Ücretsiz Apple Store'da Hemen indirin, birbirinden güzel oyunlar ve masallar keşfedin!
Bir zamanlar, yemyeşil ağaçlarla kaplı büyük bir ormanın içinde, küçük Can adında sevimli bir tavşan yaşarmış. Can'ın ailesi kalabalık ve mutluymuş. Annesi, babası, iki ablası, bir de küçük erkek kardeşi varmış. Hep birlikte, kocaman bir ağacın kovuğunda yaşar, her akşam birlikte yemek yer, birlikte oyunlar oynar ve birbirlerine günlerinin nasıl geçtiğini anlatırlarmış.
Can bazen ailesinin kurallarından, kardeşleriyle paylaşmak zorunda olduğu oyuncaklarından ve erken yatma saatinden şikâyet edermiş. "Keşke tek başıma yaşasam, istediğim gibi özgür olsam," diye düşünürmüş. Özellikle ablalarının ona "Şunu yapma, bunu yapma!" demesinden hiç hoşlanmazmış.
Bir sabah, Can erkenden uyanmış ve kimseye haber vermeden evden çıkmış. "Artık büyüdüm, kendi başımın çaresine bakabilirim," diye düşünmüş. Yanına sadece en sevdiği havucu ve oyuncak arabasını almış. Ormanın derinliklerine doğru yürümeye başlamış.
İlk başta her şey çok eğlenceli görünüyormuş. İstediği yerde zıplıyor, istediği otları yiyor, kimse ona karışmıyormuş. Öğleye kadar böyle devam etmiş, ama sonra hava kararmaya ve soğumaya başlamış. Can birden kendini çok yalnız hissetmiş.
Tam bu sırada yaşlı bir baykuşla karşılaşmış. Baykuş ona, "Küçük tavşan, neden bu kadar geç saatte yalnız başına dolaşıyorsun?" diye sormuş.
Can başından geçenleri anlatmış ve baykuş onu dinledikten sonra gülümsemiş. "Gel benimle," demiş, "sana göstermek istediğim bazı şeyler var."
Baykuş önce Can'ı bir karınca yuvasına götürmüş. Karıncalar hep birlikte çalışıyor, büyük karıncalar küçüklere yardım ediyor, herkes birbirine destek oluyormuş. "Görüyor musun?" demiş baykuş, "Bu karıncalar bir aile gibi. Birlikte çalışıyor, birbirlerine yardım ediyorlar."
Sonra bir kuş yuvasına gitmişler. Anne ve baba kuş, yavrularına uçmayı öğretiyormuş. Küçük kuşlar düşünce hemen yanlarında olup onları tekrar yuvaya götürüyor, cesaretlendiriyorlarmış. "Bu anne baba kuşlar yavrularını koruyor ve onlara hayatta kalabilmeleri için gerekli şeyleri öğretiyorlar," demiş baykuş.
Daha sonra bir geyik ailesini izlemişler. Anne geyik yavrularına hangi otların yenebilir olduğunu gösteriyor, baba geyik ise tehlike anında nasıl kaçmaları gerektiğini öğretiyormuş. "Ailenin görevi sadece karın doyurmak değil," demiş baykuş, "aynı zamanda sevgi vermek, korumak ve hayat için gerekli bilgileri öğretmektir."
Akşam olduğunda bir kurt ailesiyle karşılaşmışlar. Kurt yavruları oyun oynarken, büyük kurtlar nöbet tutuyor, ailenin güvenliğini sağlıyormuş. "Aile demek güvende olmak demektir," demiş baykuş.
Can gördükleri karşısında düşüncelere dalmış. Kendi ailesi de tam böyle değil miymiş? Annesi ona en güzel havuçları bulmuyor muymuş? Babası tehlikeli yerlerden uzak durması için onu uyarmıyor muymuş? Ablaları ona yeni oyunlar öğretmiyor muymuş? Küçük kardeşiyle oyun oynamak, ona bir şeyler öğretmek aslında çok eğlenceli değil miymiş?
Baykuş son olarak Can'ı bir ayna gibi parlayan bir su birikintisinin yanına götürmüş. "Bak," demiş, "bu sudaki yansımana bak. Sen küçük bir tavşansın ve büyüyüp güçlenene kadar bir aileye ihtiyacın var. Ailen seni seviyor, koruyor ve senin için en iyisini istiyor. Kurallar ve sorumluluklar da sevginin bir parçası. Tıpkı az önce gördüğün diğer hayvanlar gibi."
Can o anda ailesini ne kadar özlediğini fark etmiş. Gözleri dolmuş ve eve dönmek istediğini söylemiş. Baykuş gülümsemiş ve "Gel, seni eve götüreyim," demiş.
Eve döndüklerinde Can'ın ailesi onu endişeyle bekliyormuş. Annesi ağlıyormuş, babası ormanda onu aramaya çıkmak üzereymiş, ablaları ve kardeşi de çok korkmuşlar. Can'ı görünce hepsi sevinçle ona sarılmışlar.
Can başından geçenleri ve öğrendiklerini ailesine anlatmış. "Sizleri çok seviyorum," demiş, "Kurallar koyduğunuz, beni koruduğunuz ve bana doğruyu öğrettiğiniz için teşekkür ederim. Artık anlıyorum ki, aile olmak birlikte gülmek, birlikte ağlamak, birbirine destek olmak ve her koşulda yanında olmak demekmiş."
O günden sonra Can çok değişmiş. Artık ailesinin kurallarına daha çok saygı gösteriyor, kardeşleriyle oyuncaklarını severek paylaşıyor, anne ve babasının sözünü dinliyormuş. Her akşam ailesiyle geçirdiği vaktin ne kadar değerli olduğunu biliyor, birlikte yemek yerken, oyun oynarken ve sohbet ederken çok mutlu oluyormuş.
Yaşlı baykuş ara sıra onları ziyaret ediyor, Can'ın ailesiyle mutlu bir şekilde yaşadığını görmekten büyük keyif alıyormuş. Can da artık ormandaki diğer küçük hayvanlara ailenin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor, onlara kendi yaşadığı macerayı ve öğrendiklerini paylaşıyormuş.
Yıllar geçmiş, Can büyümüş ve kendi ailesini kurmuş. Kendi yavrularına da ailenin önemini, birlikte olmanın güzelliğini ve sevginin gücünü öğretmiş. Her akşam onlara kendi çocukluğundaki o önemli dersi anlatan masalı anlatırmış: Aile, hayattaki en büyük hazinedir ve bu hazineyi korumak, ona değer vermek gerekir.
Son.
Bu masaldan çıkarılacak dersler:
Aile en değerli varlığımızdır
Ailedeki kurallar ve sorumluluklar sevginin bir parçasıdır
Birlikte olmak güç verir
Aile üyeleri birbirini korur ve destekler
Paylaşmak ve yardımlaşmak aileyi güçlendirir
Aile içi iletişim çok önemlidir
Her aile üyesinin değeri ve görevi vardır
Sevgi ve saygı aile bağlarını güçlendirir
Aile güven demektir
Ailede birlik ve beraberlik en büyük mutluluktur
Arkadaşlarınla Paylaş