Bir varmış, bir yokmuş. Çok eski zamanlarda, güzel bir köyde Ayşe adında sevimli bir kız çocuğu yaşarmış. Ayşe altı yaşındaymış ve her gün yeni şeyler öğrenmeye bayılırmış. Meraklı gözleriyle etrafı inceler, sürekli sorular sorar ve dünyayı anlamaya çalışırmış.
Bir gün Ayşe, bahçede oynarken gökyüzünde uçan renkli bir kuş görmüş. Kuşun kanatları gökkuşağının tüm renklerini taşıyormuş. Ayşe kuşu izlerken kendi kendine düşünmüş: "Bu güzel kuşu kim yarattı acaba? Peki ya bu kocaman gökyüzünü, güneşi, yıldızları kim yaptı?"
Bu sorular Ayşe'nin aklını kurcalamaya başlamış. Hemen annesinin yanına koşmuş ve sormuş: "Anneciğim, bu dünyayı kim yarattı? Bizi kim var etti?"
Annesi gülümseyerek Ayşe'yi kucağına almış ve şöyle demiş: "Canım kızım, bu çok güzel bir soru. Bizi, bu dünyayı ve tüm evreni yaratan Allah'tır. Allah bizim yaratıcımızdır ve O her şeyi en güzel şekilde yaratmıştır."
Ayşe şaşkınlıkla sormuş: "Allah mı? O kim anne? Onu görebilir miyiz?"
Annesi sabırla açıklamış: "Allah'ı gözlerimizle göremeyiz canım. Ama O'nun varlığını her yerde hissedebiliriz. Bak etrafına, gördüğün her şey Allah'ın eseridir. Çiçekler, ağaçlar, kuşlar, yıldızlar... Hepsi O'nun yarattığı harika varlıklar."
Ayşe düşüncelere dalmış. "Peki anne, Allah bizi seviyor mu? Bizimle konuşuyor mu?"
"Elbette sevgili kızım. Allah bizi çok sever ve bize her zaman yardım eder. Bizimle dua yoluyla konuşabiliriz. Dua ettiğimizde Allah bizi duyar ve bize cevap verir."
Ayşe heyecanla zıplamış. "Wow! Bu çok harika! Peki, Allah'ın bizden istediği şeyler var mı?"
Annesi başını sallayarak cevap vermiş: "Evet canım, Allah bizden iyi insan olmamızı ister. Başkalarına karşı nazik ve yardımsever olmamızı, doğru sözlü olmamızı, büyüklerimize saygı göstermemizi ve çevremizi temiz tutmamızı ister."
Ayşe merakla sormuş: "Bunları nasıl öğrenebiliriz anne?"
"Bunları İslam dini bize öğretir tatlım. İslam, Allah'ın bize gönderdiği son dindir ve bize nasıl güzel bir insan olacağımızı anlatır."
Ayşe gözlerini kocaman açmış. "İslam mı? Bu çok ilginç geliyor. Bana daha fazla anlatır mısın?"
Annesi gülümsemiş. "Tabii ki canım. İslam barış ve sevgi dinidir. Bize Allah'a inanmayı, O'na ibadet etmeyi ve tüm insanlara, hatta hayvanlara bile iyi davranmayı öğretir. İslam'ın beş temel şartı vardır: Kelime-i şehadet getirmek yani Allah'ın tek olduğuna ve Muhammed'in O'nun elçisi olduğuna inanmak, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmek."
Ayşe heyecanla sormuş: "Bunlar ne demek anne? Anlamadım."
Annesi sabırla açıklamaya devam etmiş: "Namaz, günde beş kez Allah'a ibadet etmemizdir. Oruç, Ramazan ayında gün boyunca yemek yemeyip Allah'ı düşünmemizdir. Zekat, ihtiyacı olanlara yardım etmemizdir. Hac ise Mekke'ye gidip Allah'ın evini ziyaret etmemizdir."
Ayşe düşünceli bir şekilde başını sallamış. "Bunlar çok önemli şeyler gibi görünüyor. Peki ben de bunları yapabilir miyim?"
"Elbette yapabilirsin canım. Ama acele etmene gerek yok. Büyüdükçe bunları yavaş yavaş öğrenecek ve uygulayacaksın. Şimdilik sen iyi bir çocuk ol, anne babana saygılı ol, arkadaşlarınla iyi geçin ve her zaman doğruyu söyle. Bu da İslam'ın öğretilerini uygulamak demektir."
Ayşe'nin gözleri parlamış. "Tamam anneciğim! Ben iyi bir Müslüman olmak istiyorum. Allah'ı çok seviyorum ve O'nun istediği gibi yaşamak istiyorum."
Annesi Ayşe'yi kucaklamış. "Aferin benim akıllı kızıma. Allah da seni çok seviyor. Şimdi istersen sana İslam'la ilgili güzel bir hikaye anlatayım."
Ayşe heyecanla başını sallamış. Annesi anlatmaya başlamış:
"Bir zamanlar, çok uzak bir ülkede küçük bir çocuk varmış. Bu çocuğun adı Ali'ymiş. Ali çok fakir bir ailenin çocuğuymuş ama çok iyi kalpli ve dürüst bir çocukmuş. Bir gün pazardan dönerken yolda bir cüzdan bulmuş. Cüzdanın içi para doluymuş. Ali çok heyecanlanmış çünkü bu parayla ailesine yiyecek ve giyecek alabilirmiş. Ama sonra düşünmüş: 'Bu para benim değil. Birisi düşürmüş olmalı. Onu sahibine geri vermeliyim.'
Ali cüzdanı alıp köyün meydanına gitmiş ve yüksek sesle bağırmış: 'Kim cüzdanını kaybetti? Ben buldum, sahibine vermek istiyorum.' Biraz sonra yaşlı bir amca gelmiş. 'Evladım, o cüzdan benim. Düşürmüşüm. İçinde tüm param vardı.' demiş.
Ali hiç tereddüt etmeden cüzdanı amcaya vermiş. Amca çok şaşırmış ve duygulanmış. 'Sen çok dürüst bir çocuksun. Allah senden razı olsun.' demiş ve Ali'ye teşekkür etmek için biraz para vermek istemiş. Ama Ali kabul etmemiş. 'Amca, ben bunu Allah rızası için yaptım. Karşılığında bir şey istemem.' demiş.
Amca Ali'nin bu davranışından çok etkilenmiş. 'Peki evladım, madem öyle. Ben de senin bu iyiliğini ödüllendirmek istiyorum. Gel, seni evlat edineyim. Benim çocuğum yok. Sen benim oğlum ol.' demiş. Ali çok mutlu olmuş. Ailesiyle konuşmuş ve onlar da kabul etmiş.
Böylece Ali, dürüstlüğü ve iyi kalpliliği sayesinde yeni bir aileye kavuşmuş. Amca Ali'yi okutmuş, büyütmüş. Ali büyüyünce çok başarılı ve saygın biri olmuş. Kazandığı parayla da kendi ailesine ve köyündeki fakirlere yardım etmiş. Herkes onu çok sevmiş ve örnek almış."
Ayşe hikayeyi büyük bir ilgiyle dinlemiş. "Ne güzel bir hikaye anne! Ali çok iyi bir çocukmuş. Ben de onun gibi olmak istiyorum."
Annesi gülümsemiş. "Evet canım, Ali gibi dürüst ve iyi kalpli olmak çok önemli. İşte İslam bize böyle olmayı öğretir. Allah'ın emirlerine uyar, insanlara ve tüm canlılara iyi davranırsak, Allah da bizi sever ve bize yardım eder."
Ayşe düşünceli bir şekilde başını sallamış. "Anladım anne. İslam çok güzel bir dinmiş. Allah'ı ve Peygamberimizi çok sevdim. Artık her gün dua edeceğim ve iyi bir insan olmaya çalışacağım."
Annesi Ayşe'yi kucaklamış. "Aferin benim akıllı kızıma. Allah senden razı olsun. Şimdi istersen bahçeye çıkıp biraz oyun oynayalım. Oynarken de Allah'ın yarattığı güzellikleri gözlemleyelim. Ne dersin?"
Ayşe sevinçle zıplamış. "Evet anne, hadi gidelim!"
Böylece Ayşe ve annesi bahçeye çıkmışlar. Ayşe artık etrafındaki her şeye farklı gözlerle bakıyormuş. Çiçeklerin güzelliğinde, kuşların şarkısında, güneşin sıcaklığında hep Allah'ın sevgisini hissediyormuş. Her gece yatmadan önce dua ediyor, Allah'a şükrediyor ve iyi bir insan olmak için yardım istiyormuş.
Günler geçtikçe Ayşe, İslam'ı daha çok öğrenmiş ve sevmiş. Arkadaşlarına ve ailesine karşı daha nazik ve yardımsever olmuş. Okulda derslerine daha çok çalışmış. Sokak hayvanlarını beslemiş, çevresini temiz tutmuş. Herkes Ayşe'nin bu değişimini fark etmiş ve onu çok sevmiş.
Ayşe büyüdükçe İslam'ı daha iyi anlamış ve uygulamış. Namaz kılmayı, oruç tutmayı öğrenmiş. Kuran okumayı öğrenmiş ve anlamaya çalışmış. Büyüyünce de çevresindeki insanlara İslam'ı ve güzel ahlakı anlatmış. Böylece küçük Ayşe, Allah'ın sevgisini kazanan, çevresi tarafından sevilen ve sayılan bir insan olarak mutlu bir hayat sürmüş.
Ve bu güzel masal da burada sona ermiş. Bu hikaye bize İslam'ın güzelliğini, Allah'ın sevgisini ve iyi bir insan olmanın önemini öğretmiş. Umarım siz de Ayşe gibi iyi bir insan olur, Allah'ı sever ve O'nun gösterdiği yolda yürürsünüz.
Arkadaşlarınla Paylaş