Ücretsiz Apple Store'da Hemen indirin, birbirinden güzel oyunlar ve masallar keşfedin!
Bir zamanlar, küçük bir kasabada Ahmet adında meraklı ve sevimli bir çocuk yaşarmış. Altı yaşındaki Ahmet, her zaman etrafındaki dünyayı keşfetmeye can atan, sorular soran ve yeni şeyler öğrenmeyi seven biriymiş. Özellikle de büyükannesi ona hikâyeler anlattığında gözleri parıl parıl parlarmış.
Bir gün, Ramazan ayının başlamasına birkaç gün kala, Ahmet evlerinin bahçesindeki erik ağacının altında otururken, gökyüzünde parlayan hilali fark etmiş. O sırada yanına gelen büyükannesi, torununun meraklı bakışlarını görünce gülümsemiş.
"Büyükanne," demiş Ahmet, "neden herkes Ramazan ayının gelmesini bu kadar çok bekliyor?"
Büyükannesi erik ağacının altındaki ahşap banka oturmuş ve Ahmet'i yanına çağırmış. "Gel bakalım canım torunum, sana Ramazan'ın ne kadar özel ve güzel bir ay olduğunu anlatayım."
"Ramazan," diye başlamış büyükannesi, "Müslümanlar için çok kutsal bir aydır. Bu ayda Yüce Allah'ımız, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'e (s.a.v.) Kuran-ı Kerim'i indirmeye başlamış. Bu yüzden Ramazan ayı, bizim için bir rahmet ve bereket ayıdır."
Ahmet büyük bir merakla dinlerken, mahalleden arkadaşı Ayşe de bahçe kapısından içeri girmiş. O da erik ağacının altındaki sohbete katılmak istemiş.
"Peki büyükanne," demiş Ayşe, "biz çocuklar Ramazan'da ne yapmalıyız?"
Büyükanne iki çocuğa da sevgiyle bakarak anlatmaya devam etmiş: "Ramazan ayı sadece oruç tutmak değildir çocuklar. Bu ay paylaşmayı, yardımlaşmayı, şükretmeyi ve birbirimizi daha çok sevmeyi öğrendiğimiz bir aydır."
O gün Ahmet ve Ayşe, büyükannenin anlattıklarından çok etkilenmişler. Ertesi gün okula gittiklerinde öğretmenleri de Ramazan ayıyla ilgili güzel bir haber vermiş: Sınıfça bir yardımlaşma projesi yapacaklarmış!
Öğretmenleri "Çocuklar," demiş, "bu Ramazan'da mahallemizde yaşayan ihtiyaç sahibi ailelere yardım etmek için bir proje başlatıyoruz. Herkes evinden getirebileceği bir şeyler getirecek ve hep birlikte yardım paketleri hazırlayacağız."
Ahmet eve döndüğünde heyecanla ailesine bu projeden bahsetmiş. Annesi ve babası da çok mutlu olmuşlar ve Ahmet'e yardım etmeye karar vermişler. Ailece oturup düşünmüşler ve ertesi gün okula götürmek için bir liste hazırlamışlar.
Ramazan ayı başladığında, Ahmet her gün yeni bir şey öğreniyormuş. Bazen camiye gidip teravih namazını izliyor, bazen komşularıyla iftar sofralarında buluşuyor, bazen de arkadaşlarıyla birlikte yardım paketleri hazırlıyormuş.
Bir gün, mahallelerindeki yaşlı Fatma teyzeye yardım paketini götürürken, Ahmet çok önemli bir şey fark etmiş. Fatma teyze paketi alırken gözleri dolmuş ve "Allah razı olsun yavrularım," demiş. O an Ahmet, vermenin almanın mutluluğundan çok daha güzel olduğunu anlamış.
Ramazan ayı boyunca Ahmet ve arkadaşları, büyükannelerinden dinledikleri hikâyelerle İslam'ın güzel öğretilerini öğrenmişler. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayatından kesitler dinlemişler ve O'nun ne kadar merhametli, yardımsever ve güzel ahlaklı olduğunu öğrenmişler.
Bir akşam iftar vakti yaklaşırken, Ahmet'in dedesi ona sormuş: "Biliyor musun Ahmet, neden oruç tutarız?"
Ahmet biraz düşünmüş ve "Açları anlamak için mi dede?" diye sormuş.
Dedesi gülümseyerek "Evet, bu da bir sebebi," demiş ve eklemiş: "Oruç tutmak, bize sabretmeyi, nefsimize hakim olmayı ve Allah'a olan inancımızı güçlendirmeyi öğretir. Aynı zamanda bize şükretmeyi de hatırlatır."
Ramazan ayı boyunca Ahmet ve arkadaşları, sadece yemek ve içmekten uzak durmanın değil, kötü söz söylememek, yalan söylememek, dedikodu yapmamak gibi güzel davranışların da çok önemli olduğunu öğrenmişler.
Mahallede yaşayan Hasan amcanın bakkalında, her gün iftar vakti yaklaşırken bir tepsi hurma dağıtılırmış. Ahmet bir gün Hasan amcaya sormuş: "Neden hurmayla oruç açıyoruz?"
Hasan amca da ona Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hurmayla oruç açtığını ve hurmanın çok faydalı bir yiyecek olduğunu anlatmış. Bu bilgi Ahmet'i çok etkilemiş ve o günden sonra her iftar vakti, hurmanın tadını daha bir severek çıkarmış.
Ramazan'ın son günlerinde, Ahmet ve arkadaşları okulda öğretmenleriyle birlikte bayram hazırlıkları yapmaya başlamışlar. Öğretmenleri onlara bayramın önemini anlatmış: "Bayram, Ramazan boyunca öğrendiğimiz güzellikleri devam ettirmek için bir fırsattır. Bayramda küsler barışır, büyükler ziyaret edilir, çocuklar sevindirilir."
Nihayet Ramazan Bayramı gelmiş. Ahmet sabah erkenden kalkıp bayram namazına gitmek için hazırlanan babasına ve dedesine eşlik etmiş. Camiden döndüklerinde annesi, büyükannesi ve kardeşi de hazırlanmış onları bekliyormuş.
Bayram sabahı tüm aile büyük bir sofrada buluşmuş. Büyükannesi bayram kahvaltısını hazırlarken Ahmet ona yardım etmiş. Sofrada herkes mutluymuş, gülümsüyormuş. Kahvaltıdan sonra büyüklerin ellerini öpmüşler, hayır dualarını almışlar.
O gün mahallede kapı kapı dolaşıp büyükleri ziyaret etmişler. Her evde ikramlar yapılmış, güzel sohbetler edilmiş. Ahmet ve arkadaşları da bayram harçlıklarıyla mutlu olmuşlar ama asıl mutlulukları, Ramazan boyunca öğrendikleri güzel değerleri yaşamak ve paylaşmak olmuş.
Akşam olduğunda Ahmet, bahçedeki erik ağacının altına oturup gökyüzüne bakmış. Ramazan ayı boyunca öğrendiği her şeyi düşünmüş: Paylaşmanın güzelliğini, yardımlaşmanın önemini, büyüklere saygıyı, küçüklere sevgiyi, sabretmeyi, şükretmeyi...
Büyükannesi yanına gelip "Ne düşünüyorsun canım torunum?" diye sorduğunda, Ahmet gülümseyerek "Büyükanne," demiş, "Ramazan ayı bitti diye üzülüyorum ama öğrendiğimiz güzel şeyleri her zaman yapmaya devam edeceğim için de çok mutluyum."
Büyükannesi torununu kucaklayıp "İşte Ramazan'ın en güzel öğretisi bu," demiş. "Öğrendiğimiz güzellikleri sadece bir ay değil, tüm yıl boyunca yaşamak ve yaşatmak..."
O günden sonra Ahmet, sadece Ramazan ayında değil, yılın her günü yardımsever, paylaşımcı ve iyi kalpli bir çocuk olarak yaşamaya devam etmiş. Arkadaşlarıyla birlikte mahallelerinde güzel işler yapmışlar, büyüklerine saygıda kusur etmemişler ve her zaman Allah'ın rızasını kazanmak için çalışmışlar.
Bu güzel deneyim, Ahmet'in hayatında unutamayacağı bir anı olarak kalmış ve her Ramazan ayı geldiğinde, o ilk öğrendiği değerleri hatırlayıp daha da güzelleştirmeye çalışmış. Çünkü artık biliyormuş ki, Ramazan ayının öğrettikleri, sadece bir aylık değil, bir ömürlük hazine imiş.
Ve böylece Ahmet, İslam'ın güzel öğretilerini yaşayan ve yaşatan, çevresine ışık saçan bir insan olarak büyümüş. Onun bu güzel örneği, diğer çocuklara da ilham vermiş ve mahallelerinde iyilik, yardımlaşma ve güzel ahlak hiç eksik olmamış.
Son.
Arkadaşlarınla Paylaş