

Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, minik bir köyde, Rüya adında tatlı mı tatlı bir kız yaşarmış. Rüyayı en çok seven şey, geceleyin annesinin anlattığı uyku masallarıymış. Her akşam, yıldızların dans ettiği gökyüzüne bakarken, aklında hayal dolu düşler kurarmış. Rüya’nın en büyük hayali, masalları anlatan sihirli bir yaratığı görmekmiş belki de o yaratık, ona gökkuşağı gibi parlak ve rengarenk maceralar anlatırmış.
Bir gece, Rüya yatağına girip gözlerini kapattığında, kendini bambaşka, fantastik bir ormanda bulmuş. Bu orman öyle bir ormuş ki, ağaçların dallarından minik ışıklar sızıyor, yaprakların arasında gizemli melodiler çalıyormuş. Rüya, etrafına hayranlıkla bakarken, yumuşacık çimlerin üzerinde ilerlemiş. Birden, karşısına konuşan bir baykuş çıkmış. Baykuş, “Merhaba Rüya, ben Bilge Baykuş. Buraya, hayallerini gerçekleştirmek için geldin,” demiş. Rüya şaşkınlıkla, “Benim adım Rüya. Gerçekten beni bekliyordunuz, Bilge Baykuş?” diye sormuş. Baykuş gülümseyerek, “Evet, seni uzun zamandır bekliyorduk. Çünkü senin içinde, dünya için çok önemli olan cesaret ve sevgi var,” diye cevap vermiş.

Bilge Baykuş, Rüya’ya ormanın derinliklerinde, “Yıldız Perisi” adında sihirli bir varlığın saklandığını ve ormanın her köşesine mutluluk, umut ve bilgi dağıttığını anlatmış. Ancak bir sorun varmış: Yıldız Perisi’nin kayıp parıltısı, kötü niyetli rüzgâr tarafından saklanmış ve Peri, eskisi gibi parlayamıyormuş. Bu nedenle ormandaki tüm canlılar mutsuzluk yaşamaya başlamış. Rüya, bu durumu duyunca kalbi sevinçle çarpmış “Ben Yıldız Perisi’nin parıltısını bulup ona geri getireyim. Böylece ormana neşe geri döner ve herkes mutlu olur!” diye kararlı bir sesle söylemiş.
Rüya, yola çıkarken yanında Bilge Baykuş, neşeli bir sincap olan Lila ve konuşan bir dere kenarı taşı olan Minik ile birlikte yürümeye başlamış. Üç arkadaş, ormanın farklı yerlerinden gelen ipuçlarını takip etmişler. İlk ipucu, gökyüzüne en yakın dağın zirvesinde saklıymış. Dağa tırmanırken, Rüya bazen yorulduğunu hissetmiş ama arkadaşlarının cesaret verici sözleri onu bir adım daha ileri taşımış. Zirveye ulaştıklarında, dağın eteklerinde bir annemsi varlık, minik kuşlarıyla birlikte yaşamaktaymış. Varlık, Rüya’ya “Yıldız Perisi’nin ışığı, kalplerin derinliklerinde saklı umut ve sevgiden gelir. Siz, bu duyguları hatırladığınız sürece, kaybolan ışığı yine bulabilirsiniz,” demiş. Rüya, bu sözleri dinleyip içten içe gülümsemiş çünkü annesinin öğrettiği sevgiyi ve cesareti hatırlamış.

Yolculuklarına devam ederken, arkadaşlar bir vadide, yavaşça akıp giden bir nehrin kenarına gelmişler. Nehrin sihirli suları, üzerinde yüzen minik nilüfer yaprakları arasında parıldayan renkli ışıklar yaymaktaymış. Lila neşeyle zıplayarak, “Burası masal diyarı gibi, her köşe bir sürpriz saklıyor!” demiş. Nehir kenarında, suya yansıyan ay ışığından bir hikâye görmüşler bu hikâyede, Yıldız Perisi’nin kayıp parıltığının, ormanın derinliklerindeki eski bir şelalenin arkasında saklı olduğu anlatılıyormuş. Rüya, “O zaman şelaleye gitmeliyiz,” demiş. Minik, “Birlikte olmazsa hiçbir engel bizi durduramaz,” diye eklemiş.

Ormanın derinliklerine doğru yol alırken, her adımda farklı canlılarla karşılaşmışlar. Sevimli bir tavşan, onlara ormandaki gizli yolları göstermiş kocaman gülüşlü bir tilki, yolda karşılarına çıkan engelleri aşmaları için zeka dolu ipuçları vermiş. Rüya, bu yeni arkadaşlarla sohbet ederken, doğanın ne kadar cömert ve yardımsever olduğunu fark ediyormuş. Yol boyunca, ormanda yaşayan her canlı, küçük dostlarımızın hikayesini öğrenmekten mutluluk duyuyormuş.

Sonunda, eski bir ağacın altına gizlenmiş, perdeler gibi akan suyun ardında, büyüleyici bir şelale varmış. Şelalenin suyunun içine ışığa benzeyen parıltılar, dalga dalga yayılıyormuş. Fakat ışıklar eskisi kadar canlı görünmüyormuş sanki sönmüş, unutulmuş gibiydi. Rüya, “İşte burada olmalıydı kayıp parıltı. Yıldız Perisi, lütfen kendini bize göster,” diye seslenmiş. Bir anda, şelalenin suyundan yumuşak bir uğultu duyulmuş sular hafifçe toz zerreciklerine dönüşmüş, ve o zerrecikler yıldız ışığına dönüştüğünde, zarif bir perinin yüzü gözlerine çarpmış.

Yıldız Perisi, zarif ve sıcak gülümsemesiyle, “Hoş geldin Rüya, uzun zamandır seni bekliyordum. Kalbindeki cesaret ve sevgi sayesinde kaybolan ışığım yeniden can buldu,” demiş. Peri, elindeki parıltılı tozları havaya saçarken, etrafı yavaş yavaş yeniden aydınlatmaya başlamış. Şelalenin suları, parıltıyla buluştuğunda, ormandaki her yanı bembeyaz ve rengarenk ışık süpürdü. Rüya artık gerçek mucizenin ne olduğunu anlamış içinde saklı olan sevgi, umut ve cesaret sayesinde, karanlık anların bile ışığa dönüşebileceğini öğrenmiş.

Yıldız Perisi, “Unutma Rüya, en gerçek sihir, yüreğinde sakladığın iyilik ve sevgiyle gelir. Senin gibi cesur kalpler, her zaman dünyaya ışık saçar,” diyerek teşekkür etmiş. O andan itibaren, ormandaki tüm canlılar yeniden neşeyle şarkılar söylemeye, renkli çiçekler açmaya başlamış. Kötü niyetli rüzgârın etkisi geçerken, yerini sevgi dolu esintilere bırakmış her yaprak, her çiçek, her kuş, artık yeni hikâyelerin bir parçası olmuş.

Rüya, macerasının sonunda, eve dönerken içindeki mutluluk ve bilgiyle doluymuş. Bilge Baykuş, Lila, Minik ve Yıldız Perisiyle vedalaşırken, “Artık sen de biliyorsun her zaman içindeki ışığı asla yitirme ve sevgiyle kalbine sarıl. Çünkü gerçek sihir, içinde saklıdır,” demiş. Eve döndüğünde, annesine ve babasına tüm macerasını anlatmış. Herkes, onun anlattığı maceraya kulak vermiş ve Rüya’nın cesaretinden, doğayı ve sevginin gücünden ilham almış.

O günden sonra Rüya, sadece uyku masalları dinlemekle kalmamış, aynı zamanda gündüzleri de etrafındaki doğayı keşfetmeyi, küçük dostlarıyla birlikte yeni maceralar yaşamayı alışkanlık haline getirmiş. Çünkü her yeni gün, tıpkı o büyülü ormandaki gibi, sihirle doluymuş. Zamanla Rüya, masalların sadece uyku vakti anlatılan öyküler olmadığını, hayatımızı güzelleştiren, içimizdeki cesareti ve sevgiyi ortaya çıkaran gerçek hikayeler olduğunu öğrenmiş.

Ve böylece, masal burada sona ererken, Rüya’nın kalbinde ve tüm ormanda, umut, sevgi ve cesaret sonsuza dek yaşamış. Her gece, yıldızlar gökyüzünde parıldarken, çocuklar odalarında uykuya dalmadan önce Rüya’nın macerasını hatırlamış, kendi içlerindeki sihri keşfetmiş ve mutlu rüyalarla uykuya dalmışlar. Mutluluk, sevgi ve ışık dolu bu dünyada, her şey bir varmış, bir yokmuş sonsuza dek mutlu yaşamışlar.
Arkadaşlarınla Paylaş