Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Ayışığı Vadisi adında bir ülke varmış. Bu ülke, geceleri ay ışığı altında parlayan büyülü çiçeklerle doluymuş. Bu çiçekler, herkese neşe ve mutluluk getirirmiş. Ancak, Ayışığı Vadisi'nin en büyük sırrı, vadinin en tepesindeki Gümüş Dağı'nda saklı olan bir aynaymış. Bu ayna, Ayışığı Aynası olarak bilinirmiş ve ayın en parlak ışığını toplar, vadinin her köşesine yayarmış.
Vadinin neşesi, bir gün aniden yok olmuş. Ayışığı Aynası, bir gece ansızın kaybolmuş. Aynanın kaybolmasıyla birlikte, vadinin çiçekleri solmuş, geceleri karanlık çökmüş. Vadinin sakinleri bu duruma çok üzülmüşler ve aynayı geri getirmek için cesur birine ihtiyaçları olduğuna karar vermişler.
Küçük bir köyde yaşayan genç bir kız varmış, adı Lila'ymış. Lila, cesur ve meraklı bir kızmış. Bir gün, köy meydanında yapılan toplantıya katılmış ve aynayı geri getirme görevini üstlenmek istemiş. Köyün yaşlıları, Lila'nın cesaretine hayran kalmışlar ve ona yardımcı olacak birkaç büyülü eşya vermişler. Birincisi, her dileği yerine getiren bir altın anahtar; ikincisi, her soruyu cevaplayan bir bilge kuş; üçüncüsü ise, her türlü kapıyı açan bir sihirli değnekmiş.
Lila, yola koyulmuş. İlk durağı, Gümüş Dağı'nın eteklerinde yaşayan Bilge Baykuş Ormanı'ymış. Ormana vardığında, Bilge Baykuş'u bulmuş ve aynanın nerede olduğunu sormuş. Baykuş, "Ayna, Karanlık Orman'ın derinliklerinde, Korkunç Cadı Kara'nın elinde" demiş. "Ancak, cadının sihirli kalesine girmek kolay değil. Önce Cesaret Nehri'ni geçmelisin."
Lila, nehrin kıyısına geldiğinde, suyun üzerinde bir köprü olmadığını görmüş. Altın anahtarını çıkarmış ve nehre doğru tutmuş. Anahtar parlamış ve suyun üzerinde bir köprü belirmiş. Lila, köprüyü geçip Karanlık Orman'a ulaşmış.
Karanlık Orman, adı gibi karanlık ve ürkütücüymüş. Ancak Lila, sihirli değneğini kullanarak yolunu aydınlatmış. Ormanın derinliklerinde, devasa bir kaleye rastlamış. Kale, siyah taşlarla örülü ve devasa kapılarla çevriliymiş. Kapıların önünde, dev bir ejderha bekliyormuş.
Lila, bilge kuşunu çağırmış ve ejderhayı nasıl geçebileceğini sormuş. Kuş, "Ejderha, sadece tatlı bir şarkıyla uyutulabilir" demiş. Lila, güzel sesiyle bir şarkı söylemeye başlamış. Şarkı o kadar güzelmiş ki, ejderha gözlerini kapatmış ve derin bir uykuya dalmış.
Lila, sihirli değneğini kullanarak kapıları açmış ve kaleye girmiş. Kalenin içinde, Korkunç Cadı Kara onu bekliyormuş. "Aynayı istiyorsan, üç sorumu doğru cevaplamalısın" demiş cadı. Lila, cesurca kabul etmiş.
Cadı sormuş, "İlk sorum: Gecenin karanlığını ne aydınlatır?" Lila, "Ay ışığı" demiş. İkinci soruyu sormuş cadı, "Kalbin en derin arzusu nedir?" Lila, "Sevgi" demiş. Üçüncü ve son soruyu sormuş cadı, "Bütün bu zorluklara rağmen seni ileriye taşıyan şey nedir?" Lila, "Umuttur" demiş.
Cadı, Lila'nın doğru cevapları karşısında şaşırmış ve sonunda Ayışığı Aynası'nı vermiş. Lila, aynayı almış ve vadisine geri dönmüş. Ayışığı Vadisi, aynanın geri dönmesiyle tekrar parlamış ve çiçekler yeniden açmış. Lila, vadinin kahramanı olmuş ve herkes ona minnettar kalmış.
Lila, bir kez daha cesaretin ve umudun gücünü kanıtlamış ve vadinin ışığını sonsuza dek korumuş.
Gökten üç elma düşmüş, biri Lila'nın, biri vadinin sakinlerinin, diğeri ise bu masalı dinleyenlerin başına.
Arkadaşlarınla Paylaş