Ücretsiz Apple Store'da Hemen indirin, birbirinden güzel oyunlar ve masallar keşfedin!
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, bulutlarla dost olan ve yıldızlarla konuşan bir kasaba varmış. Bu kasabanın adı "Düşler Diyarı"ymış. Düşler Diyarı, geceleri masallarla dolup taşan bir yerdi. Her evin çatısında minik bir yıldız lambası asılı durur, bu lambalar geceleri parıldayarak masalları çocukların odalarına taşırlarmış. Ancak, bir gün kasabanın masal yıldızları parlamamaya başlamış. İşte o gün, hikayemiz başlamış…
Düşler Diyarı'nda yaşayan çocukların en meraklısı ve en hayalperesti olan Mavi adında bir kız çocuğu varmış. Mavi, adını gözlerinin deniz gibi mavi olmasından almış. Ama Mavi’nin gözleri sadece mavi değilmiş içinde maceraya duyulan özlem ve yıldızlı gecelere olan sevgiyi de barındırırmış. Mavi’nin en sevdiği şey, gece yıldız lambasını açıp masal dinlemekmiş. Ancak son birkaç gecedir lamba ışık saçmıyor, masallar gelmiyormuş. Bu durum Mavi’yi çok üzmüş.
Bir sabah, Mavi yatağından kalktı ve kendi kendine şöyle dedi: “Yıldız lambası neden sönmüş olabilir? Belki de yıldızlar yardıma ihtiyaç duyuyordur! Mavi, bu düşünceyle heyecanla penceresine koştu ve gökyüzüne baktı. Ama gökyüzü bile o gün biraz solgun görünüyordu. Hemen en iyi arkadaşı olan Çınar’ı çağırdı. Çınar, Mavi’nin yaşında, kahverengi kıvırcık saçlı ve oldukça zeki bir çocuktu. İkisi, her zaman büyük bir ekip olur, her sorunu birlikte çözerdi.
Mavi, Çınar’a olan biteni anlattı. “Çınar, yıldızlar artık parlamıyor ve masallar gelmiyor. Bunun bir sebebi olmalı. Biz bunu çözmeliyiz! dedi. Çınar da başını sallayıp, “Haklısın, Mavi! Belki de yıldızlara ulaşmanın bir yolunu bulabiliriz, dedi. Böylece maceraları başladı.
Mavi ve Çınar, Düşler Diyarı’nın en yaşlı ve bilge kişisi olan Ayşe Nine'ye gitmeye karar verdiler. Ayşe Nine’nin bahçesi, gökyüzüne uzanan dev bir gümüş ağacın altındaydı. Bu ağacın dalları o kadar yükseğe uzanıyordu ki sanki yıldızlara dokunuyordu. Ayşe Nine, çocukları görünce gülümsedi. “Ah, benim minik maceraperestlerim! Neden buradasınız? diye sordu.
Mavi, hemen konuşmaya başladı: “Ayşe Nine, yıldız lambalarımız artık parlamıyor. Masallar gelmiyor. Ne oldu bilmiyoruz ama yıldızların yardıma ihtiyacı olabilir diye düşündük. Ayşe Nine derin bir nefes aldı ve çocuklara şöyle dedi: “Yıldızların ışığı masallarla beslenir. Ama eğer insanlar masalları unutursa, yıldızlar ışığını kaybeder. Şimdi, yıldızları yeniden parlatmanın tek yolu Masal Ormanı’na gitmek ve Masal Ağacı’ndan yeni masallar toplamaktır.
Çocuklar heyecanla birbirlerine baktılar. Masal Ormanı, Düşler Diyarı’nın en gizemli yeriydi. Oraya gitmek herkesin harcı değildi. Ayşe Nine onlara bir harita verdi ve “Unutmayın, ormanda ne kadar hayal gücünüzü kullanırsanız, o kadar çok masal bulabilirsiniz, dedi.
Mavi ve Çınar, büyük bir heyecanla yola koyuldular. Haritayı takip ederek önce Şeker Tepesi’ni aştılar, ardından Fısıldayan Nehir’i geçtiler. Nehir, onlara melodik bir şekilde şarkılar söylüyordu. Çocuklar bu şarkıları dinleyerek yollarını buldular. Sonunda Masal Ormanı’na vardılar. Orman, bin bir renkli ağaçlarla doluydu ve her ağacın dallarından ışık huzmeleri sızıyordu. Ama en dikkat çekici olanı, ormanın tam ortasında duran dev Masal Ağacı’ydı.
Masal Ağacı, altın yapraklarıyla ışıldıyordu. Ancak yaprakların çoğu solmuş gibiydi. Mavi ve Çınar, ağaca yaklaştılar. Ağaç, ince ve nazik bir sesle konuşmaya başladı: “Hoş geldiniz, cesur çocuklar. Masallarımız azalmaya başladı çünkü insanlar hayal kurmayı ve masalları paylaşmayı unuttu. Eğer masallarımı yeniden canlandırmak istiyorsanız, hayal gücünüzü kullanarak yeni masallar yaratmalısınız.
Mavi ve Çınar birbirlerine baktılar. İkisi de hayal kurmayı çok severdi. Ama hiç masal yaratmayı denememişlerdi. Mavi, “Denemeden bilemeyiz, dedi. Çınar ise “Bir masal yaratmak için neye ihtiyacımız var? diye sordu. Masal Ağacı gülümseyerek, “Sadece hayal gücünüze, dedi.
Böylece Mavi ve Çınar hayal kurmaya başladılar. Mavi, “Gökyüzünde yaşayan bir kuş hayal ediyorum. Bu kuş, kanatlarında yıldız tozları taşıyor ve her gece çocukların rüyalarına masallar bırakıyor, dedi. Çınar ise “Ve bu kuşun bir arkadaşı var! O da bir rüzgar perisi. İkisi birlikte maceradan maceraya koşuyorlar, diye ekledi. Çocuklar, hayal güçlerini birleştirerek birbirinden güzel masallar yaratmaya başladılar.
Her yeni masalda, Masal Ağacı’nın yaprakları yeniden parlamaya başlıyordu. Çocuklar saatlerce masal anlattılar. Sonunda, ağacın tüm yaprakları altın gibi ışıldamıştı. Masal Ağacı, “Teşekkür ederim, sevgili çocuklar. Artık yıldızlar yeniden parlayacak ve masallarınızı tüm dünyaya yayacak, dedi.
Mavi ve Çınar, Masal Ağacı’ndan birkaç altın yaprak aldılar ve Düşler Diyarı’na geri döndüler. Yolda, Fısıldayan Nehir ve Şeker Tepesi onları alkışlarla uğurladı. Kasabalarına döndüklerinde, yıldız lambalarının yeniden parladığını gördüler. O gece herkesin odasına birbirinden güzel masallar dolmuştu.
Mavi ve Çınar, yatağa uzandıklarında büyük bir mutluluk hissettiler. Mavi, “Çınar, artık masallarımız hep bizimle olacak, dedi. Çınar ise gülümseyerek, “Evet, çünkü masallar hayal gücümüzle yaşar, diye ekledi.
Gökyüzünde parlayan yıldızlar, çocukların macerasını izlerken ışıklarıyla onlara teşekkür ettiler. Ve böylece, Düşler Diyarı yeniden masallarla dolup taşan bir yer oldu.
Gök kubbenin altında, masalların hiç tükenmediği bir dünyada, herkes mutlu yaşadı. Sonsuza dek…
Arkadaşlarınla Paylaş