

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarların birinde, minik bir kasabada yaşayan Nehir adında meraklı bir kız çocuğu varmış. Nehir, her gece uyumadan önce odasında pencereden dışarı bakar, yıldızların hikayelerini dinler ve hayal dünyasında rengarenk maceralara yelken açarmış. Bir akşam, onun hayal gücünü bambaşka diyarlara götürecek, unutulmaz bir uyku masalı başlamış.
O gece, Nehir yatağına uzanır uzanmaz, odasının silüetinde beliren yumuşak ve parlak bir ışık görmüş. Merakına yenik düşen Nehir, ışığın peşinden gitmek üzere uyanmış. Işık, sanki ona özel bir davet yaparcasına odasından çıkıp pencereden içeri süzülmüş. Işığın kaynağını takip ederken, Nehir kendini bir anda devasa, canlı renklere sahip bir bahçede bulmuş. Bu bahçe, rengarenk çiçekler, kocaman ağaçlar, neşeli kuşlar ve her köşede süzülen hafif esintilerle doluymuş. Çiçeklerin arasında, minik bir peri varmış ince kanatları ışıltılar saçıyor, gülücüğü ise masum bir sıcaklık yayıyormuş.

Peri, “Merhaba Nehir, seni Rüya Bahçesi'nde görmek ne güzel! Benim adım Pınar Peri. Bu bahçe, çocukların en güzel hayalleriyle beslendiğinde canlanır ve büyülü hikayelerin kapılarını aralar,” diyerek Nehir’e hoş geldin demiş. Nehir de şaşkınlık içinde “Burası gerçekten harika! Burada ne tür maceralar yaşayacağız?” diye sormuş. Pınar Peri, nazikçe gülümseyerek, “Hikayemiz, dostluk, cesaret, sevgiyi ve öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu anlatacak. Benimle gel, seni bu bahçenin en özel köşesine götüreyim,” demiş.
Peri, Nehir’i rengarenk bir patikaya doğru yönlendirmiş. Patika boyunca yürürken, yolların kenarlarında ilginç şekillerde taşlar, minik sincapların neşeli şarkıları ve ağaçların fısıldadığı eski masallar duyuluyormuş. Bir süre sonra, Nehir, parlak sarı ışıklarla süslenmiş, dev bir çiçek açan bir ağacın önünde durmuş. Pınar Peri, “Bu Aşk Çiçeği, sevgi ve dostluk dalgalarını yansıtır. Her yaprağı, insan kalplerindeki sıcak duyguların bir yansımasıdır,” demiş. Nehir, çiçeğe dokunduğunda, yaprakların üzerinden hafif bir serinlik geçirmiş ve kalbinde içten içe sıcak bir huzur hissetmiş.

İlerleyen adımlarla, Nehir ve Pınar Peri, bahçede yaşayan diğer canlılarla da tanışmışlar. Göz alıcı renklerde tüyleri olan bir kuş, ona “Ben Bilgelik Kuşu'yum. Her sabah gün doğarken, dünyaya dair yeni şeyler öğrenmek için uçarım. Bilgelik, öğrenmeye açık olmanın en güzel meyvesidir,” diyerek kanat çırpmış. Nehir, kuşun sözlerinden ilham almış ve, “Ben de her gün yeni şeyler öğrenmek istiyorum!” diyerek sevinçle haykırmış.
Bir sonraki durağı, minik bir göletin kenarındaki kocaman nilüfer çiçekleri olmuş. Nilüferlerin üzerinde dolaşan minik renkli kelebekler, Nehir’e “Biz kelebekler, sabrın ve değişimin sembolüyüz. Küçük tohumlardan başlayıp, güzelliklerle dolu bir hayat yaşamak, zamanın en değerli hediyesidir,” diye anlatmışlar. Nehir bu kelebeklerin öyküsünü dinlerken, her şeyin zamanla değiştiğini, her değişikliğin yeni bir başlangıç anlamına geldiğini öğrenmiş. Kalbindeki merak, ona öğrenmenin, keşfetmenin aslında yaşamın en güzel yönlerinden biri olduğunu hatırlatmış.

Yolculukları devam ederken, aniden gökyüzünde parlayan bir ışık topu belirmiş. Bu ışık topu, gökyüzünden yere inmiş ve minik bir ırmak kenarında durmuş. Işığın içinden çıkan, nazlı nazlı süzülen bir canlı varmış adı Bilgi Cini’ymiş. Bilgi Cini, “Ben Bilgi Cini'yim. Her çocuğun içinde saklı olan büyük hayallerin ve bilginin kıvılcımıyım. Bazen uyku zamanı geldiğinde, aklına gelen soruları cevaplamaya geldim,” diyerek konuşmuş. Nehir, cini dikkatle dinlemiş ve “Neden her gece uyumadan önce hayal kurmalıyız?” diye sormuş. Cini gülerek cevap vermiş: “Çünkü hayal kurmak, kalbini ve aklını besler. Böylece, her yeni gün senin için maceralarla dolu olur. Uyku, yenilenmek için en güzel zamandır.”

Bütün bu büyülü sohbetlerin ardından, Nehir, bahçede her şeyin aslında bir bütün olduğunu fark etmiş. Tüm canlılar, her nesne ve rüzgarın bile bir hikayesi varmış. Bu hikayelerin her biri, onun kalbine sevgi, merak ve bilgelik tohumları ekiyormuş. O gece, Pınar Peri ona, “Sana bir sır vereyim her uyku öncesi hayal kurmak, yıldızlara bir davet gibidir. Hayallerini sayfalar gibi doldur, onları gerçeğe dönüştürme cesaretini bul. Ve unutma, her zaman kalbinin sesini dinle!” demiş.

Nehir, bu sözlerin etkisi altında, Rüya Bahçesi’nde geçirdiği zamanın aslında kendi içindeki keşif yolculuğu olduğunu anlamış. Her bir karakter, her bir canlı, sana hayatın ne kadar rengarenk ve macera dolu olabileceğini anlatıyordu. Birden rüyası yavaşça silinmeye başlamış, fakat o, keyifli anıları ve öğrendiklerini kalbine kazımış.

Sonunda, Bilgi Cini, parlak ışığı yeniden toplayarak gökyüzüne doğru süzülürken, Pınar Peri de Nehir’e veda etmiş. Nehir, güzel rüyaların ve umut dolu maceraların bıraktığı o eşsiz sıcaklıkla uyanmış. Artık odasında yıldızlara bakarken, her birinin kendi öyküsünü anlattığını hissediyormuş.

O günden sonra, Nehir her gece uyumadan önce hem kendi hayallerinde hem de gökyüzündeki yıldızların anlattığı masallarda yeni maceralar keşfetmiş. Ve her sabah uyanırken kalbinde, her şeyin mümkün olduğuna dair minik, parıldayan umut ışıkları taşıyormuş.

Nehir’in masalı burada sona ermemiş. Her gün yeni bir hayal, her gece yeni bir masal doğar, minik kalplerde büyür ve tüm dünya, sevgi, dostluk ve bilgelikle bir arada olmaya devam edermiş. Ve Nehir, sonsuza kadar aklında, “Her uyku, yeni bir maceraya açılan kapıdır,” sözüyle yaşamış. Böylece, Rüya Bahçesi’ndeki tüm canlılar gibi o da huzurlu ve mutlu yarınlara doğru adım atmış, gülümsemesiyle karanlık geceleri aydınlatmış.

İşte böyle sevgili çocuklar, her uyku zamanı bir macera ve her hayal bir umut demektir. Siz de her gece uyumadan önce kalbinizin sesini dinleyin, hayallerinizi serbest bırakın ve unutmayın ki, dünya sizin keşfetmenizi bekleyen büyülü bir yer. Geceniz masallarla dolu, rüyalarınız umutla aydınlık olsun!
Arkadaşlarınla Paylaş