Bir varmış, bir yokmuş. Güneşin her sabah gülümseyerek doğduğu, çiçeklerin dans ettiği, kuşların en güzel şarkılarını söylediği şirin mi şirin bir köy varmış. Bu köyde, herkesin tanıdığı ve sevdiği Sevimli ailesi yaşarmış. Sevimli ailesinin iki çocuğu varmış; büyük kızları İnci ve küçük oğulları Cem.
İnci, kocaman kahverengi gözleri, güneş gibi parlayan sarı saçları ve yanaklarında beliren gamzeleriyle herkesin sevdiği, oldukça meraklı ve neşeli bir kız çocuğuymuş. Her sabah erkenden kalkar, bahçedeki çiçekleri sular, kuşlara yem verir ve köyün sokaklarında koşturarak yeni maceralar ararmış.
Cem ise İnci'nin her zaman arkasından koşan, ablasına hayran, sevimli bir kardeşti. Henüz beş yaşında olmasına rağmen, ablası İnci'nin yaptığı her şeyi taklit eder, onun gibi olmaya çalışırmış.
Sevimli ailesi, her akşam yemekten sonra bir gelenek haline getirdikleri masal saatinde bir araya gelirmiş. Anne ve baba, sırayla çocuklarına harika hikâyeler anlatır, bazen de büyükanne ve büyükbaba onlara katılırmış.
Bir akşam, İnci heyecanla "Baba, bu gece bize özel bir masal anlatır mısın?" diye sordu. Babası gülümseyerek "Tabii ki canım, size çok özel bir masal anlatacağım" dedi. Sevimli ailesi, sıcacık şöminenin etrafındaki yumuşak minderlere yerleşti ve baba Minnoş, gözlerini kapatıp derin bir nefes alarak masalına başladı.
"Bir zamanlar, gökkuşağının tüm renklerini üzerinde taşıyan büyülü bir ormanda, Tonton adında sevimli bir köpekle Prenses İnci adında zarif bir kedi yaşarmış. Tonton, kahverengi tüyleri, uzun kulakları ve kocaman kalbi olan bir köpekmiş. Prenses İnci ise, bembeyaz tüyleri ve safir mavisi gözleriyle ormanın en güzel kedisiymiş."
"Tonton ve İnci, birbirlerini ilk gördükleri andan itibaren en iyi arkadaş olmuşlar. Birlikte ormanda koşturur, ağaçlara tırmanır, çiçek toplar ve yıldızları izlerlermiş. Hiç ayrılmaz, her şeyi beraber yaparlarmış."
"Bir gün, ormanlarına kötü kalpli, dev bir yılan gelmiş. Bu yılan, Kara Pullu adında korkunç bir yaratıkmış. Nereye gitse oradaki hayvanları korkutur, yuvalarını dağıtır, yiyeceklerini çalarmış. Tüm orman sakinleri, Kara Pullu'dan o kadar korkmuş ki, evlerinden çıkamaz olmuşlar."
"Tonton ve İnci, arkadaşlarının korkuyla yaşamasına çok üzülmüşler. Bir gece, ay ışığının altında oturup konuşurken, Tonton 'İnci, biz bir şeyler yapmalıyız. Arkadaşlarımızı ve ormanımızı korumalıyız' demiş. İnci de cesurca 'Haklısın Tonton, birlikte Kara Pullu'yu buradan kovabiliriz!' diye cevap vermiş."
"Ertesi sabah, Tonton ve İnci ormanın tüm sakinlerini toplamışlar. Onlara cesur olmaları gerektiğini, birlik olurlarsa Kara Pullu'yu yenebileceklerini anlatmışlar. Başta çok korkan hayvanlar, Tonton ve İnci'nin cesaretinden etkilenip onlara katılmaya karar vermişler."
"Tonton ve İnci, yılanın peşine düşmüşler. Onu durdurmak için büyük mücadeleler vermişler. İnci, cesur ve korkusuz olmuş. Karanlık mağaralara girmiş, yüksek kayalıklara tırmanmış, derin nehirleri yüzerek geçmiş. Tonton ise her zaman İnci'nin yanında olmuş, onu korumuş, tehlikeli anlarda kurtarmış."
"Günler süren bir kovalamacadan sonra, nihayet Kara Pullu ile karşı karşıya gelmişler. Yılan, korkunç bir tıslamayla onlara saldırmış. İnci ve Tonton, birbirlerine güç vererek yılana karşı savaşmışlar. Tam Kara Pullu'yu alt edeceklerken, yılan son bir hamleyle İnci'ye saldırmış ve onu zehirli dişleriyle ısırmış."
"İnci yere yığılmış, Tonton endişeyle ona koşmuş. Kara Pullu ise korkup kaçmış. Tonton, İnci'yi sırtına alıp hemen eve götürmüş. Tüm orman sakinleri İnci için çok endişelenmişler."
"Ormanın en bilge hayvanı olan yaşlı baykuş, İnci'yi muayene etmiş ve 'İnci'nin iyileşmesi için özel bir ilaca ihtiyacımız var. Bu ilacı sadece Büyülü Orman'da yaşayan Minnoş yapabilir' demiş."
"Tonton hiç düşünmeden 'Ben gidip Minnoş'u bulacağım ve İnci'yi kurtaracağım!' demiş. Tüm orman sakinleri Tonton'a güç vermiş ve onu uğurlamışlar."
"Tonton, günlerce yol almış. Aç kalmış, susamış ama asla pes etmemiş. Sonunda Büyülü Orman'a ulaşmış ve Minnoş'u bulmuş. Minnoş, yaşlı ve bilge bir kaplumbağaymış. Tonton ona durumu anlatınca, Minnoş hemen harekete geçmiş."
"Minnoş, özel şifalı otlardan, sihirli kristallerden ve ay ışığından bir iksir hazırlamış. 'Bu iksiri İnci'ye içirmelisin Tonton, ama dikkat et, iksir çok değerli ve az miktarda. Tek bir damlası bile ziyan olmamalı' demiş."
"Tonton, büyük bir dikkatle iksiri alıp yola koyulmuş. Dönüş yolculuğu çok zorlu geçmiş. Fırtınalarla, sel sularıyla, uçurumlarla mücadele etmiş. Ama İnci'yi düşündükçe gücü artmış, asla pes etmemiş."
"Nihayet ormana vardığında, tüm hayvanlar onu karşılamış. Hep birlikte İnci'nin yanına gitmişler. Tonton, büyük bir özenle iksiri İnci'ye içirmiş. Herkes nefesini tutmuş, beklemeye başlamış."
"Birkaç dakika sonra İnci'nin gözleri yavaşça açılmış. Rengi yerine gelmiş, gülümsemeye başlamış. Tüm orman büyük bir sevinç çığlığı atmış. İnci iyileşmişti!"
"O günden sonra, Tonton ve İnci'nin dostluğu daha da güçlenmiş. Ormanın tüm sakinleri onları kahraman ilan etmiş. Kara Pullu bir daha ormanlarına dönmemiş. Tonton ve İnci, ormanın koruyucuları olarak, tüm hayvanlara yardım etmeye, onları korumaya devam etmişler."
Baba Minnoş, masalı bitirdiğinde, İnci ve Cem'in gözleri parlıyordu. "Ne güzel bir hikâye baba!" diye bağırdı İnci. Cem ise "Ben de Tonton gibi cesur olmak istiyorum!" dedi heyecanla.
Anne gülümseyerek "Bu masal bize dostluğun, cesaretin ve yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor" dedi. Baba da ekledi "Evet, ve ailemizin, sevdiklerimizin her zaman yanımızda olduğunu unutmamamız gerektiğini de..."
O gece İnci ve Cem yataklarına yattıklarında, Tonton ve Prenses İnci'nin maceralarını düşündüler. İkisi de büyüdüklerinde, tıpkı onlar gibi cesur, yardımsever ve iyi kalpli olmaya söz verdiler.
Ve böylece, Sevimli ailesinin bu özel masal gecesi sona erdi. Ama Tonton ve İnci'nin hikâyesi, çocukların kalplerinde ve hayallerinde yaşamaya devam etti. Kim bilir, belki bir gün onlar da kendi maceralarını yaşayacak, kendi hikâyelerini yazacaklardı.
Arkadaşlarınla Paylaş