Güneşli bir yaz sabahında, küçük Ali gözlerini açtı. Penceresinden içeri süzülen güneş ışıkları, odasını altın rengine boyamıştı. Ali yatağından kalktı ve her zamanki gibi annesine yardım etmek için mutfağa koştu. Annesi Zehra Hanım, Ali'yi görünce gülümsedi ve "Günaydın canım oğlum, nasıl uyudun?" diye sordu. Ali neşeyle "Çok güzel uyudum anneciğim, size yardım edebilir miyim?" dedi.
Zehra Hanım, oğlunun bu isteğine çok sevindi. "Elbette yavrum, gel birlikte kahvaltı hazırlayalım," dedi. Ali ve annesi birlikte sofrayı kurdu, babası Ahmet Bey de onlara katıldı. Kahvaltı sırasında Ali, babasına dönerek merakla sordu: "Babacığım, dün akşam yatmadan önce bana İslam'ın ne kadar güzel bir din olduğundan bahsetmiştin. Bugün bana biraz daha anlatır mısın?"
Ahmet Bey, oğlunun bu sorusu karşısında gülümsedi ve "Tabii ki oğlum, bugün seninle çok özel bir yolculuğa çıkacağız ve İslam'ın güzelliklerini birlikte keşfedeceğiz," dedi. Ali heyecanla yerinde zıpladı, "Yaşasın! Ne zaman başlıyoruz baba?"
Kahvaltıdan sonra, Ahmet Bey Ali'yi elinden tuttu ve bahçeye çıkardı. Bahçedeki çiçeklerin yanına geldiklerinde durdu ve "Bak oğlum," dedi, "bu çiçeklerin her biri ne kadar güzel ve farklı değil mi?" Ali başını salladı. Babası devam etti: "İşte İslam da böyledir. Her insanı farklı ve özel yaratmıştır Allah. İslam, bu farklılıkları sevmeyi ve saygı duymayı öğretir bize."
Ali çiçeklere daha dikkatli baktı ve her birinin güzelliğini fark etti. "Ama baba," dedi, "bazı insanlar diğer insanları sevmiyor. Bu doğru mu?" Ahmet Bey başını iki yana salladı: "Hayır oğlum, bu doğru değil. İslam bize tüm insanları sevmeyi, onlara iyi davranmayı öğretir. Peygamber Efendimiz 'İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır' demiştir."
Bahçeden çıkıp mahalledeki parka doğru yürümeye başladılar. Yolda giderken bir kedi gördüler. Kedi acıkmış görünüyordu. Ali hemen çantasından bir parça ekmek çıkardı ve kediye verdi. Babası gururla gülümsedi: "Aferin oğlum, işte bu İslam'ın öğrettiği merhametin bir örneğidir. Sadece insanlara değil, tüm canlılara iyi davranmalıyız."
Parka vardıklarında, Ali arkadaşı Mehmet'i gördü. Mehmet tek başına salıncakta oturuyordu ve üzgün görünüyordu. Ali hemen yanına koştu: "Mehmet, neyin var? Neden üzgünsün?" Mehmet iç çekerek "Annem hasta, babam da işte. Evde çok sıkıldım," dedi. Ali, arkadaşının elinden tuttu ve "Hadi gel, birlikte oynayalım," dedi.
Ahmet Bey, oğlunun bu davranışını izlerken gururla doldu. Ali'nin yanına gelerek, "Oğlum, şu an İslam'ın en güzel öğretilerinden birini uyguladın. Arkadaşına yardım ettin, onu mutlu etmeye çalıştın. İslam bize başkalarının mutluluğu için çalışmayı öğretir," dedi.
Ali ve Mehmet birlikte oynarken, parkta başka çocuklar da vardı. Bazıları farklı ülkelerden gelmiş, farklı dilleri konuşan çocuklardı. Ali, babasına dönerek sordu: "Baba, bu çocuklar bizim gibi konuşmuyor. Onlarla nasıl arkadaş olabiliriz?" Ahmet Bey gülümsedi: "İslam, tüm insanların kardeş olduğunu söyler oğlum. Dil, renk, ırk fark etmez. Onlara gülümseyerek, iyi davranarak arkadaş olabilirsin."
Ali bu sözleri duyunca hemen diğer çocukların yanına gitti. Gülümseyerek el salladı ve oyunlarına katılmak istediğini işaret etti. Çocuklar da Ali'yi aralarına aldılar ve hep birlikte oynamaya başladılar. Kısa sürede, farklı dillerden gülüşmeler ve neşeli sesler yükselmeye başladı parktan.
Öğle vakti geldiğinde, ezan sesi duyuldu. Ahmet Bey, Ali'yi yanına çağırdı: "Oğlum, şimdi namaz vakti geldi. Namaz, İslam'ın en önemli ibadetlerinden biridir. Allah'a olan sevgimizi ve şükrümüzü göstermenin bir yoludur." Ali merakla sordu: "Peki baba, neden günde beş kez namaz kılıyoruz?" Ahmet Bey, "Bu, günün farklı zamanlarında Allah'ı hatırlamamız ve O'na şükretmemiz içindir. Ayrıca namaz bize disiplin ve düzen öğretir," diye cevapladı.
Camiye gittiler ve namaz kıldılar. Namazdan sonra Ali, içinde tarifsiz bir huzur hissetti. Babsına dönerek, "Baba, namaz kılarken kendimi çok huzurlu hissettim," dedi. Ahmet Bey gülümsedi: "İşte bu, İslam'ın bize verdiği en güzel duygulardan biridir oğlum. Huzur ve iç barış."
Öğleden sonra, Ali'nin dedesi Mehmet Amca'yı ziyarete gittiler. Mehmet Amca yaşlıydı ve yürümekte zorlanıyordu. Ali hemen dedesinin yanına koştu ve "Dedeciğim, sana yardım edebilir miyim?" diye sordu. Mehmet Amca torununa sarılarak, "Allah senden razı olsun yavrum," dedi.
Ahmet Bey, oğlunun bu davranışını görünce çok mutlu oldu. "Bak oğlum," dedi, "İslam bize büyüklerimize saygı göstermeyi ve onlara yardım etmeyi öğretir. Bu çok önemlidir." Ali başını salladı: "Evet babacığım, dedem çok kıymetli benim için."
Akşam olduğunda eve döndüler. Ali'nin annesi Zehra Hanım, onları kapıda karşıladı. Ali annesine sarılarak, "Anneciğim, bugün babamla çok güzel şeyler öğrendim İslam hakkında," dedi. Zehra Hanım gülümsedi: "Ne güzel oğlum, bana da anlatır mısın?"
Ali heyecanla anlatmaya başladı: "Anneciğim, İslam bize herkesi sevmeyi, hayvanlara iyi davranmayı, büyüklerimize saygı göstermeyi öğretiyor. Farklı insanlarla arkadaş olmayı, yardımlaşmayı ve paylaşmayı öğretiyor. Namaz kılarak Allah'a olan sevgimizi gösteriyoruz ve içimiz huzurla doluyor."
Zehra Hanım, oğlunun anlattıklarını dikkatle dinledi ve "Aferin oğlum, çok güzel öğrenmişsin. Peki, bunları hayatında nasıl uygulayacaksın?" diye sordu. Ali düşündü ve "Her gün en az bir iyi şey yapmaya çalışacağım anne.
Arkadaşlarıma yardım edeceğim, hayvanlara iyi davranacağım, büyüklerime saygılı olacağım ve her zaman doğruyu söyleyeceğim," dedi.
Ahmet Bey, oğlunun bu sözlerini duyunca gururla gülümsedi. "İşte oğlum," dedi, "İslam'ın güzelliği budur. Sadece bilmek değil, öğrendiklerimizi hayatımızda uygulamaktır önemli olan."
O geceden sonra Ali, İslam'ın öğretilerini hayatının her alanında uygulamaya başladı. Arkadaşlarıyla daha çok paylaşıyor, büyüklerine daha çok saygı gösteriyor, hayvanlara ve doğaya daha çok özen gösteriyordu. Her gün, etrafındaki güzellikleri fark etmeye ve şükretmeye çalışıyordu.
Günler geçtikçe, Ali'nin bu davranışları çevresindeki insanları da etkilemeye başladı. Arkadaşları onun gibi olmak istiyor, büyükleri onu örnek gösteriyordu. Ali, küçük yaşta öğrendiği bu değerleri büyüdükçe daha da içselleştirdi ve çevresine yaymaya devam etti.
Yıllar sonra Ali, büyüyüp bir öğretmen olduğunda, öğrencilerine hep İslam'ın bu güzel öğretilerinden bahsetti. Sevgiyi, saygıyı, merhameti ve paylaşmayı anlattı. Böylece, küçük yaşta babasıyla çıktığı o anlamlı yolculuğun öğrettiklerini, birçok insanın hayatına dokunarak yaymaya devam etti.
Ali'nin hikâyesi, İslam'ın güzelliklerinin nasıl bir insanın hayatını ve çevresini değiştirebileceğinin güzel bir örneği oldu. Ve o, ömrü boyunca İslam'ın öğrettiği güzellikleri yaşayarak ve yayarak, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çalıştı.
Bu masal, Ali'nin gözünden İslam'ın temel değerlerini ve güzelliklerini anlatarak, çocuklara bu değerleri sevdirmeyi ve öğretmeyi amaçlamaktadır. Sevgi, saygı, merhamet, yardımlaşma, hoşgörü gibi evrensel değerler, İslam'ın özünü oluşturan unsurlardır ve bu masal aracılığıyla çocuklar bu değerleri kolayca anlayabilir ve benimseyebilirler.
Arkadaşlarınla Paylaş