Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, yemyeşil tepelerin ve masmavi gökyüzünün altında küçük bir köy varmış. Bu köyde, ailesiyle birlikte yaşayan Ali adında sevimli bir çocuk varmış. Ali, meraklı gözleriyle etrafını keşfetmeyi çok seven, neşeli bir çocukmuş.
Bir gün, Ali sabah erkenden uyanmış ve penceresinden içeri giren güneş ışıklarıyla gülümsemiş. Kuşların cıvıltısı ve çiçeklerin kokusu onu dışarı çağırıyormuş. Annesi, "Ali, kahvaltını yapmadan dışarı çıkma olur mu?" diye seslenmiş. Ali, "Tamam anne!" diyerek hızlıca yüzünü yıkamış ve sofraya oturmuş.
Kahvaltıda babası, "Bugün seninle camiye gitmek ister misin?" diye sormuş. Ali, "Camiye mi? Orada ne yapacağız baba?" diye merakla sormuş. Babası gülümseyerek, "Namaz kılacağız ve Allah'a teşekkür edeceğiz" demiş. Ali, "Peki, namaz nedir?" diye yine sormuş.
Babası, "Namaz, Allah'a olan sevgimizi ve saygımızı göstermek için yaptığımız özel bir ibadettir. Kalbimizi temizler, bizi mutlu eder" diye açıklamış. Ali'nin gözleri parlamış, "Ben de mutlu olmak istiyorum! Hadi gidelim baba!" demiş.
Babasıyla birlikte camiye doğru yürürlerken, yol boyunca çiçekler, ağaçlar ve uçan kelebekler onlara eşlik etmiş. Ali, "Baba, bu güzel çiçekleri ve kelebekleri kim yarattı?" diye sormuş. Babası, "Hepsini Allah yarattı oğlum. Bize bu güzellikleri verdiği için ona teşekkür etmeliyiz" demiş.
Camiye vardıklarında, Ali büyük kapıdan içeri girmiş ve yüksek tavanlı, huzur veren bu mekanı hayranlıkla incelemiş. Babası, "Önce abdest alacağız" demiş. Ali, "Abdest nedir?" diye sormuş. Babası, "Abdest, ellerimizi, yüzümüzü ve ayaklarımızı yıkayarak temizlenmek demektir. Böylece namaz için hazır oluruz" diye açıklamış.
Abdest alırken Ali, suyun serinliğiyle ferahlamış ve bu işlemi çok sevmiş. "Baba, su ne kadar da güzelmiş!" demiş. Babası, "Evet oğlum, su da Allah'ın bize bir armağanı" demiş.
Namaz vaktinde, Ali babasının yanında durmuş ve onun hareketlerini takip etmeye çalışmış. Rükûya eğilmiş, secdeye gitmiş ve duaları dinlemiş. Namaz bitince kendini çok huzurlu hissetmiş. "Baba, kalbim sanki gülümsüyor!" demiş. Babası gülerek, "İşte namazın güzelliği bu oğlum" demiş.
Eve döndüklerinde annesi onları kapıda karşılamış. "Ali, nasıldı cami?" diye sormuş. Ali heyecanla, "Çok güzeldi anne! Namaz kılarken kalbim gülümsedi" demiş. Annesi, "Bu harika bir his olmalı" demiş.
Akşam olduğunda, Ali yatağına yatmış ama gözleri uykuyla buluşmuyormuş. Pencereden yıldızlara bakarken, bir yıldızın parladığını fark etmiş. "Acaba o yıldız bana mı göz kırpıyor?" diye düşünmüş.
Ertesi gün, Ali arkadaşlarıyla oynamak için dışarı çıkmış. Arkadaşlarından Ayşe, "Ali, dün neler yaptın?" diye sormuş. Ali, "Babamla camiye gittik ve namaz kıldık. Çok güzeldi!" demiş. Ayşe merakla, "Namaz kılmak nasıl bir şey?" diye sormuş.
Ali, "Namaz kılmak, Allah'a teşekkür etmek ve kalbimizin gülümsemesi demek. İstersen sen de bizimle gelebilirsin" demiş. Ayşe, "Annemden izin alırsam gelirim" demiş.
Oyun oynarlarken, küçük bir kuşun ağacın dalından yere düştüğünü görmüşler. Kuş kanadını incitmiş ve uçamıyormuş. Ali hemen yanına gitmiş, "Küçük kuş, sana yardım edeceğiz" demiş. Ayşe, "Onu veterinere götürelim" demiş.
Kuşu nazikçe alıp veterinere götürmüşler. Veteriner, "Merak etmeyin çocuklar, kuş kısa zamanda iyileşir" demiş. Ali ve Ayşe sevinmişler. Ali, "Allah'ım, kuşun iyileşmesine yardım et lütfen" diye içinden dua etmiş.
Eve döndüğünde, babasına olanları anlatmış. Babası, "Çok iyi yapmışsın oğlum. Yardım etmek de ibadetin bir parçasıdır" demiş. Ali, "Namaz kılmak gibi mi?" diye sormuş. Babası, "Evet, kalbimizle yaptığımız her iyilik bir ibadettir" demiş.
O gece, Ali rüyasında uçan bir halının üzerinde gökyüzünde süzülüyormuş. Yanında babası ve annesi varmış. Yıldızlar onlara yol gösteriyormuş. Birden, parlak bir ışık belirmiş ve o ışığın içinden güzel bir ses duymuş: "İyilik yaptıkça kalbiniz gülümsemeye devam edecek."
Sabah uyandığında, rüyasını ailesine anlatmış. Annesi, "Ne güzel bir rüya görmüşsün Ali" demiş. Babası, "Bu, senin kalbinin ne kadar temiz olduğunu gösteriyor" demiş.
Günler böyle güzelce geçerken, köye yeni bir aile taşınmış. Ailenin kızları Zeynep, Ali'nin yaşındaymış. Ali ve arkadaşları Zeynep ile tanışmışlar. Zeynep biraz utangaçmış ama kısa sürede arkadaş olmuşlar.
Bir gün, hepsi birlikte oyun oynarken, Zeynep'in canı sıkkınmış. Ali, "Neyin var Zeynep?" diye sormuş. Zeynep, "Eski evimizi ve arkadaşlarımı özlüyorum" demiş. Ali, "Anlıyorum seni. Ama burada da biz varız, birlikte çok güzel vakit geçirebiliriz" demiş.
Ali, "İstersen bu akşam bizim eve gel, annem çok güzel masallar anlatır" demiş. Zeynep, "Gerçekten mi? Çok sevinirim" demiş.
Akşam olduğunda, Zeynep Ali'nin evine gelmiş. Ali'nin annesi onlara sıcak süt ve kurabiyeler ikram etmiş. Sonra, "Size bir masal anlatayım mı?" diye sormuş. Çocuklar hep bir ağızdan "Evet!" demişler.
Annesi, "Bir zamanlar, kalbi iyilik dolu bir çocuk varmış. Bu çocuk, herkesin yardımına koşar, her gün namaz kılar ve Allah'a dua edermiş. Bir gün, onun bu güzel kalbi sayesinde köyüne bereket yağmış ve herkes mutlu olmuş" diye anlatmış.
Zeynep, "Bu çocuk Ali'ye benziyor!" demiş gülerek. Ali biraz utanmış ama mutlu olmuş. Annesi, "Belki de öyledir" demiş göz kırparak.
O günden sonra, Zeynep de her sabah Ali ile birlikte camiye gitmeye başlamış. Namaz kılmayı öğrenmiş ve kalbine huzur dolmuş. Artık yeni köyünde mutluymuş.
Bir gün, köyde büyük bir festival düzenlenmiş. Herkes en güzel kıyafetlerini giymiş, sokaklar renkli süslemelerle donatılmış. Ali, Ayşe ve Zeynep de festivalde büyük bir mutlulukla yer almışlar.
Festivalde, köyün en yaşlı bilgesi sahneye çıkmış ve "Sevgili çocuklar, sizin iyilik dolu kalpleriniz sayesinde köyümüz güzelleşiyor. Sizler geleceğimizsiniz" demiş.
Ali, "Baba, bilge amca ne demek istedi?" diye sormuş. Babası, "Sizlerin yaptığı iyilikler, arkadaşlıklar ve ibadetler sayesinde herkes mutlu oluyor. Bu yüzden sizlere teşekkür ediyor" demiş.
O gece, Ali yatağına yattığında kalbi sevgiyle dolmuştu. İçinden, "Allah'ım, bu mutluluğu bize verdiğin için sana teşekkür ederim" diye dua etmiş. Gözlerini kapattığında, yine o parlak yıldızı görmüş ve gülümsemiş.
Böylece, Ali ve arkadaşları her gün yeni şeyler öğrenmiş, iyilik yapmanın ve namaz kılmanın güzelliklerini keşfetmişler. Köylerinde sevgi ve huzur içinde yaşamaya devam etmişler.
Gökten üç elma düşmüş biri bu masalı anlatana, biri dinleyene, biri de kalbi iyilikle dolu tüm çocuklara.
Arkadaşlarınla Paylaş