Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlardaki yemyeşil ormanların, parlak göllerin ve rengârenk çiçeklerle dolu vadilerin olduğu büyülü bir ülkede, perilerin ve hayvanların barış içinde yaşadığı bir köy varmış. Bu köyde, iyilik dolu bir peri yaşarmış; adı da Pırıltı’ymış. Pırıltı, diğer perilerden biraz farklıymış çünkü o, köydeki hayvanlara yardım etmekten ve ormanın her köşesini keşfetmekten çok hoşlanırmış. Güzeller güzeli kanatları, parıltılı bir maviyle ışıldarmış ve ne zaman uçsa, arkasında incecik bir altın tozu bırakırmış.
Bir gün, ormanda dolaşırken Pırıltı, yaşlı bir kaplumbağa ile karşılaşmış. Kaplumbağa çok üzgün görünüyormuş. Pırıltı onun yanına gitmiş ve yumuşacık sesiyle, “Sevgili kaplumbağa, neden bu kadar üzgünsün?” diye sormuş.
Kaplumbağa derin bir nefes alıp hüzünle konuşmuş: “Sevgili peri, yaşadığım gölet gün geçtikçe kirleniyor. Sular eskisi gibi berrak değil, etrafta çöpler birikiyor ve nefes almak bile zor hale geliyor. Artık burada yaşamamız çok zor…”
Pırıltı, kaplumbağanın anlattıklarını duyunca üzülmüş. Göletin tertemiz olduğu, kuşların şarkılar söylediği eski günleri hatırlamış. "Merak etme,” demiş Pırıltı, “Sana ve tüm arkadaşlarına yardım edeceğim. Göleti eski güzel haline getireceğiz.”
Kaplumbağa teşekkür edip ağır adımlarla gölete doğru yoluna devam etmiş. Pırıltı ise göletin durumunu görmek için hemen oraya uçmuş. Göletin etrafı gerçekten de çöp doluydu, su ise bulanık ve koyu renkteydi. Orada yaşayan balıklar ve diğer canlılar güçsüz ve yorgun görünüyordu. Pırıltı, o an kararını vermiş. Göleti temizlemek ve ormanı eski haline döndürmek için bir plan yapacaktı.
Ertesi sabah erkenden, ormanda yaşayan tüm hayvanları ve perileri toplayıp bir toplantı düzenlemiş. Toplantıda, göleti eski haline döndürmek için hep birlikte çalışmaları gerektiğini söylemiş. Hayvanlar ve periler onu dikkatle dinlemişler. Herkes, göleti eski haline getirme fikrine heyecanla katılmış. Minik serçeler çöp toplamak için gökyüzünde uçmaya, tavşanlar ise karada çalışmaya karar vermişler.
Ertesi gün, ormanın her bir köşesinde bir hareketlilik başlamış. Minik kuşlar, ağaç dallarının arasına sıkışmış çöpleri toplayıp küçük yığınlar haline getirmişler. Tavşanlar, göletin kenarındaki yosunları temizlemeye başlamışlar. Hatta yaşlı kaplumbağa bile yavaş ama istikrarlı bir şekilde etrafı temizliyormuş. Pırıltı ise ormanın derinliklerinde özel bir bitki bulmak için yola çıkmış. Bu bitki, göletin suyunu temizleyecek sihirli özelliklere sahipmiş.
Pırıltı ormanın derinliklerine doğru ilerlerken yaşlı bir baykuşla karşılaşmış. Baykuş, ormanın en bilge canlısıymış ve bütün ağaçların sırlarını bilirmiş. Pırıltı ona selam vermiş ve sihirli bitkiyi sormuş. Baykuş gözlüklerini düzeltip, “Ah, o bitkiyi arıyorsun demek,” demiş. “Bu bitki, Gölgeler Vadisi’nde yetişir ama oraya gitmek kolay değildir. Yolu sadece cesur yürekler bulabilir.”
Pırıltı, hiç tereddüt etmeden, “Ben bu yolu bulmaya kararlıyım. Hayvan dostlarım için elimden geleni yapmalıyım,” demiş. Baykuş, Pırıltı’nın kararlılığını görünce ona yolu tarif etmiş ve cesaret vermiş. “Ama dikkat et,” demiş. “Vadide çeşitli zorluklar seni bekliyor. Sabırlı ve dikkatli olmalısın.”
Pırıltı, teşekkür edip yoluna devam etmiş. Bir süre yürüdükten sonra ormanın daha karanlık ve soğuk bir kısmına ulaşmış. Gölgeler Vadisi’ne vardığında, etrafını ürkütücü sesler sarmış. Fakat Pırıltı cesurca yoluna devam etmiş. Vadinin derinliklerinde ışıldayan bir bitki görmüş. Bu, aradığı sihirli bitkiymiş. Tam ona doğru yönelmişken, karşısına kara bir karga çıkmış.
Karga, “Bu bitkiyi almak istiyorsan önce benim sorumu cevaplamalısın,” demiş. Pırıltı, karganın bu beklenmedik teklifine şaşırmış ama başını sallayarak kabul etmiş.
Karga sormuş: “Dostluk nedir? Gerçek dost kimdir?”
Pırıltı biraz düşünmüş ve içten bir gülümsemeyle cevap vermiş: “Dostluk, zor zamanlarda birbirine destek olmaktır. Gerçek dost ise sana yardım eden değil, seni dinleyen ve yanında olan kişidir.”
Karga bu cevabı duyunca gülümsemiş ve “Doğru cevap, küçük peri,” demiş. “Bu bitki senindir. Umarım göleti eski haline döndürmeyi başarırsın.”
Pırıltı, sihirli bitkiyi dikkatlice alıp, hızla köye dönmüş. Döndüğünde hayvanlar ve periler onu büyük bir sevinçle karşılamışlar. Artık herkes iş birliği içinde göleti temizlemek için çalışmaya hazırmış. Pırıltı, sihirli bitkiyi göletin ortasına bırakmış ve hafifçe büyülü bir şarkı mırıldanmaya başlamış. Bitkinin etkisiyle göletin suları yavaş yavaş temizlenmeye başlamış. Çöpler kaybolmuş, suyun rengi berraklaşmış ve göletteki balıklar neşeyle yüzmeye başlamışlar.
Bu mucizevi olaydan sonra, gölet tekrar hayat dolu hale gelmiş. Balıklar, kuşlar, kaplumbağalar, herkes sevinçle göletin etrafında dans etmeye başlamış. Hayvanlar, ormanın diğer köşelerindeki dostlarına da göleti nasıl koruyacaklarını anlatmışlar. Artık herkes göletin temiz kalması için el birliği yapmaya karar vermiş.
Pırıltı, o günden sonra göletin ve ormanın koruyucusu olmuş. Her sabah ormanın her köşesini dolaşmış, hayvan dostlarıyla sohbet etmiş ve her birine yardım etmeye çalışmış. Göletteki hayvanlar, periler ve ormanın diğer sakinleri ona minnettar kalmış. Gölet artık tertemizmiş ve herkes mutlu bir şekilde yaşamaya devam etmiş.
Ve işte, gökten üç elma düşmüş; biri Pırıltı’nın, biri ormanın diğer sakinlerinin, diğeri ise bu masalı okuyan siz çocukların başına…
Arkadaşlarınla Paylaş