardan süzülerek yeryüzüne inmeye karar vermişler.
Dünyaya indiklerinde, köylülerin ne kadar üzgün olduğunu yakından görmüşler. Çocuklar oynamıyormuş, kuşlar bile şarkı söylemiyormuş. Herkes evine kapanmış, karanlık içinde oturuyormuş.
Lila ve arkadaşları hemen işe koyulmuş. Yıldız tozlarını köyün meydanına yaymışlar. Tozlar yere düştüğü anda, bir mucize gerçekleşmiş! Yıldız tozları ışıldayarak etrafa yayılmış, köy rengârenk bir hale bürünmüş. İnsanlar ışığı görünce evlerinden çıkmış ve yüzlerinde kocaman birer gülümseme belirmiş.
Ama yıldız tozları sadece köyü aydınlatmakla kalmamış. İnsanların içindeki neşe ve umut da yeniden ortaya çıkmış. Çocuklar oyun oynamaya başlamış, kuşlar cıvıl cıvıl ötüşmüş, hatta bahçelerdeki çiçekler bile açmış. Köylüler, Lila ve arkadaşlarına minnetle bakmış.
"Bu ışık nereden geldi? Bu mucizeyi kim yaptı?" diye sormuş köyün yaşlı bilgesi.
Lila, utangaç bir şekilde öne çıkmış. "Biz, gökyüzünden geldik. Yıldız Çocukları'yız. Yıldızlarımızın ışığını sizinle paylaşmak istedik," demiş.
Köylüler, Lila ve arkadaşlarına teşekkür etmiş. "Bize sadece ışık değil, mutluluğu da getirdiniz," demişler. O günden sonra, köyde herkes birbirine daha çok yardım eder, daha çok güler olmuş. Çünkü yıldız tozlarının bir sırrı varmış: Paylaştıkça çoğalan bir sihir taşırmış içinde.
Lila ve Yıldız Çocukları, köydeki işlerini bitirdikten sonra tekrar gökyüzüne dönmüşler. Ama o gece gökyüzüne bir şey daha eklenmiş: Köyün tepesinde, yıldızlardan oluşan kocaman bir ışık halkası belirivermiş. Bu, köydeki insanların sevincinin ve umutlarının bir yansımasıymış.
O günden sonra, Gökyüzü Krallığı’nda her şey daha da güzel olmuş. Yıldız Çocukları, sadece yıldızları değil, insanların kalplerini de aydınlatmayı öğrenmiş. Ve her gece yıldızları parlattıklarında, aşağıdaki köylülerin mutlulukla dolu yüzlerini hatırlayıp içleri sevgiyle dolmuş.
Lila ve arkadaşlarının macerası, diğer Yıldız Çocukları’na da ilham vermiş. Onlar da başka köylere, başka kasabalara ışık taşımaya başlamış. Gökyüzü ile yeryüzü arasında bir sevgi bağı kurulmuş.
Ve böylece, hem gökyüzünde hem de yeryüzünde ışık hiç sönmemiş. Herkes mutlu yaşamış.
Göklerdeki yıldızlar parıl parıl parlamış, yeryüzündeki kalpler sıcacık ışımış. Ve masal da burada bitmiş.
SON
Arkadaşlarınla Paylaş