Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Ahmet adında küçük bir çocuk yaşarmış. Ahmet'in hayatında her şey yolunda gibiymiş, ama bir sorunu varmış bir türlü uyuyamıyormuş. Geceleri yatağında dönüp duruyor, gözlerini bir türlü kapatamıyormuş. Bu durum Ahmet'i çok üzüyormuş.
Ahmet'in ailesi, onun bu sorunundan çok endişeleniyormuş. Annesi ona ılık süt hazırlıyor, babası ninni söylüyor, dedesi eski masallar anlatıyor, ninesi ise lavanta kokulu yastıklar yapıyormuş. Ama hiçbiri işe yaramıyormuş. Ahmet yine de uyuyamıyormuş.
Bir gün, Ahmet evlerinin yakınındaki ormanda gezintiye çıkmış. Ağaçların arasında dolaşırken, birden gözüne parlak, yeşil bir alan ilişmiş. Merakla o tarafa yönelmiş ve kendini sihirli bir çayırda bulmuş. Çayır o kadar güzelmiş ki, Ahmet hayran kalmış.
Tam o sırada, çayırın ortasında uyuklayan sevimli bir tavşan görmüş. Tavşan, Ahmet'in yaklaştığını fark edince gözlerini açmış ve gülümsemiş. "Merhaba küçük çocuk," demiş tavşan, "Neden bu kadar üzgün görünüyorsun?"
Ahmet, tavşana uykusuzluk sorununu anlatmış. Tavşan dikkatle dinlemiş ve "Sana yardım edebilirim," demiş. "Benimle gel, sana sihirli masallar anlatacağım."
Ahmet sevinçle tavşana sarılmış. Tavşan, Ahmet'in elini tutarak onu çayırın derinliklerine götürmüş. Çayırın ortasında, yumuşacık çimenlerden yapılmış bir yatak varmış. Ahmet bu yatağa uzanmış ve tavşanın masallarını dinlemeye hazırlanmış.
Tavşan, ilk masalına başlamış "Prenses Ayşe'nin Uykusu". Masal şöyleymiş Bir zamanlar, güzeller güzeli Prenses Ayşe varmış. Ayşe o kadar tatlı uyurmuş ki, bütün krallık onun huzurlu uykusunu kıskanırmış. Bir gün kötü kalpli bir büyücü, Ayşe'nin uykusunu çalmış. Prenses artık hiç uyuyamaz olmuş. Günler geçtikçe solmuş, güzelliğini kaybetmeye başlamış.
Bir gün, sevimli bir peri Ayşe'nin yardımına koşmuş. Peri, büyücünün saklandığı karanlık mağaraya gitmiş. Orada, Ayşe'nin uykusunun bir şişede saklandığını görmüş. Peri, büyücüyü akıllıca bir oyunla kandırmış ve şişeyi almayı başarmış. Hemen saraya dönüp, şişeyi Ayşe'ye vermiş. Ayşe şişeyi açar açmaz, tatlı uykusu geri gelmiş ve yeniden huzurla uyumaya başlamış.
Ahmet bu masalı dinlerken, gözlerinin ağırlaştığını hissetmiş ama henüz tam olarak uykuya dalamamış. Tavşan bunu fark edip ikinci masalına geçmiş "Kaptan Murat'ın Macerası".
Bu masalda, denizlerin ünlü kaptanı Murat varmış. Murat, engin denizlerde sayısız macera yaşamış, bilinmeyen adalar keşfetmiş. Ancak bir gün, korkunç bir fırtınada gemisi batmış. Bu olaydan sonra Kaptan Murat denizden korkmaya başlamış ve bir daha denize açılmamış.
Günler geçmiş, Kaptan Murat sahilde oturup denizi izlerken, suyun içinden güzel bir deniz kızı çıkmış. Deniz kızı, Kaptan Murat'a neden denize açılmadığını sormuş. Kaptan Murat korkusunu anlatınca, deniz kızı ona gülümsemiş ve "Korkularınla yüzleşmeden onları yenemezsin," demiş.
Deniz kızı, Kaptan Murat'ı sualtı krallığına davet etmiş. Kaptan Murat tereddüt etse de, deniz kızının elini tutup suya dalmış. Sualtında gördüğü güzellikler karşısında büyülenmiş. Rengârenk balıklar, parlak mercanlar, dans eden denizanaları... Kaptan Murat, denizin aslında ne kadar güzel ve huzurlu olduğunu yeniden keşfetmiş.
Bu maceranın sonunda Kaptan Murat, korkusunu yenmiş ve yeniden denizlere açılmaya başlamış. Artık her deniz yolculuğunda, ona cesaret veren deniz kızını hatırlıyormuş.
Ahmet bu masalı dinlerken, kendini denizlerde yolculuk yapıyormuş gibi hissetmiş. Gözleri daha da ağırlaşmış ama hala tam olarak uykuya dalamamış. Tavşan, son masalına geçmiş "Uyku Vakti Tavşanı".
Bu masalda, tıpkı kendisi gibi sevimli bir tavşan varmış. Bu tavşanın görevi, her gece uyuyamayan çocukların yanına gidip onları uyku ülkesine götürmekmiş. Uyku Vakti Tavşanı, pofuduk kuyruğuyla çocukların yanaklarını okşar, uzun kulaklarıyla onlara ninni fısıldar, parlak gözleriyle güzel rüyalar göndermelerini sağlarmış.
Bir gece, Uyku Vakti Tavşanı küçük bir kız çocuğunun odasına gelmiş. Kız çocuğu ağlıyormuş çünkü kâbus görmekten korkuyormuş. Tavşan, kıza gülümsemiş ve "Korkma küçüğüm," demiş, "Ben senin yanındayım. Gel, sana güzel rüyalar ülkesini göstereyim."
Tavşan, kızın elini tutmuş ve birlikte hayal dünyasına doğru yolculuğa çıkmışlar. Pamuk şekerden bulutların üzerinde zıplamışlar, çikolata nehirlerinde yüzmüşler, konuşan çiçeklerle sohbet etmişler. Kız çocuğu o kadar mutlu olmuş ki, korkuları uçup gitmiş. O geceden sonra her gece güzel rüyalar görmeye başlamış.
Ahmet bu son masalı dinlerken, gözleri tamamen kapanmış. Kendini Uyku Vakti Tavşanı'nın götürdüğü hayal dünyasında hissetmiş. Yavaş yavaş uykuya dalmış.
Ertesi sabah Ahmet gözlerini açtığında, kendini evindeki yatağında bulmuş. İlk kez bu kadar dinlenmiş ve mutlu hissediyormuş. Hemen annesine koşup yaşadıklarını anlatmış. Annesi gülümseyerek onu dinlemiş ve "Demek ki sonunda uykunun sırrını keşfettin," demiş.
O günden sonra Ahmet, her gece yatmadan önce tavşanın anlattığı masalları hatırlamış. Gözlerini kapatıp, sihirli çayırı, prensesi, kaptanı ve Uyku Vakti Tavşanı'nı düşünmüş. Böylece her gece kolayca uykuya dalabilmiş.
Ahmet büyüdükçe, kendi çocuklarına ve torunlarına da bu sihirli masalları anlatmış. Böylece, uyku sorunu yaşayan tüm çocuklar için bir umut ışığı olmuş.
Bu masal da burada sona erdi. Eğer siz de bazen uyumakta zorluk çekiyorsanız, gözlerinizi kapatıp kendinizi sihirli bir çayırda hayal edin. Kim bilir, belki siz de Uyku Vakti Tavşanı'yla karşılaşır ve onunla birlikte güzel rüyalar ülkesine yolculuk yaparsınız. İyi uykular ve tatlı rüyalar!
Arkadaşlarınla Paylaş