Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil ormanların ötesinde, masmavi gökyüzünün altında, ışıl ışıl parlayan Peri Diyarı adında büyülü bir yer varmış. Bu diyar, perilerin mutlu mesut yaşadığı ve her köşesinde küçük bir sihrin saklı olduğu harika bir yermiş. Peri Diyarı'nda periler dışında başka kimseler yaşamazmış, çünkü orası perilerin sırlarını sakladıkları, yalnızca onların yaşayabileceği bir diyar olarak bilinir, insanların ayak basmasına izin verilmezmiş.
Bu büyülü diyarda, Pırıltı adında küçük ve meraklı bir peri yaşarmış. Pırıltı, çok cesur ve sevecen bir periymiş. Güzel mi güzel, altın sarısı kanatları ve yumuşacık mavi saçlarıyla her yeri ışıldatırmış. Ancak Pırıltı’nın en sevdiği şey, ormanda keşfe çıkmakmış. Her gün yeni yerler keşfetmek ve yeni dostlar edinmek için ormanın derinliklerine doğru uçar, türlü türlü çiçekleri koklar, kelebeklerle dans eder, minik kuşlarla şarkılar söyler ve ormanın her köşesini dikkatle incelermiş.
Bir gün Pırıltı, keşfe çıktığı sırada ormanda küçük bir çocuk ağlaması duymuş. Bir an durup kulak kabartmış ve sesin geldiği yöne doğru dikkatlice ilerlemiş. Ağaç dallarının arasından geçerken yaprakların hafifçe sallandığını hissetmiş, kuşlar da endişeli bir şekilde cıvıldıyorlarmış. Pırıltı biraz daha yaklaştığında, büyük bir ağacın altında oturan küçük bir kız çocuğunu görmüş. Küçük kız, gözlerini silerek ağlamaya devam ediyormuş. Saçları kıvırcık ve altın sarısı rengindeymiş üstünde ise biraz yıpranmış bir elbise varmış.
Pırıltı, şaşkınlıkla küçük kızın yanına uçarak hafifçe omzuna dokunmuş. "Merhaba küçük kız, neden ağlıyorsun?" diye sormuş. Küçük kız, peri Pırıltı’yı görünce şaşırmış ama ağlamayı kesmemiş. "Adım Elif," demiş. "Annemi ve babamı kaybettim. Ormanda oynarken biraz uzaklaştım ve sonra yolumu bulamadım. Ne yapacağımı bilemiyorum, çok korkuyorum," diye eklemiş. Pırıltı, Elif'in üzüntüsünü anlayınca ona yardım etmeye karar vermiş.
"Pekala Elif," demiş Pırıltı, "Sakın korkma! Peri Diyarı’nda kaybolduysan, seni kesinlikle güvenle evine geri götüreceğim. Ama önce, buranın sihirli kurallarını bilmelisin. Burada her şey dostça ve yardımseverdir; ormanın tüm canlıları birbirine yardım eder. Sen de kendine inanmalısın ve bu yolculuk boyunca bana güvendiğin sürece her şey yolunda gidecek!"
Elif, Pırıltı’nın cesur ve sıcak bakışlarından güç almış. "Gerçekten mi? Bana yardım edebilir misin?" diye sormuş. Pırıltı, "Elbette," diyerek gülümsemiş. "Ama bu yolculuk sırasında biraz cesur olman gerekecek. Korkularını bir kenara bırakmalısın, çünkü burası aynı zamanda cesaretin diyarıdır," demiş.
Ve böylece Pırıltı, Elif’i peri kanatlarının altına alarak sihirli ormanda yolculuğa başlamışlar. İlk olarak, büyük meşe ağacının yanından geçip derin bir vadiye inmişler. Vadinin içinde renk renk çiçekler açmış, kelebekler uçuşuyor, minik sincaplar ceviz topluyormuş. Elif, gördükleri karşısında büyülenmiş. Pırıltı, Elif'e her çiçeğin ve her kelebeğin burada özel bir anlamı olduğunu ve Peri Diyarı'ndaki her canlının bir görevi olduğunu anlatmış.
Yol boyunca çeşitli dostlarla karşılaşmışlar. Önce Tatlı Dilli Serçe adında minik bir kuş, onlara yol göstermiş ve vadinin güvenli geçişlerini anlatmış. "Ağaç dallarına dikkat edin; bazen büyük kuşlar burada yuva yapar ve dalgaları sallandırabilir," diye uyarmış serçe. Elif, serçenin yardımı için teşekkür etmiş ve Pırıltı'ya sıkıca tutunarak yoluna devam etmiş.
Biraz ilerlediklerinde, yolları eğlenceli bir şekilde dans eden bir grup ateşböceği tarafından aydınlatılmış. "Merhaba Pırıltı! Bu gece sizinle dans edelim mi?" diye sormuşlar. Pırıltı gülerek, "Ah ne hoş olur! Ama önce arkadaşım Elif’i güvenle evine ulaştırmalıyız," demiş. Ateşböcekleri, Elif’e dostça gülümsemişler ve yol boyunca ışıklarıyla onlara rehberlik etmişler.
Ormanın derinliklerinde karşılarına devasa bir gölet çıkmış. Gölet, ışıl ışıl parlıyor, etrafındaki çiçekler ise adeta müzikle dans ediyormuş. Pırıltı, buranın Gölet Perisi Suzi’nin evi olduğunu söylemiş. Suzi, göletin kıyısına gelip Pırıltı ve Elif’e selam vermiş. "Buraya gelen dostlara yardım etmek en büyük mutluluğumdur," demiş Suzi ve nazikçe elini suya daldırmış. O anda suyun içinde parıldayan minik su damlacıkları yükselerek onlara yol göstermiş. "Bu yol, sizi ormanın çıkışına götürecek," diye eklemiş Suzi.
Pırıltı ve Elif, Suzi’ye teşekkür ettikten sonra göletin gösterdiği yoldan ilerlemişler. Elif, ormanın güzelliklerine hayran kalmış ve korkularını unutarak yolculuğun tadını çıkarmış. Pırıltı, Elif'in bu cesaretine ve neşesine hayran kalmış. Bir yandan Elif’e ormanın sırlarını anlatırken bir yandan da perilerin birbirine nasıl yardım ettiğini göstermiş. Elif, yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğunu ve herkesin birbirine destek olduğu bir dünyada yaşamanın ne kadar güzel olduğunu fark etmiş.
Ormanın çıkışına geldiklerinde, Elif’in içinde büyük bir mutluluk ve cesaret hissetmiş. Pırıltı, Elif’e ormanın çıkışını göstererek, "İşte Elif, buradan sonra artık kendi dünyana döneceksin. Ama unutma, her zaman kalbinde bir peri dokunuşu taşıyacaksın. Korkusuz ve cesur bir yürekle hayatına devam et," demiş.
Elif, Pırıltı'ya sarılarak teşekkür etmiş. "Seninle tanıştığım için çok mutluyum Pırıltı. Beni yalnız bırakmadığın için ve bu harika dünyayı gösterdiğin için sana minnettarım," demiş. Pırıltı gülümseyerek, "Her zaman senin yanındayım Elif. Unutma, cesaret ve sevgi kalbinin derinliklerinde her zaman seninle olacak," demiş.
Ve böylece Elif, evine dönmüş, ailesine kavuşmuş ve Peri Diyarı'nda yaşadığı bu büyülü macerayı asla unutmamış. O günden sonra her zaman cesur, yardımsever ve sevgi dolu biri olmuş. Peri Pırıltı ise ormanda yolculuklarına devam etmiş, dostlarına yardım etmeyi sürdürmüş. Peri Diyarı'nda dostluk ve cesaret her zaman en değerli hazine olarak kalmış.
Gökten üç elma düşmüş; biri bu güzel hikayeyi dinleyen çocukların, biri anlatan perinin ve diğeri ise her zaman dostça yardım eden Pırıltı’nın başına! Ve sonsuza dek mutlu yaşamışlar.
Arkadaşlarınla Paylaş