Bir zamanlar, bulutların ardında saklanan ve her akşam gökyüzünü parıldatan gizemli bir peri krallığı vardı. Bu krallığın adı “Işıklı Diyarı”ydı. Burada yaşayan periler her biri birbirinden parlak ışıklarla süslü kanatlara sahiptiler. Perilerin en küçüğü, tatlı mı tatlı bir peri olan Luna, en parlak ışıklardan birine sahip olmayı hayal ederdi. Ancak Luna’nın kanatları diğer perilerinki kadar parlamıyordu. O yine de çok cesur, çok meraklı ve iyi kalpli bir periydi. Işığının az olmasına rağmen, her zaman yardım etmeye ve yeni şeyler öğrenmeye çalışırdı.
Bir gün, peri kraliçesi Aurora, bütün perileri büyük bir toplantıya çağırdı. Krallığın ortasındaki devasa altın ağacın altında buluştular. Aurora, narin sesiyle konuştu:
“Sevgili perilerim, bu gece çok önemli bir görevimiz var. Dünyada yaşayan insanlar, bu gece dolunayı görmek için sabırsızlanıyor. Ancak ışığımız yeterince güçlü olmazsa, gökyüzü karanlık kalacak ve insanlar dolunayı göremeyecek. Hepimiz birleşip ışıklarımızı en parlak hale getirmeliyiz!”
Periler, heyecanla kanatlarını çırpmaya başladılar. Her biri kendi ışığını daha parlak hale getirmek için çalışıyordu. Ancak Luna biraz endişeliydi. Çünkü onun ışığı diğerlerine göre daha zayıftı. “Acaba benim küçük ışığım yeterli olur mu?” diye düşündü. Fakat Luna hiçbir zaman cesaretini kaybetmezdi, bu yüzden hemen işe koyuldu.
Luna, ışığını güçlendirmek için neler yapabileceğini düşünürken, aklına bir fikir geldi. Eğer Işıklı Orman’ın derinliklerinde yaşayan Bilge Peri Lira’yı bulabilirse, ondan yardım alabilirdi. Çünkü Lira, krallığın en bilgili ve yaşlı perisiydi. Bu macera, Luna’nın uzun zamandır istediği büyük bir yolculuk olacaktı.
Luna, gece yarısı ışıldayan kanatlarını açtı ve ormanın derinliklerine doğru uçmaya başladı. Yol boyunca karşısına türlü türlü engeller çıktı. Rüzgarlar çok sert esiyordu ve bazı dallar yolunu kapatıyordu. Ama Luna asla vazgeçmedi. Kanatlarını çırpıp, cesurca ilerlemeye devam etti.
Bir süre sonra, Luna Işıklı Orman’ın kalbine ulaştı. Orada, dev bir ağacın altında oturan Bilge Peri Lira’yı buldu. Lira, bembeyaz saçları ve büyük mavi gözleriyle bilge bir şekilde gülümsüyordu. Luna’yı görür görmez, “Hoş geldin küçük peri. Neden buradasın?” diye sordu.
Luna cesurca, “Işığım çok zayıf Lira, bu gece dolunayı aydınlatmak için yeterli olacağına inanmıyorum. Bana yardım edebilir misin?” diye sordu.
Lira, düşünceli bir şekilde Luna’nın gözlerinin içine baktı. “Sevgili Luna, gerçek ışık sadece kanatlarında değil, kalbindedir. Işığını büyütmek için en önemli şey, içindeki iyiliği ve cesareti ortaya çıkarmaktır. Kalbin ne kadar parlarsa, ışığın da o kadar güçlü olur,” dedi.
Luna, Lira’nın bu sözlerini anlamaya çalışırken, kalbindeki cesareti hissetti. O her zaman yardımsever ve nazikti. Bu yüzden Bilge Peri’nin dediği gibi, içindeki ışık onu parlatabilirdi. Lira, Luna’ya son bir öğüt verdi: “İyi kalpli ol, çevrendeki herkese yardım et. Işığın o zaman gerçek anlamda parlayacak.”
Luna, Bilge Lira’ya teşekkür ettikten sonra krallığına dönmek için yola koyuldu. Yolda giderken bir ağacın dallarına sıkışmış küçük bir kuş gördü. Kuş, korkmuş ve çaresizdi. Luna, hemen kuşun yanına uçtu ve ona yardım etti. Kanatlarıyla dalları ayırarak kuşu özgürlüğüne kavuşturdu. Küçük kuş minnettar bir şekilde Luna’ya cıvıldadı ve gökyüzüne doğru uçtu. Luna ise içindeki sıcaklığı hissetti. Belki de bu Lira’nın bahsettiği ışıktı.
Yoluna devam ederken, bir grup ateşböceğiyle karşılaştı. Ateşböcekleri, ışıklarını kaybetmiş gibi görünüyorlardı. Luna, onlara yaklaştı ve “Merak etmeyin, hep birlikte ışığımızı paylaşabiliriz,” dedi. Ateşböcekleri Luna’nın çevresinde dans etmeye başladılar. Luna’nın içindeki ışık daha da güçlenmişti. Ateşböcekleriyle birlikte yolculuğuna devam etti.
Krallığa geri döndüğünde, dolunay neredeyse tepeye ulaşmıştı. Kraliçe Aurora ve diğer periler sabırsızlıkla Luna’yı bekliyordu. Luna geldiğinde herkes onun parlayan kanatlarını fark etti. Artık o da en az diğer periler kadar parlak bir ışığa sahipti.
Aurora, Luna’ya gururla baktı. “Luna, senin ışığın her zaman içindeydi. Cesaretin, nezaketin ve yardımseverliğinle ışığını buldun,” dedi. Tüm periler, kanatlarını çırparak dolunayı aydınlatmak için gökyüzüne yükseldi. Luna, en parlak ışıklardan birini yayarak onların yanında yerini aldı.
O gece, insanlar gökyüzüne baktıklarında, daha önce hiç görmedikleri kadar parlak bir dolunay gördüler. Herkes ayın güzelliğine hayran kaldı ve Luna içten içe mutlulukla doldu. Artık biliyordu ki, gerçek ışık sadece dışarıda değil, kalbin derinliklerinde saklıydı.
Luna, o günden sonra her zaman içindeki cesaret ve iyiliği hatırladı. Diğer perilerle birlikte, insanların her dolunayı en parlak haliyle görebilmesi için çalışmaya devam etti. Ve her seferinde ışığı daha da büyüdü.
Sonunda, Luna’nın macerası peri krallığında dilden dile anlatılan bir hikaye haline geldi. Her küçük peri, cesur Luna’yı örnek aldı ve kalbindeki ışığı keşfetmek için çabaladı. Işıklı Diyarı, o günden sonra hiç olmadığı kadar parlak bir yer oldu.
Ve Luna, her gece dolunayın ışığında uçarken, içindeki iyilik ve cesaretin ışığıyla dünyayı aydınlatmaya devam etti. Mutlu son.
Arkadaşlarınla Paylaş