Bir zamanlar, gökyüzünün en parlak yıldızlarına hayran bir çocuk varmış. Bu çocuğun adı Deniz'miş. Deniz, her gece yatmadan önce penceresinin önüne oturur ve gökyüzündeki yıldızları seyredermiş. O kadar çok hayal kurarmış ki, bir gün yıldızlara dokunmayı, onların ötesinde neler olduğunu keşfetmeyi çok istermiş. Annesi ve babası ona sürekli hayal kurmanın güzel olduğunu ama gerçek dünyada kalması gerektiğini hatırlatırmış. Fakat Deniz, yıldızların ötesinde bir şeyler olduğunu hisseder ve bir gün bu sırrı çözmeye kararlıymış.
Bir gece, Deniz yine penceresinin önünde oturmuş yıldızları seyrederken, gökyüzünde diğer yıldızlardan farklı, parlayan bir ışık görmüş. Bu ışık giderek büyümüş ve adeta onun evine doğru yaklaşıyormuş. Deniz, heyecanla gözlerini ovuşturmuş ve tekrar bakmış. Işık birdenbire onun penceresinin önünde duruvermiş! Küçük bir yıldızmış bu. Yıldızın içinde, parlayan minik bir peri ona gülümsüyormuş.
"Merhaba Deniz!" demiş peri. "Benim adım Işıl. Yıldızların ötesindeki macerayı merak ettiğini biliyorum. Bu gece sana yıldızların ötesindeki dünyayı göstermek için geldim."
Deniz şaşkın bir şekilde, "Gerçekten mi? Ama nasıl?" diye sormuş.
Işıl, gülümseyerek elindeki sihirli değneği sallamış ve Deniz’in etrafında ışıklar dönmeye başlamış. Bir anda kendini, yıldızların arasında süzülürken bulmuş. Deniz gökyüzünde uçuyormuş! Aşağıya baktığında dünyayı küçücük görmüş. Artık yıldızların ötesine gitmek için hazırmış.
"Şimdi sıkı tutun!" demiş Işıl. "Seni yıldızların ötesindeki Sihirli Gezegen'e götürüyorum!"
Deniz, Işıl’ın peşinden gitmiş. Yıldızlar arasında süzülürken etrafı rengarenk ışıklarla dolmuş. Bir süre sonra, parlak ve pırıl pırıl bir gezegenin etrafına yaklaşmışlar. Bu gezegen öyle büyülü görünüyormuş ki, her yer renkli çiçeklerle, parıldayan göllerle ve gökyüzünde dans eden bulutlarla kaplıymış.
"Sihirli Gezegen'e hoş geldin, Deniz!" demiş Işıl. "Burası yıldızların ötesindeki dünyanın başlangıcı."
Deniz hayranlıkla etrafa bakarken, birden uzaktan gelen sesler duymuş. Bir grup minik yaratık, neşeyle dans ediyor ve şarkı söylüyormuş. Işıl, "Bunlar Gezegenin neşeli sakinleri, onlara yardım etmen gerek. Gezegenimizde bir sorun var. Kötü bir karanlık bulut, gezegenin ışığını çalmaya çalışıyor. Eğer ışığımız sönerse, tüm gezegen karanlığa gömülecek," demiş.
Deniz hemen yardıma koşmaya karar vermiş. "Ne yapmam gerek?" diye sormuş.
Işıl, "Sana vereceğim yıldız tozunu kullanarak karanlık bulutu yenmelisin. Ama bu kolay olmayacak, cesur olmalısın ve iyilikle hareket etmelisin," diye açıklamış.
Deniz, yıldız tozunu almış ve Işıl’ın gösterdiği yöne doğru yola çıkmış. Yolculuğu sırasında, karşısına kocaman bir nehir çıkmış. Nehir öyle genişmiş ki, karşıya nasıl geçeceğini bilememiş. Tam o sırada, suyun içinden sevimli bir su perisi başını çıkarmış. "Merhaba küçük çocuk! Karşıya geçmek mi istiyorsun?" demiş.
Deniz başını sallamış. Su perisi, "O zaman bana yardım etmen gerek. Nehrin altında kaybolmuş bir inci var, onu bulursan seni karşıya geçiririm," demiş.
Deniz tereddüt etmeden nehre dalmış. Su berrakmış ama inciyi bulmak kolay değilmiş. Ancak Deniz, sabırla aramaya devam etmiş ve sonunda inciyi bulmuş. Su perisine inciyi verirken, perinin yüzünde kocaman bir gülümseme belirmiş. "Teşekkür ederim cesur çocuk! Şimdi seni karşıya geçireceğim."
Deniz, su perisinin yardımıyla nehrin karşısına geçmiş ve yoluna devam etmiş. Karanlık bulutun olduğu yere yaklaştığında, bulutun altında korkutucu bir gölge bekliyormuş. Bu gölge, gezegenin tüm ışığını emmeye çalışan kötü bir yaratıkmış.
Deniz, cesurca ileri adım atmış ve yıldız tozunu havaya saçmış. Ancak yaratık, yıldız tozunu savuşturmuş ve Deniz’e doğru saldırmaya çalışmış. Deniz tam umutsuzluğa kapılacakken, Işıl’ın sözlerini hatırlamış: "İyilikle hareket etmelisin."
Deniz derin bir nefes almış ve yaratığa doğru yaklaşmış. "Neden karanlık olmak zorundasın?" diye sormuş. "Belki de senin de ışığa ihtiyacın vardır."
Yaratık bir an durmuş. Deniz’in içtenlikle konuştuğunu görünce, duraksamış ve sesi titreyerek, "Kimse bana ışık vermek istemedi. Hep dışlandım ve yalnız kaldım," demiş.
Deniz gülümsemiş. "Eğer izin verirsen, sana biraz ışık verebilirim," demiş ve elindeki yıldız tozundan bir tutamı yaratığa doğru savurmuş. Yaratık önce şaşırmış ama sonra vücudu parlamaya başlamış. Karanlık bulutlar dağılıp gitmiş ve yaratık artık parlayan, dostça bir varlığa dönüşmüş.
"Teşekkür ederim," demiş yaratık. "Artık karanlık olmak zorunda değilim."
Deniz, Işıl ve yeni dostlarıyla birlikte gezegene geri dönmüş. Gezegenin ışığı eski parlaklığına kavuşmuş ve tüm sakinler büyük bir kutlama yapmış. Deniz, Işıl’a dönüp, "Sanırım artık eve dönme zamanı," demiş.
Işıl gülümsemiş. "Evet, ama unutma Deniz, kalbinde iyilik ve cesaret olduğu sürece her zaman yıldızların ötesinde maceralar seni bekliyor."
Deniz, tekrar dünyaya döndüğünde, bu macerayı asla unutmayacağına eminmiş. Yıldızların ötesindeki Sihirli Gezegen'de öğrendiği en önemli şey, iyiliğin her zaman kazandığı ve karanlığın bile biraz ışıkla dostluğa dönüşebileceğiymiş.
Ve Deniz, bir daha asla sadece yıldızları seyretmekle yetinmemiş. Her zaman yeni maceralara atılmaya hazır, iyilikle dolu bir kalp taşımış. Yıldızlar ise her gece ona parlayarak bu büyük macerayı hatırlatmış.
Son
Arkadaşlarınla Paylaş