

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarların birinde, gökyüzüne kadar uzanan, minik bir kasaba varmış. Bu kasabanın sakinleri, her akşam ışıkları yanarken, yıldızların altında uykuya dalmadan önce güzel masallar dinlemeyi çok severlermiş. Bu kasabada, kalbi sevgiyle dolu, cesur ve meraklı bir çocuk yaşarmış adı Ela'ymış. Ela, her gece uyumadan önce annesinin anlattığı uyku masallarını dinleyerek hayal kurar, rüyalarında renkli maceralara atılırmış.
Bir akşam, Ela yatağına uzandığında, annesi ona “Bugün sana farklı bir masal anlatacağım,” demiş. Masal, Uykunun Sihirli Dünyası’ndan bahsediyormuş orada bütün hayvanlar konuşur, ağaçlar dans eder, nehirler güleryüzle şarkı söylerlermiş. Ela çok heyecanlanmış, gözleri parlamış. Annesi anlatmaya başlamış:

“Çok eski zamanlarda, Uykunun Sihirli Dünyası’nda, Rüya Ormanı adında sihirli bir yer varmış. Bu ormanda, her ağacın bir hikayesi, her çiçeğin bir sırrı varmış. Ormanın kalbinde, ‘Düşler Perisi’ adında güzel bir peri yaşarmış. Düşler Perisi, hem küçücük hayvanların hem de ormandaki dev ağaçların rüyalarını korur, geceleri onlara güzel rüyalar dağıtırmış.
Bir gün, Rüya Ormanı’nda garip bir sessizlik başlamış. Kuşlar ötmemiş, yapraklar titremez, hatta nehir bile normal şırıltısını bırakmamış. Düşler Perisi, bu sessizliğin nedenini bulmak için ormanın derinliklerine doğru yola çıkmış. Küçük ve cesur peri, minik ışıklarıyla yolu aydınlatırken, karşısına türlü türlü renkli yaratıklar çıkmış. Minik kelebekler, parlak ateş böcekleri ve hafifçe uçan pamuk gibi bulut misali tavşanlar Ela’ya eşlik etmiş. Onlar, ormanın en özel yerlerine götürmek için ormanın sırlarını paylaşmak isterlermiş.

Peri, ormanın en yaşlı ağacı olan Bilge Çınar’ın yanına varmış. Bilge Çınar, yüzyıllardır bütün ormanın bilgeliğini saklayan, dallarında minik kuş evleri barındıran dev bir ağaçmış. “Ey Bilge Çınar, neden ormanda öyle bir sessizlik var?” diye sormuş Düşler Perisi. Bilge Çınar yavaşça rüzgarın eserken fısıldamış: “Sevgili peri, ormandaki her canlının kalbinde umut ışığı yanmalı. Fakat son zamanlarda, biraz üzüntü, biraz kırgınlık ormanın sokaklarına karıştı. Bazı hayvanlar, aralarındaki anlaşmazlıklar yüzünden gülümsemeyi unuttu. Gönüllerindeki renkler soldu. Artık rüyalar, gülücüklerle değil, hüzünle örülüyor.”
Düşler Perisi, duyduklarına çok üzüldü. O, her canlıyı mutlu etmek, onlara neşeli rüyalar vermek için oradaydı. “Bilge Çınar, nasıl yardım edebilirim?” diye sordu. Bilge Çınar pek bilgece bir sesle anlatmaya başladı: “Küçük dostum, ormanın kalbindeki Mutluluk Pınarı, bu sihrin kaynağıdır. Ancak pınarın suyu, dostluk, paylaşım ve sevgi dolu kalplerle beslenir. Ormanı eski neşesine kavuşturabilmek için, tüm sakinlerin kalplerini yeniden ısıtman gerekecek.”

Düşler Perisi, minik arkadaşları kelebekler, ateş böcekleri ve tavşanlarla birlikte Mutluluk Pınarı’nı bulmak için yola koyuldu. Yolda ilk olarak Mırmır adındaki sevimli bir sincapla karşılaştılar. Mırmır, kocaman gözleriyle onlara baktı ve “Ben en sevdiğim fındıkları kaybettim. Onları bulamadan mutlu olamam,” dedi üzgün bir ses tonuyla. Düşler Perisi, “Merak etme Mırmır, hep birlikte fındıklarını bulacağız. Çünkü gerçek mutluluk, sevgi ve arkadaşlıkla paylaşınca çoğalır,” diyerek onu teselli etti. Hep birlikte Mırmır’ın kayıp fındıklarını aramaya başladılar. Ormanın sarmaşıkları arasında, renkli çiçeklerin altında ve küçük patikalarda gezindiler. Sonunda, Mırmır’ın fındıkları, parlak güneş ışıklarıyla dans eden küçük bir tepenin altında bulundu. Mırmır, fındıklarına kavuşunca, hem kendisi hem de etrafındaki arkadaşlar mutlu oldu.
Yolculuklarına devam ederken, ufukta hafifçe parlayan bir ışık fark ettiler. Bu ışık, sanki dostluk ve neşe dolu bir yuvayı andırıyordu. Işığın peşinden giderlerken, karşılarına kocaman, zarif bir geyik çıktı. Geyik, “Benim adım Işıldak, ama uzun zamandır dostlukmi yitirdim” diyerek iç çekti. Işıldak’ın gözlerinde eskiden parıldayan neşeyi artık görmek zordu. Düşler Perisi, “Işıldak, neden üzgünsün? Biz hep senin yanındayız, birlikte bu ormanı neşeyle doldururuz,” dedi. Işıldak’ın kalbi bir kez daha sevgiyle ısındı. Onlar birlikte ormanın en güzel noktasında toplanıp, eski neşelerini tekrar bulacaklarına söz verdiler.

Yolculuk boyunca, Düşler Perisi ve arkadaşları birçok küçük engelle karşılaştılar. Bazen rüzgar aşırı sert esiyor, bazen de ormanın yolları karmaşık bulutlara benzer şekilde birbirine dolanıyordu. Fakat her seferinde, birbirlerine destek olarak, küçük bir yardımlaşma hikayesinin nasıl güzelleştiğine tanık oldular. Her hayvan, her bitki, her taş ve her yaprak, dostluk ve sevgiyle tekrar birlikte gelip neşenin kaynağına ulaşmanın önemini anlatıyordu.

Nihayet, uzun ve anlam dolu bir yolculuktan sonra, tüm arkadaşlar Mutluluk Pınarı’nın önüne geldiler. Pınarın suyu, ay ışığı ve yıldızlarla birlikte dans ederken, etrafa sıcak bir ışıltı yayıyordu. Düşler Perisi, “Arkadaşlarım, işte bu, bizim içimizdeki gerçek sihir. Mutluluk, paylaştıkça artan, sevgiyle büyüyen bir ışıktır,” diyerek gülümsedi. O anda, ormandaki tüm canlar birbirlerine sarıldı. Mutluluk Pınarı’nın suları, yavaş yavaş ormanda dolaşan her kalbe dokundukça, hüzün yerini neşeye, kırgınlık yerini sevgiye bıraktı. Çiçekler yeniden açtı, kuşlar şarkılar söylemeye başladı, yapraklar rüzgarla dans etti.

Ormanın her köşesinde artık neşe vardı. Işıldak, yeniden eski parlaklığına kavuşmuş Mırmır da kayıp fındıklarının mutluluğunu tüm canlılarla paylaşmıştı. Düşler Perisi, ormanın kalbini yeniden ısıtarak, “Gerçek sihir, kalbimizde saklı olan sevginin yolculuğudur,” diye fısıldadı. Herkes, bu güzel dersi öğrenmişti dostluğun, paylaşmanın ve küçük yardımların büyük mutluluklara dönüşeceğini.

Masalın sonunda, ormandaki tüm canlılar bir araya gelerek gecenin karanlığını aydınlatan büyük bir şölen düzenlediler. Herkes, birbirine teşekkür ediyor, hayatın küçük mucizelerine duydukları hayranlığı paylaşarak uykuya dalmadan önce birbirlerine iyi geceler diliyordu. Rüya Ormanı, artık bir daha hiç eskisi gibi değil, çünkü her canlı artık içindeki mutluluğu keşfetmişti. Sevgi dolu yürekler sayesinde, orman yeniden umut, neşe ve güvenle dolmuştu.

Ela, annesinin anlatmış olduğu bu masalı dinlerken, gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı. Kalbinde, Düşler Perisi’nin cesareti, dostluğun gücü ve sevginin büyüsüyle dolu bir sıcaklık hissediyordu. O gece, Ela rüyasında Rüya Ormanı’nda gezinirken, her adımında yeni şeyler öğreniyor, her kahkaha ve tebessümüyle kalbinde biraz daha büyüyordu. Çünkü o biliyordu ki, gerçek sihir, kalbinde taşıdığı sevgi ve paylaşma arzusuyla, her zaman yanındaydı.

Ve böylece Ela, tatlı rüyalara dalarken, güzel ormanda yaşanan maceraları hatırlayıp, bir gün o ormana gidip, yeni dostluklar kuracağına dair inancını hiç yitirmedi. Masal burada mutlu bir sonla bitti çünkü her uyku masalı, güzellikleri, umutları ve sevgi dolu anıları yanında getirir. Ve minik Ela da her gece uyumadan önce, hayatın sihirli masallarını kalbine kazıyarak, sevgi dolu rüyalarla yeni günlere merhaba dedi.
Arkadaşlarınla Paylaş