Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil ormanların ve mavi göllerin arasında saklı, görkemli bir krallık varmış. Bu krallığın adı Mutluluk Krallığı'ymış. Krallık, her yanda parıldayan çiçeklerle, neşeyle şarkı söyleyen kuşlarla ve barış içinde yaşayan insanlarla doluymuş. Mutluluk Krallığı'nda, herkesin çok sevdiği bir kral ve kraliçe yaşarmış. Onların bir de yakışıklı, cesur ve yardımsever bir oğulları varmış: Prens Arda.
Prens Arda, krallığın her köşesinde tanınan ve sevilen biriymiş. Yardımseverliği ve cesaretiyle tanınır, sık sık halkının arasına karışıp onlara yardım eder, sorunlarını dinlermiş. Ama bir gün, Mutluluk Krallığı'nda huzuru bozan bir olay yaşanmış. Krallığın en kıymetli hazinesi olan, mutluluğu ve barışı simgeleyen Altın Güneş Taşı, bir gece ansızın kaybolmuş.
Kral ve kraliçe bu duruma çok üzülmüşler ve hemen bir çözüm bulmak için Prens Arda'ya danışmışlar. Prens Arda, Altın Güneş Taşı'nın kaybolmasıyla krallığın mutluluğunun ve barışının tehlikeye girdiğini anlamış. Kararlılıkla, "Ben bu hazineyi bulup geri getireceğim. Halkımızın mutluluğunu yeniden sağlayacağım," demiş.
Prens Arda, hemen hazırlıklarını yapıp yola koyulmuş. Yanına en iyi arkadaşı, sadık atı Şimşek'i de almış. Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, Altın Güneş Taşı'nı bulabileceği her türlü ipucunu aramış. Yol boyunca pek çok kişiyle karşılaşmış ve onlardan bilgi toplamış.
İlk olarak, ormanın derinliklerinde yaşayan Bilge Baykuş'un yanına gitmiş. Bilge Baykuş, yaşlı ve çok bilge bir kuşmuş. Onun bilgeliği ve geniş bilgisi, krallığın her köşesinde bilinir ve saygı görürmüş. Prens Arda, Bilge Baykuş'un yuvasına vardığında, "Merhaba Bilge Baykuş. Altın Güneş Taşı kayboldu ve ben onu bulmak için yola çıktım. Bana yardım edebilir misiniz?" demiş.
Bilge Baykuş, gözlüklerinin üzerinden Arda'ya bakmış ve düşünceli bir şekilde, "Altın Güneş Taşı, krallığın en önemli hazinesi. Onu bulmak için cesaret, bilgelik ve sabır gerek. Taşı en son Karanlık Orman'ın derinliklerinde gördüm. Ama oraya gitmek tehlikeli olabilir. Dikkatli olmalısın," demiş.
Prens Arda, Bilge Baykuş'a teşekkür etmiş ve Karanlık Orman'a doğru yola çıkmış. Şimşek, karanlık ve ürkütücü ormanın içinde ilerlerken, Arda cesaretini toplamış ve gözlerini dört açmış. Ormanın derinliklerinde, göz alıcı bir ışıltı fark etmiş. Bu, Altın Güneş Taşı'nın ışıltısıymış.
Ancak, taşın başında korkunç bir yaratık olan Korkunç Ejderha bekliyormuş. Ejderha, Altın Güneş Taşı'nı koruyor ve kimsenin yaklaşmasına izin vermiyormuş. Prens Arda, ejderhayı görünce bir an duraksamış ama halkının mutluluğunu ve barışını düşünerek cesaretini toplamış.
Ejderhaya yaklaşmış ve cesurca, "Ejderha! Bu taş, Mutluluk Krallığı'na ait. Halkımın mutluluğu ve barışı için onu geri almam gerekiyor. Lütfen bana izin ver," demiş.
Ejderha, Prens Arda'ya bir süre baktıktan sonra, "Sen gerçekten cesur bir prenssin. Ama bu taşın değerini anlaman ve onu koruyabileceğinden emin olmam gerek. Taşı almak için bir sınavdan geçmelisin. Üç görev vereceğim sana. Eğer bu görevleri başarıyla tamamlarsan, taşı alıp götürebilirsin," demiş.
Prens Arda, ejderhanın teklifini kabul etmiş. İlk görev, ormanın derinliklerindeki Kayıp Göl'e gitmek ve orada yaşayan yaşlı kaplumbağaya yardım etmekmiş. Kaplumbağa, gölün diğer tarafına geçmeye çalışıyormuş ama yaşlı ve yavaş olduğu için bu çok zormuş. Arda, Şimşek'in yardımıyla kaplumbağayı gölün diğer tarafına taşımış ve ona yardım etmiş.
İkinci görev, Yüce Dağ'ın zirvesine tırmanmak ve orada yaşayan kartala yardım etmekmiş. Kartal, yaralanmış ve uçamıyormuş. Arda, kartalın yarasını temizlemiş ve ona ilk yardım yapmış. Kartal, iyileştikten sonra Arda'ya minnettarlığını ifade etmiş ve ona Altın Güneş Taşı'nı koruması için bir tüy vermiş.
Üçüncü ve son görev ise, Karanlık Orman'ın en derin noktasına gitmek ve orada sıkışmış olan genç bir geyiği kurtarmakmış. Geyik, dikenli çalılıkların arasında sıkışmış ve kurtulamıyormuş. Arda, dikenleri dikkatlice kesmiş ve geyiği özgürlüğüne kavuşturmuş.
Görevleri başarıyla tamamlayan Prens Arda, ejderhanın yanına dönmüş. Ejderha, Arda'nın cesaretini, yardımseverliğini ve kararlılığını görünce çok etkilenmiş. "Sen gerçekten büyük bir prenssin. Altın Güneş Taşı'nı hak ettin. Onu krallığına geri götür ve halkının mutluluğunu geri getir," demiş.
Prens Arda, ejderhaya teşekkür etmiş ve Altın Güneş Taşı'nı alarak hızla krallığına dönmüş. Halk, Prens Arda'nın dönüşünü büyük bir sevinçle karşılamış. Kral ve kraliçe, oğullarının başarısından gurur duymuşlar. Prens Arda, Altın Güneş Taşı'nı krallığın meydanına yerleştirmiş ve taşın ışıltısı tüm krallığı yeniden aydınlatmış.
Bu olaydan sonra, Prens Arda'nın cesareti ve yardımseverliği herkes tarafından konuşulmuş. Krallık yeniden mutluluk ve barış içinde yaşamaya devam etmiş. Prens Arda, her gün halkının arasına karışmış, onlara yardım etmiş ve onlarla birlikte yaşamış.
Günler geçtikçe, Prens Arda'nın hikayesi uzak diyarlara kadar yayılmış. Herkes, onun cesaretini ve iyilikseverliğini öğrenmiş ve ondan ilham almış. Prens Arda, krallığının en sevilen ve saygı duyulan kişisi olarak hayatına devam etmiş.
Ve böylece, Mutluluk Krallığı'nda herkes mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamış. Prens Arda, her gün yeni maceralara atılmaya ve halkına yardım etmeye devam etmiş. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Gökten üç elma düşmüş biri bu masalı yazana, biri okuyana, biri de cesur ve yardımsever çocuklara. Ve Mutluluk Krallığı'nda, herkes hep mutlu ve barış içinde yaşamış.
Son.
