Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, uzak diyarların birinde, Gülveren isimli bir kasaba varmış. Bu kasaba, rengârenk çiçeklerle, kuşların şarkı söylediği ağaçlarla dolu, nehirlerin tatlı tatlı aktığı huzur dolu bir yermiş. Burada herkes birbirine yardım eder, insanlar arasında büyük bir sevgi ve dostluk bağı varmış. Gülveren kasabasında yaşayan çocuklar her gece gökyüzüne bakıp yıldızlara dilek tutarlarmış. Dilekleri hep aynıymış: “Bir gün peri masalına benzer bir maceraya atılmak!”
Bu kasabada yaşayan Ela isimli minik bir kız varmış. Ela altı yaşında, kıvırcık saçları olan, gözleri pırıl pırıl parlayan çok meraklı bir çocukmuş. Ela’nın en sevdiği şeylerden biri, dedesinin ona anlattığı peri masallarını dinlemekmiş. Dedesi ona sık sık, dağların ardında büyülü bir ormanın olduğunu, bu ormanda peri krallığının saklandığını anlatırmış. Peri krallığında yaşayan periler çok nazik, sevgi dolu, ama biraz da utangaç varlıklarmış. İnsanlardan saklanmayı severlermiş ama iyi kalpli bir çocuk onlara yardım ettiğinde, o çocuğa büyük bir iyilik yaparlarmış.
Ela, bir gün bu büyülü peri krallığını bulup perilerle tanışmayı çok istiyormuş. Dedesine bu isteğini söylemiş, dedesi de gülümseyerek ona, “Eğer kalbin temiz, niyetin saf olursa periler seni bulur, kızım,” demiş. Ela bu sözleri duyduktan sonra her gün kalbini temiz tutmak için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmış. Küçük kardeşine yardım etmiş, annesine ev işlerinde destek olmuş, komşusunun bahçesindeki çiçekleri sulamış ve her sabah kuşlara yem verip onları sevmiş.
Bir gün, Ela ormanda dolaşırken ayağının dibinde parlayan küçük bir taş bulmuş. Bu taş öyle güzel, öyle parlakmış ki, Ela’nın gözleri kamaşmış. Taşı eline aldığında, bir anda etrafında küçük ışık hüzmeleri belirmiş ve hafif bir çan sesi duyulmuş. Bu ses, çok tatlı ve huzur vericiymiş. Ela, heyecanla taşın ne olduğunu anlamaya çalışırken, minik bir ses duymuş: “Bu taşı bulduğuna göre, peri krallığının kapısı sana açılacak, Ela!” demiş ses.
Ela şaşkınlıkla etrafına bakmış ama kimseyi görememiş. Yine de cesurca taşın parladığı yöne doğru yürümeye devam etmiş. Taş, ona yolu gösteriyormuş gibi parlayarak yön değiştirmiş. Ela, büyülü taşın peşinde yürüyerek, daha önce hiç gitmediği bir yere varmış. Burası oldukça farklı bir yermiş; ağaçlar çok daha yüksek, çiçekler daha parlak ve havada tatlı bir koku varmış. Ela bu manzara karşısında büyülenmiş.
Bir süre sonra Ela, karşısında küçük bir peri görmüş. Bu peri, Ela’ya gülümsemiş ve “Merhaba Ela, ben Peri Şirine. Peri krallığına hoş geldin!” demiş. Ela heyecandan ne diyeceğini bilememiş, gözleri kocaman açılmış. “Merhaba Peri Şirine, çok güzelsin ve çok naziksin,” demiş. Peri Şirine, Ela’nın bu sözleri karşısında daha çok gülümsemiş. “Sen de çok güzel bir kalbe sahipsin. Sana peri krallığını göstereceğim ama bizim de senin yardımına ihtiyacımız var, Ela,” demiş.
Ela, perilerin yardıma ihtiyacı olduğunu duyunca çok üzülmüş. “Tabii ki yardım ederim, ne yapmam gerekiyor?” demiş hemen. Peri Şirine, Ela’yı elinden tutup peri krallığına doğru götürmüş. Ela, krallığa vardığında gördüklerine inanamamış. Küçük evler, rengârenk çiçeklerle dolu bahçeler ve her biri birbirinden sevimli periler etrafta uçuyormuş. Ancak periler biraz tedirgin görünüyorlarmış. Çünkü, büyülü ormanda tüm çiçeklerin renkleri solmuş, ağaçlar kurumuş, kuşlar bile sessizleşmiş.
Peri Şirine, Ela’ya dönerek, “Ela, ormanın sihri, Sevgi Çiçeği’nden geliyor. Ama insanlar sevgiye yeterince önem vermez oldu, yardımlaşmayı unuttular. O yüzden çiçek solmaya başladı ve ormanın büyüsü kayboluyor,” demiş. Ela, duydukları karşısında çok üzülmüş. Sevgi Çiçeği’ni kurtarabilmek için ormandaki tüm canlılara yardım etmek, sevgiyi yaymak ve tekrar insanların iyiliğe inanmasını sağlamak gerekiyormuş.
Ela hemen harekete geçmiş. Ormanda yardım edebileceği her şeye koşmuş. Kurumuş çiçeklere su vermiş, hasta ağaçların yanında durmuş ve onlara tatlı tatlı şarkılar söylemiş. Minik hayvanların yuvalarını onarmış, kuşlara yem vermiş. Ormandaki tüm canlılar Ela’nın bu yardımseverliği karşısında çok mutlu olmuş. Ela’nın iyiliği ve sevgisi ormana bir ışık gibi yayılmış. Peri Şirine ve diğer periler de Ela’ya yardım etmiş, herkes Sevgi Çiçeği’ni tekrar canlandırmak için elinden geleni yapmış.
Günler geçtikçe, ormanın rengi eski haline dönmeye başlamış. Çiçekler yeniden açmış, kuşlar şarkı söylemeye başlamış. Sonunda Sevgi Çiçeği, tüm ihtişamıyla yeniden parlamış. Peri Şirine, Ela’ya teşekkür etmiş ve ona özel bir hediye vermiş: bir dilek hakkı. Ela, peri masalına kavuşmuştu ve peri dostları olmuştu, ama dileğini düşünerek herkes için mutlu bir gelecek dilemiş. Ela’nın bu dileği, peri krallığında yeni bir iyilik ve mutluluk dalgası yaratmış.
Ela, kasabasına geri döndüğünde herkese yaşadığı macerayı anlatmış. Kasaba halkı, sevgi ve yardımlaşmanın önemini bir kez daha hatırlamış. Artık Gülveren kasabasında insanlar sadece kendileri için değil, tüm çevreleri için daha iyisini yapmaya çalışıyormuş. Sevgi Çiçeği’ni düşünerek yardımlaşmaya, dostluk kurmaya, birbirlerini desteklemeye daha çok önem vermişler.
Ve böylece Ela’nın macerası sadece kendi kalbinde değil, tüm kasaba halkının yüreğinde bir masal gibi yaşamaya devam etmiş. Sevgi dolu kalplerin bir arada olduğu bu kasaba, adeta bir peri masalı gibi her gün güzelleşmiş ve büyümüş.
Gökten üç elma düşmüş, Biri Ela’nın iyi kalbi için, biri perilerin dostluğu için, diğeri de sevgiyi paylaşan herkesin mutluluğu içinmiş. Ela ve kasaba halkı sonsuza dek mutlu yaşamışlar.
Arkadaşlarınla Paylaş