Bir zamanlar, çok uzak bir ülkede, peri masallarının gerçek olduğu bir yerde, küçük bir kız yaşardı. Adı Leyla idi ve çok meraklı ve maceracı bir çocuktu. Bir gün, ormana giderken, yolu üzerinde parlak renkli bir çiçek gördü. Çiçeğin yaprakları arasında küçük bir ışık parlıyordu. Leyla, çiçeğe yaklaştı ve ışığın aslında minik bir perinin kanadından geldiğini fark etti.
Peri, Leyla'yı görünce çok korktu ve kaçmaya çalıştı. Ama Leyla, onu yakalamak için hızlı davrandı ve eline aldı. Peri, Leyla'nın avucunda çırpınıyordu.
"Lütfen beni bırak!" diye yalvardı peri. "Sen kimsin? Neden buradasın?"
Leyla, periye zarar vermek istemediğini söyledi. Sadece onunla konuşmak istediğini, peri masallarını çok sevdiğini ve periler hakkında daha fazla şey öğrenmek istediğini anlattı.
Peri, Leyla'nın iyi niyetli olduğunu anladı ve sakinleşti. Kendini tanıttı. Adı Zara idi ve ormanın perilerinin prensesiydi. Ormana yeni taşınan bir aileye yardım etmek için buraya gelmişti. Ama insanlardan çok korkuyordu. Çünkü insanlar perileri anlamaz, onlara zarar verir veya onları yakalarlardı.
Leyla, Zara'ya güvence verdi. Ona zarar vermeyeceğine, onu kimseye göstermeyeceğine ve onun sırrını saklayacağına söz verdi. Zara da Leyla'ya güvenmeye başladı ve ona ormanın perilerinin yaşamını anlatmaya başladı.
Böylece, Leyla ve Zara arasında güzel bir dostluk başladı. Her gün ormanda buluşuyorlar, birlikte oyunlar oynuyorlar, şarkılar söylüyorlar ve hikayeler anlatıyorlardı. Leyla, peri masallarının gerçek olduğunu gördüğü için çok mutluydu. Zara da insanların kötü olmadığını, bazılarının perileri sevdiğini ve saygı duyduğunu öğrendiği için çok sevindi.
Ve böylece, onlar hep mutlu yaşadılar.
Arkadaşlarınla Paylaş