Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarlarda, Sevimli Hayvanlar Ormanı adında büyülü bir orman varmış. Bu ormanda her türden hayvan bir arada yaşar ve birbirleriyle dostça geçinirmiş. Ormanın her köşesi, rengarenk çiçekler, yemyeşil ağaçlar ve berrak derelerle doluymuş. Her sabah güneşin doğuşuyla birlikte, hayvanlar neşeyle uyanır ve yeni bir güne başlarmış.
Bu ormanda yaşayan hayvanlar arasında, minik bir sincap olan Minik Pati de varmış. Minik Pati, sevimli mi sevimli, meraklı mı meraklı bir sincapmış. Ormanın en yüksek ağaçlarından birinde, kocaman bir ceviz ağacının dallarında yaşarmış. Günlerini ceviz toplamak, ormanda koşup oynamak ve arkadaşlarıyla vakit geçirmekle geçirirmiş.
Minik Pati'nin en yakın arkadaşları ise; Uğur adında bir tavşan, Maviş adında bir mavi kuş ve Karabaş adında bir köpekmiş. Her gün birlikte maceralara atılır, ormanın derinliklerinde yeni yerler keşfederlermiş. Bir gün, arkadaşlarıyla birlikte otururken Minik Pati, "Arkadaşlar, bu ormanda daha keşfetmediğimiz çok yer var. Hadi, bugün yeni bir maceraya çıkalım ve bilmediğimiz yerleri keşfedelim!" demiş.
Uğur, Maviş ve Karabaş bu fikri çok beğenmişler. Hep birlikte hazırlık yapmışlar ve yola koyulmuşlar. Ormanın derinliklerine doğru yürürken, birçok ilginç şeyle karşılaşmışlar. Rengarenk çiçekler, farklı türde ağaçlar ve şirin mi şirin böcekler görmüşler.
Yürüyüşlerinin bir noktasında, karşılarına büyük ve eski bir ağaç çıkmış. Bu ağaç, diğerlerinden çok farklıymış; dalları geniş ve kökleri toprak üstüne çıkmış, sanki bir şey saklıyormuş gibi duruyormuş. Minik Pati, bu ağacın çok özel olduğunu hissetmiş ve "Arkadaşlar, bu ağacın altında bir şey olabilir. Hadi, birlikte bakalım," demiş.
Dört arkadaş, ağacın etrafında dolaşıp köklerinin altını kazmaya başlamışlar. Bir süre sonra, köklerin altından parlayan bir şeyler fark etmişler. Minik Pati, biraz daha kazınca küçük, altın bir kutu bulmuş. Kutunun üstü çeşitli desenlerle süslenmiş ve oldukça eski görünüyormuş. Merakla kutuyu açtıklarında, içinden bir harita çıkmış. Bu, ormanın gizli hazinelerinin yerini gösteren bir haritaymış.
Haritayı inceleyen arkadaşlar, haritada işaretli yerlere gitmeye karar vermişler. İlk durakları, Gümüş Şelale'ymiş. Gümüş Şelale, ormanın en güzel ve en büyük şelalesiymiş. Su, yüksekten dökülürken gümüş gibi parlıyormuş. Şelalenin etrafında dolaşan arkadaşlar, haritada işaretli noktayı bulmuş ve suyun altına gizlenmiş küçük bir sandık çıkarmışlar. Sandığın içinden, rengarenk taşlar ve parlak inciler çıkmış. Bu hazineleri bulan arkadaşlar, çok sevinmişler ve haritadaki diğer yerlere gitmek için yola koyulmuşlar.
İkinci durakları, Eski Mağara'ymış. Bu mağara, ormanın derinliklerinde, ağaçların arasında gizlenmiş büyük ve karanlık bir mağaraymış. Mağaraya girerken, biraz korkmuşlar ama birbirlerine destek olarak içeriye girmişler. Mağaranın derinliklerinde, bir ışık huzmesi fark etmişler. Işığa doğru ilerlediklerinde, büyük bir kaya parçasının arkasına saklanmış başka bir sandık bulmuşlar. Bu sandığın içinden ise eski parşömenler ve değerli taşlarla süslenmiş takılar çıkmış.
Son durakları ise, Altın Göl'müş. Altın Göl, ormanın en uzak köşesinde, büyük ve parıldayan bir gölmüş. Gölün suyu, güneş ışığında altın gibi parlıyormuş. Gölün kenarına geldiklerinde, haritada işaretli noktayı aramaya başlamışlar. Gölün kenarındaki bir kayanın altına gizlenmiş büyük bir sandık bulmuşlar. Bu sandık, diğerlerinden çok daha büyük ve ağırmış. İçini açtıklarında, parıl parıl parlayan altınlar, değerli mücevherler ve nadir bulunan el yazmalarıyla karşılaşmışlar.
Bu hazineleri bulan arkadaşlar, çok mutlu olmuşlar ama aynı zamanda bu hazineleri ne yapacaklarını da düşünmeye başlamışlar. Minik Pati, "Bu hazineler çok değerli ama onları sadece kendimize saklamak doğru olmaz. Ormandaki diğer hayvanlarla paylaşmalıyız. Böylece herkes bu hazinelerden faydalanabilir," demiş.
Uğur, Maviş ve Karabaş da bu fikri çok beğenmişler. Hep birlikte hazineleri toplayıp ormanın ortasındaki büyük meydanda sergilemeye karar vermişler. Diğer hayvanlar, bu değerli eşyaları görünce çok şaşırmışlar ve arkadaşlarına teşekkür etmişler. Hazinelerden elde edilen değerli taşlar ve paralar, ormanın ihtiyaçları için kullanılmış. Eski ve yıpranmış evler onarılmış, yeni oyun alanları yapılmış ve herkesin daha rahat yaşaması için çeşitli düzenlemeler yapılmış.
Bu olaydan sonra, Minik Pati, Uğur, Maviş ve Karabaş, ormanın kahramanları olarak anılmaya başlamışlar. Ormanın her köşesinde onların cesareti ve yardımlaşma ruhu konuşulmuş. Minik Pati ve arkadaşları, buldukları hazineleri paylaştıkları için çok mutlu olmuşlar. Onların bu davranışı, ormandaki diğer hayvanlara da örnek olmuş ve herkes birbirine daha çok yardım etmeye başlamış.
Günler geçtikçe, Sevimli Hayvanlar Ormanı daha da güzelleşmiş ve hayvanlar arasındaki dostluk bağı daha da güçlenmiş. Minik Pati, Uğur, Maviş ve Karabaş, her gün yeni maceralara atılmaya devam etmişler ama artık biliyorlarmış ki en büyük hazine, arkadaşlık ve paylaşmakmış.
Bir gün, Minik Pati yine arkadaşlarıyla birlikte otururken, Uğur, "Bu ormanda ne kadar çok macera yaşadık ve ne kadar çok şey öğrendik," demiş. Maviş de, "Evet, her gün yeni bir şey keşfetmek ve bunları paylaşmak çok güzel," diye eklemiş. Karabaş ise, "Dostluk ve yardımlaşma, bu ormanı özel kılan şeyler. İyi ki hep birlikteyiz," demiş.
Minik Pati, arkadaşlarının sözlerini duyunca çok mutlu olmuş ve, "Evet, hep birlikte olmak ve maceralar yaşamak çok güzel. Biz her zaman birbirimize destek olmalıyız ve öğrendiklerimizi paylaşmalıyız," demiş.
O günden sonra, Minik Pati ve arkadaşları, ormanda buldukları her yeni şeyi diğer hayvanlarla paylaşmışlar ve birlikte daha güçlü bir toplum olmuşlar. Onların bu davranışı, ormandaki tüm hayvanlara örnek olmuş ve Sevimli Hayvanlar Ormanı'nda herkes birbirine daha çok yardım etmeye başlamış.
Bir sabah, Minik Pati, Uğur, Maviş ve Karabaş, ormanın en yüksek tepesine çıkmışlar ve aşağıya bakmışlar. Aşağıda, mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayan hayvanları görünce içleri sevinçle dolmuş. Minik Pati, "İyi ki bu ormanda yaşıyoruz. İyi ki dostluk ve yardımlaşma ruhuyla hareket ediyoruz," demiş.
Gökten üç elma düşmüş biri bu masalı yazana, biri okuyana, biri de paylaşmayı ve yardımlaşmayı seven tüm çocuklara. Ve Sevimli Hayvanlar Ormanı'nda herkes mutlu, huzurlu ve birlikte yaşamış. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Arkadaşlarınla Paylaş