Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, derin bir ormanın tam da ortasında bir köy varmış. Bu köyde yaşayan insanlar çok mutluydu. Birbirlerine yardım eder, dostluklarını hiç eksik etmezlerdi. Köyün hemen girişindeki büyük meşe ağacının altında her akşam bir dede veya nine, çocuklara masal anlatırlarmış. Masallarla dolu bu köyde, bir gün herkesi heyecanlandıracak bir macera başlamak üzereymiş.
Meşe ağacının altında anlatılan masallar, köy çocuklarının hayal gücünü sürekli olarak genişletir ve onları yeni maceralarla dolu dünyalara sürüklerdi. Çocuklar, masalları dinleyerek birbirlerine sıkı sıkı sarılır, büyülü diyarlarda kaybolurlardı. Bir gün, köyün en cesur ve meraklı çocuğu olan Ali, masal dinlerken aklına bir fikir gelmişti. "Neden biz kendi maceralarımızı yaşamıyoruz?" diye düşündü. Ve işte o zaman karar verdi: Bu kez masalları dinlemek yerine, kendi maceralarını yaşamaya karar verdi. Ali'nin bu fikri, diğer çocukları da büyülü bir heyecanla doldurdu.
Ertesi gün, Ali ve arkadaşları ormanın derinliklerine doğru yolculuğa çıktılar. Yürüdükçe devasa ağaçların arasında kayboldular. Bir yandan kelebeklerin uçuştuğu, diğer yandan kuş seslerinin yankılandığı ormanda, çocuklar kendilerini türlü maceraların içinde buldular. Fakat birdenbire, ormanda tuhaf bir gürültü duydular. Heyecanla gürültünün kaynağına doğru koştular ve karşılarına dev bir ejderha çıktı. Ejderhanın alev püskürttüğünü gören çocuklar, korkudan dona kaldılar.
Ama Ali'nin cesareti hiç sarsılmadı. Kararlı bir adımla ejderhaya yaklaştı ve onunla konuşmaya başladı. Ejderha aslında sadece kendi yuvasını koruyan bir canlıymış. Ali'nin cesareti ve dostça tavrı, ejderhanın kalbini yumuşatmıştı. Ali ve arkadaşları, ejderha ile dostluk kurarak onunla birlikte yeni maceralara yelken açtılar.
Yeni arkadaşlarıyla birlikte ormanda keşfe çıktıkça, karşılarına çıkan zorlukları birlikte aştılar. Ejderhanın yardımıyla, ormanda kaybolan hayvanları buldular, perilerle tanıştılar ve sihirli bir şelalenin gizemini çözdüler. Birlikte yaşadıkları maceralar sayesinde, çocuklar yeni yetenekler ve dostluklar kazandılar. Her gün birbirlerine destek olan ve birlikte zorlukların üstesinden gelen bu cesur arkadaşlar, artık masallarda dinledikleri kahramanlar gibi olmuşlardı.
Ve işte, köylerine geri döndüklerinde, çocuklar artık kendi maceralarını yazıya dökmeye başladılar. Ali'nin cesareti ve arkadaşlarının dayanışması, köylerine her akşam toplanıp masallarını dinleyen diğer çocuklara ilham oldu. Artık, köylerinde anlatılan masallar sadece hayal ürünü değil, gerçek maceraları da içeriyordu. Herkes, Ali'nin cesareti ve arkadaşlarının dostluğuyla dolu maceralarını heyecanla dinlemek istiyordu.
Çocuklar, köylerine geri döndüklerinde, kendi yaşadıkları maceraları anlatmaya başladılar. Her akşam meşe ağacının altında toplanıp birbirlerine olağanüstü maceralarını anlatırlardı. Köy halkı, çocukların heyecanlı anlatımlarını büyük bir ilgiyle dinlerdi. Her gece bir yeni macera, bir yeni sürprizle dolu olurdu. Bu arada, köyde artık herkesin dikkatini çeken bir şey daha vardı. Yıllardır köylerine hiç görülmemiş, rengarenk ve sihirli çiçeklerin açtığı bir bahçe oluşmuştu. Çiçeklerin hepsi birbirinden güzel ve farklı renklerdeydi. Bu sihirli bahçenin tam ortasında ise devasa bir kristal bulunuyordu. Herkes merak içinde, bu sihirli bahçenin nasıl oluştuğunu ve bu kristalin ne işe yaradığını öğrenmek istiyordu. Ali ve arkadaşları, köylerine geri döndükten sonra ejderhaları da onlarla birlikte gelmişti. Ejderha, dostluklarından dolayı çocuklara minnettar kalmıştı ve onlara destek olmak istiyordu. Bu sebeple, sihirli bahçenin sırrını çözmek için hep birlikte harekete geçtiler. Sırlı bahçe hakkında köy halkından eski bir yaşlı kadından bilgi topladılar. Kadın, sihirli bahçenin aslında köylerinin eski bir efsanesi olduğunu anlattı. Efsaneye göre, köylerinin koruyucusu büyülü bir taş olan kristal, köylerini her türlü kötülükten koruyordu. Ama bir gün bu taş kaybolmuş ve köye kara bulutlar çökmüştü. Bu sihirli bahçenin aslında çocukların cesareti ve dayanışması sayesinde ortaya çıktığını öğrendiler. Ejderha, sihirli bahçenin bir kötü büyü tarafından ele geçirildiğini ve bu sebeple kendilerine yardım etmek istediğini anlattı. Kararlı bir şekilde, çocuklar ejderha ile birlikte sihirli bahçenin içine girdiler. Bahçe, rengarenk çiçeklerle doluydu ve her bir çiçek farklı bir sihir taşı barındırıyordu. Çocuklar, sihirli taşları bulup kristalin üzerine yerleştirdiler. Bu sayede ejderha, köylerinin koruyucu taşı olan kristalini geri kazanmış oldu. Sihirli bahçe tekrar eski haline döndü ve kristal, köylerini yeniden korumaya başladı. Köy halkı, çocukların bu kahramanlık dolu hareketlerinden ve sihirli bahçeyi tekrar eski haline getirmesinden dolayı çok mutluydu. Çocuklar, köylerindeki mutluluğu ve huzuru yeniden kazandırmışlardı. Herkes, onların cesaret ve dayanışma dolu maceralarını büyük bir hayranlıkla dinlemeye devam etti. Masallar artık hayal ürünü olmaktan çıkmış, gerçek maceralarla dolu bir yaşantı haline gelmişti. Ve böylece, Ali ve arkadaşlarının cesareti ve dostluğu köylerine mutluluk getirmiş, masalların gerçek olduğu bir dünya oluşturmuşlardı. O gün bugündür, meşe ağacının altında anlatılan masallar çok daha değerli hale gelmişti. Artık masallar sadece eğlenceli hikayeler değil, birlikte yaşanan gerçek maceraların anlatıldığı hikayelere dönüşmüştü. Bu mutlu son ve öğretileriyle birlikte çocukların dünyası artık çok daha renkli ve heyecan dolu bir yer haline gelmişti.
Arkadaşlarınla Paylaş