Bir zamanlar, büyülü bir ormanda Peri Köyü adında bir yer varmış. Bu köy, parlak renkli çiçeklerle dolu, nehirlerin şırıl şırıl aktığı, kuşların cıvıldadığı ve her köşesinde sihirin hissedildiği bir yermiş. Bu köyde yaşayan periler, birbirlerine yardım eden, sevgi dolu ve dost canlısı yaratıklarmış. Peri Köyü’nün en bilge perisi olan Bilge Peri, köyün merkezinde bulunan büyük, eski bir ağacın içinde yaşarmış. Herkes onun bilgeliğine ve adaletine güvenirmiş.
Köyün neşeli ve meraklı genç perisi Pırıltı, her gün ormanda yeni şeyler keşfetmeyi çok severmiş. Pırıltı’nın en iyi arkadaşı ise küçük ama cesur bir kuş olan Minikmiş. İkisi birlikte maceradan maceraya atılır, her gün yeni bir şeyler öğrenirlermiş.
Bir gün, Pırıltı ve Minik ormanda gezerken, köyün yakınlarındaki derin bir vadiden yükselen garip bir duman fark etmişler. Merakla vadinin kenarına kadar gitmişler ve aşağıya baktıklarında, vadinin içinde dev bir ejderhanın uyuduğunu görmüşler. Ejderha, kocaman kanatları ve parlak pullarıyla etkileyici ama bir o kadar da korkutucu görünüyormuş.
“Pırıltı, bu ejderha köyümüz için tehlikeli olabilir,” demiş Minik, biraz korkarak.
Pırıltı, cesaretini toplayarak, “Haklısın Minik, hemen Bilge Peri’ye haber vermeliyiz,” demiş.
İkisi hızla Peri Köyü’ne dönmüş ve Bilge Peri’nin yanına gitmişler. Pırıltı, vadide gördüklerini anlatmış ve Bilge Peri’nin ne yapmaları gerektiği konusunda tavsiyesini istemiş.
Bilge Peri, düşünceli bir şekilde başını sallamış. “Bu durum gerçekten de ciddi olabilir,” demiş. “Ama önce ejderhayı tanımamız ve niyetinin ne olduğunu öğrenmemiz gerekiyor. Siz cesur ve meraklı periler, bu görevi üstlenir misiniz?”
Pırıltı ve Minik, birbirlerine bakmış ve aynı anda başlarını sallamışlar. “Evet, Bilge Peri. Ejderhanın niyetini öğrenip, onu tanımaya çalışacağız,” demiş Pırıltı kararlı bir şekilde.
Ertesi sabah, Pırıltı ve Minik yeniden vadiye gitmişler. Bu kez daha dikkatli ve sessizce yaklaşmışlar. Ejderha hâlâ uyuyormuş, ancak yakınlarda birkaç parça yiyecek bulmuşlar. Pırıltı, yiyecekleri ejderhanın yanına bırakmış ve biraz uzağa çekilmiş. Minik, yüksek bir dala tünemiş ve olanları izlemiş.
Bir süre sonra ejderha uyanmış ve etrafına bakmış. Yiyecekleri görünce gözleri parlamış ve hemen yemeye başlamış. Pırıltı ve Minik, ejderhanın bu tepkisini gözlemlemişler ve onun aç olduğunu anlamışlar.
Ertesi gün, Pırıltı ve Minik daha fazla yiyecek getirmişler ve yine ejderhanın yanına bırakmışlar. Bu durum birkaç gün böyle devam etmiş ve sonunda ejderha, Pırıltı ve Minik’in ona zarar vermeyeceğini anlamış. Bir gün, Pırıltı cesaretini toplayarak ejderhaya yaklaşmış ve “Merhaba, ben Pırıltı ve bu da arkadaşım Minik. Seni tanımak istiyoruz,” demiş.
Ejderha, başını kaldırmış ve Pırıltı’ya bakmış. Gözlerinde minnettarlık ve merak varmış. “Merhaba Pırıltı ve Minik. Benim adım Alev. Bu vadide yalnız yaşıyorum çünkü insanlar ve diğer canlılar benden korkuyor,” demiş üzgün bir şekilde.
Pırıltı, Alev’in yalnızlığını ve üzüntüsünü hissetmiş. “Seni anlıyoruz Alev. Ama biz senden korkmuyoruz ve sana yardım etmek istiyoruz. Belki Peri Köyü’ne gelip bizimle tanışabilirsin,” demiş.
Alev, önce biraz tereddüt etmiş ama sonra Pırıltı ve Minik’e güvenerek teklifi kabul etmiş. Ertesi sabah, Pırıltı, Minik ve Alev birlikte Peri Köyü’ne doğru yola çıkmışlar. Köydeki diğer periler ve hayvanlar, büyük ve etkileyici ejderhayı görünce önce biraz korkmuşlar ama Pırıltı onları sakinleştirmiş.
Bilge Peri, Alev’i dikkatlice dinlemiş ve sonra gülümsemiş. “Hoş geldin Alev. Anlaşılan senin de bizim gibi dostlara ihtiyacın var. Burada kalıp bizimle yaşayabilirsin. Ama önce köyümüzü tanıman ve kurallarımızı öğrenmen gerekecek,” demiş.
Alev, bu teklifi memnuniyetle kabul etmiş ve Peri Köyü’ndeki perilerle ve hayvanlarla tanışmaya başlamış. İlk başta herkes biraz temkinliymiş ama Alev’in ne kadar dost canlısı ve yardımsever olduğunu görünce, onu hemen benimsemişler. Alev, güçlü kanatlarıyla köydeki ağır işleri yaparak perilerin ve hayvanların hayatını kolaylaştırmış.
Günler geçtikçe, Alev’in Peri Köyü’ndeki varlığı köyün refahını artırmış. Periler ve hayvanlar, Alev’in gücünden ve koruyuculuğundan faydalanarak daha güvenli ve mutlu bir yaşam sürmüşler. Pırıltı ve Minik ise yeni dostları Alev ile her gün yeni maceralara atılmanın tadını çıkarmışlar.
Bir gün, köyün dışında büyük bir fırtına kopmuş ve ormandaki birçok ağaç devrilmiş. Peri Köyü’nün su kaynakları tıkanmış ve yollar kapanmış. Köy halkı büyük bir endişe içinde toplanmış. Bilge Peri, sakin bir sesle, “Bu durumu çözmeliyiz. Birlikte çalışarak bu felaketi atlatabiliriz,” demiş.
Pırıltı, Minik ve Alev hemen işe koyulmuşlar. Pırıltı, diğer perilerle birlikte su yollarını açmak için çalışmış. Minik, küçük ve hızlı olduğu için devrilen ağaçların etrafında dolaşarak hangi yolların açılması gerektiğini belirlemiş. Alev ise güçlü kanatları ve pençeleriyle devrilen ağaçları kaldırıp temizlemiş.
Köy halkı, birlik ve dayanışma içinde çalışarak kısa sürede köyün eski düzenine kavuşmasını sağlamış. Fırtınanın yarattığı tahribatı onarmak için gösterdikleri çaba, onları birbirine daha da yakınlaştırmış. Bilge Peri, herkesin önünde Pırıltı, Minik ve Alev’i övmüş. “Bu üç cesur dostumuz, bize birlik ve dayanışmanın gücünü gösterdi. Onlar sayesinde köyümüz daha da güçlü ve dayanıklı hale geldi,” demiş.
Bu olaydan sonra, Peri Köyü’nde dostluk ve yardımlaşma her zamankinden daha güçlü olmuş. Alev, köydeki tüm perilerin ve hayvanların sevgisini kazanmış. Artık kimse ondan korkmuyormuş, aksine onu çok seviyorlarmış. Pırıltı, Minik ve Alev, her gün yeni maceralara atılarak köydeki dostluk bağlarını daha da güçlendirmişler.
Bir gün, Pırıltı ve Minik, Alev’e köyün efsanevi Sihirli Şelale’sinden bahsetmişler. Şelalenin suyunun, içenlere büyük bilgelik ve güç kazandırdığı söylenirmiş. Üç arkadaş, bu sihirli yeri keşfetmek için yola çıkmışlar. Yolculukları boyunca pek çok zorlukla karşılaşmışlar ama her seferinde birlikte çalışarak bu zorlukları aşmayı başarmışlar.
Sonunda Sihirli Şelale’ye ulaştıklarında, büyüleyici manzara karşısında hayran kalmışlar. Pırıltı, “Bu suyun gücü, dostluğumuzun gücüyle birleştiğinde her şeyi başarabiliriz,” demiş.
Şelalenin suyundan içen Pırıltı, Minik ve Alev, kendilerini daha da güçlü ve bilge hissetmişler. Bu güç ve bilgelik, onları Peri Köyü’nün en değerli üyeleri yapmış. Köye döndüklerinde, Bilge Peri onları karşılamış ve “Sizler, köyümüzün geleceğini aydınlatan üç cesur ve bilge dostsunuz. Her zaman birlik içinde çalışarak tüm zorlukların üstesinden gelebilirsiniz,” demiş.
Pırıltı, Minik ve Alev, köy halkının sevgi ve saygısıyla dolu bir yaşam sürmüşler. Her gün yeni maceralara atılarak, Peri Köyü’nü daha da güzel ve güvenli bir yer haline getirmişler. Dostlukları ve cesaretleri, tüm köye ilham kaynağı olmuş.
Ve böylece, Pırıltı, Minik ve Alev, Peri Köyü’nde mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmüşler. Onların hikayesi, nesilden nesile anlatılarak, dostluğun, cesaretin ve yardımlaşmanın önemini vurgulamış. Peri Köyü’nde herkes, birlikte çalışmanın ve birbirine destek olmanın gücünü anlamış ve bu değerleri yaşamlarının her anında benimsemiş.
Ve onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Son.
Arkadaşlarınla Paylaş