Bir zamanlar, yemyeşil bir kasabada yaşayan, meraklı ve sevimli bir kız çocuğu vardı. Adı Melis’ti. Melis henüz 5 yaşındaydı, ama yaşıtlarına göre çok daha meraklı ve hareketliydi. Melis'in en büyük merakı ise tatlar üzerineydi. Her şeyin tadını denemek isterdi; annesinin yaptığı yemekleri, çikolataları, meyveleri, hatta bazen hiç yenmemesi gereken şeyleri bile merak ederdi.
Melis’in annesi, onu her zaman sağlıklı ve düzenli beslenmeye özen gösterirdi. Melis de yemek yemeyi çok severdi, ama sorun şuydu ki, ne zaman bir şey yese, başka bir şeyin tadını da hemen merak ederdi. Kimi zaman annesinin önüne koyduğu sebzeleri, meyveleri afiyetle yerdi, kimi zaman ise karnı tok olsa bile “Bu neyin tadına benziyor acaba?” diye meraklanır, bu yüzden sürekli bir şeyler yeme peşinde olurdu.
Bir gün Melis ve annesi, parkta yürüyüşe çıktılar. Hava güneşli, kuşlar cıvıldıyor, ağaçlar mis gibi kokuyordu. Melis oyun oynamayı çok seviyordu ama o gün parkta oynamaktan daha ilginç bir şey vardı: her şeyin tadına bakmak. Çimenlerin, yaprakların, hatta yerdeki taşların bile tadına bakmak istiyordu. “Bu çiçek nasıl kokuyor acaba? Peki ya tadı nasıldır?” diye düşünüyordu.
Annesi onun bu merakını fark ettiğinde hemen müdahale etti: “Melis, çiçekler yenmez, taşlar da! Onlar sadece bakıp koklanır, yemek yemezsin!” dedi ama Melis bu sözleri biraz hafife aldı. O gün, parkta birçok şeyin tadına baktı ve annesinin elinden kaçan her an, bir şeyler yemeye çalıştı. Eve döndüklerinde, Melis’in karnı şişti ve ağrımaya başladı. O kadar çok gereksiz şey yemişti ki, kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Karnı ağrıyor, yüzü asılmıştı. “Anne, karnım çok ağrıyor!” dedi. Annesi ona biraz ılık su içirdi ve yatağa yatırdı. Melis o gün öğrendi ki, her bulduğunu yemek, iyi bir fikir değildi.
Ertesi gün, Melis ve annesi markete gitmeye karar verdiler. Annesi, evin ihtiyaçlarını almak için alışveriş listesi hazırlamıştı. Melis, annesiyle birlikte markete gitmeyi çok severdi. Çünkü markette rengarenk meyveler, sebzeler ve birçok farklı yiyecek vardı. Annesi market arabasını doldururken, Melis de marketin içinde gezmeye başladı. Raflardaki renkli paketler, kutular, meyveler ve atıştırmalıklar gözlerini kamaştırdı. “Acaba bu çikolatanın tadı nasıldır? Peki ya şu cipsin?” diye düşünerek birer birer raflardaki yiyeceklerden tatmaya başladı. Bir paketi açıyor, ısırıyor, ardından yerine bırakıyordu. Melis için bu çok eğlenceliydi, ama farkında olmadan büyük bir hata yapıyordu.
Bir süre sonra annesi Melis’i buldu ve “Hadi kızım, eve gitme zamanı!” dedi. Melis, annesiyle birlikte kasaya gitti ve aldıklarını ödedikten sonra eve döndüler. Akşam yemeğinde annesi sağlıklı bir yemek hazırlamıştı. Melis, her zamanki gibi annesinin yaptığı yemeği afiyetle yedi. Yemeğin ardından dişlerini fırçaladı, pijamalarını giydi ve yatağına gitti. Yatağında bir süre kitap okuduktan sonra uyumaya çalıştı. Fakat kısa bir süre sonra karnı tekrar ağrımaya başladı. Üstelik bu sefer çok daha kötü bir ağrıydı.
Melis ağlayarak anne ve babasının yanına gitti. “Anne, karnım çok ağrıyor!” diye yakındı. Annesi Melis’e baktı ve “Bugün sana abur cubur vermedim, acaba neden karnın ağrıyor?” diye sordu. Melis, markette yaptığı hatayı düşündü ama annesine söylemekten çekindi. Karnı o kadar çok ağrıyordu ki, sonunda hastaneye gitmek zorunda kaldılar. Hastaneye vardıklarında doktor Melis’i muayene etti ve ona serum takılması gerektiğini söyledi. Melis, iğneden çok korkuyordu, ama iyileşmek için cesaretini topladı ve serumu kabul etti. Bir süre sonra karnı yavaş yavaş rahatladı ve ağrısı geçti.
Ertesi gün, annesiyle birlikte tekrar markete gittiler. Market sahibi, Melis’in annesi Ceni’ye yaklaşarak “Dün markette bıraktığınız yiyecekler için ödeme yapmadınız. Ödenmemiş bir borcunuz var,” dedi. Annesi bu duruma çok şaşırdı. “Bizim size hiç borcumuz yok ki! Ne zaman alışveriş yapsak parasını öderiz,” dedi. Market sahibi, “Dün birçok yiyecek yarım bırakılmış halde raflarda bulundu. Kamera kayıtlarına bakmak isterseniz, gelin beraber bakalım,” dedi ve onları güvenlik odasına götürdü. Kameralarda Melis’in market içinde nasıl yiyeceklerin tadına baktığı ve bıraktığı açıkça görülüyordu.
Ceni Hanım, kızına dönerek şaşkınlıkla “Melis! Bunu sen mi yaptın?” dedi. Melis utançla başını öne eğdi ve özür diledi. O kadar çok merak etmişti ki, marketteki her yiyeceğin tadına bakmıştı. Annesi, Melis’in yaptığı hatayı anlamıştı, ama yine de ona çok kızmadı. Melis, gece karnının neden ağrıdığını da anlamıştı. Tüm o yiyecekleri tatmak, midesini bozmuştu.
Annesi, eve gidip Melis’in kumbarasını getirdi. Melis, çok istediği bir oyuncak bebek için para biriktiriyordu, ama yaptığı hatayı telafi etmek için kumbarasındaki paraları market sahibine vermesi gerekti. Melis, market sahibinden özür diledi ve yaptığı yanlışın farkında olduğunu söyledi. “Bir daha böyle bir şey yapmayacağım. Söz veriyorum!” dedi.
Annesi de ona şefkatle bakarak, “Melis, sağlıklı beslenmek çok önemli. Yiyeceklerin tadını merak edebilirsin, ama her şeyin tadına bakmak iyi değil. Merak ettiğin yiyecekleri sırayla, ölçülü bir şekilde denemelisin ve asla parasını ödemeden bir şey yememelisin,” dedi. Melis annesinin sözlerini dikkatlice dinledi ve bu sefer gerçekten anlamıştı. “Bir daha asla böyle yapmayacağım, söz veriyorum!” dedi.
O günden sonra Melis, her zaman annesinin öğütlerine uyarak yemeklerini yerdi. Merak ettiği yiyeceklerin tadına, sadece annesinin izniyle bakar ve asla fazla yememeye özen gösterirdi. Üstelik markete gittiklerinde, her zaman annesiyle birlikte alışveriş yapar, hiç bir yiyeceğe dokunmadan önce annesinden izin alırdı.
Melis’in midesi de artık hiç ağrımıyordu. Hem sağlıklı beslendiği için hem de yaptığı hatadan ders çıkardığı için çok mutluydu. Zamanla para biriktirip istediği oyuncak bebeği de aldı ve artık hem sağlıklı hem de mutlu bir çocuk olarak yaşamına devam etti.
Ve Melis, annesiyle birlikte, sağlıklı ve mutlu bir hayat sürmeye devam etti.
Arkadaşlarınla Paylaş