Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, küçük bir köyde Ahmet adında bir çocuk yaşarmış. Ahmet, oldukça nazik ve yardımsever bir çocukmuş. Köydeki herkes onu severmiş çünkü her zaman zor durumda olanlara yardım eder, hiçbir zaman yardımdan kaçmazmış. Arkadaşlarıyla oyun oynarken bile, birisi düştüğünde ya da yardıma ihtiyacı olduğunda ilk koşan hep Ahmet olurmuş.
Bir gün Ahmet, köyün kenarındaki ormanda gezinirken, yerde parlayan bir taş görmüş. Bu taş, diğer taşlardan çok farklıymış; küçük ama göz alıcı bir parlaklığı varmış. Ahmet, taşı eline alıp incelediğinde, taşın içinden bir ses duymuş. "Merhaba Ahmet!" demiş taş. Ahmet, şaşkınlıkla etrafına bakmış ama kimseyi görememiş. "Ben, elindeki sihirli taşım. Beni bulduğun için çok şanslısın. Sana yardım edeceğim ve sen de başkalarına daha çok yardım edebileceksin," diye devam etmiş taş.
Ahmet, bu duruma çok şaşırmış ama taşın sesini dinlemeye karar vermiş. "Nasıl yardım edeceksin?" diye sormuş Ahmet merakla. Taş, "Beni her sıkıntıya düşen birine yardım etmek için kullanırsan, sana büyük bir iyilik gücü vereceğim. Ama unutma, bu gücü sadece iyi işler için kullanmalısın!" demiş. Ahmet bu teklifi çok sevmiş çünkü zaten her zaman insanlara yardım etmeyi seviyormuş.
Ertesi gün, köyde bir problem ortaya çıkmış. Yaşlı bir teyze, evine odun taşıyamayacak kadar hasta olmuş. Köylüler odun bulmakta zorlanıyormuş çünkü orman uzakta ve odunlar çok ağırmış. Ahmet hemen sihirli taşını çıkarmış ve "Teyzeye yardım etmek istiyorum," demiş. Bir anda taşın parlaklığı artmış ve Ahmet kendini çok güçlü hissetmiş. Büyük bir hızla ormana gitmiş, devasa odunları kolayca toplayıp yaşlı teyzenin evine getirmiş. Köy halkı Ahmet'in bu gücüne şaşırmış ama Ahmet kimseye sırrını açıklamamış. Yaşlı teyze ona teşekkür ederken Ahmet, "Önemli değil, hepimiz birbirimize yardım etmeliyiz," demiş gülümseyerek.
Bir süre sonra, köyde bir diğer sorun ortaya çıkmış. Küçük bir çocuğun kaybolduğunu duymuşlar. Ailesi, çocuklarını bulmak için her yeri aramış ama bir türlü bulamamışlar. Ahmet yine sihirli taşını eline almış ve "Bu çocuğu bulmalıyım," diye düşünmüş. Taş, ona yön göstermiş ve Ahmet çocuğun nerede olduğunu hemen anlamış. Ormanın derinliklerine doğru koşmuş, sonunda çocuğu bir ağacın altında bulmuş. Çocuk çok korkmuş ama Ahmet onu sakinleştirip eve getirmiş. Ailesi ona sarılıp teşekkürler etmiş. Ahmet, içinden taşına bir kez daha teşekkür etmiş çünkü bu gücü sadece başkalarına yardım etmek için kullanıyormuş.
Günler geçtikçe Ahmet, köyde her zor durumda olan kişiye yardım etmeye devam etmiş. Ama bir gün, köyde bir adam çıkagelmiş. Bu adam, çok zengin ama çok cimriymiş. Kimseye yardım etmez, her şeyi kendine saklarmış. Köy halkı onun bu tavrını hiç sevmezmiş. Adam, Ahmet'in yardımlarını duyunca onun gücünü kıskanmış. "Bu çocuk nasıl bu kadar güçlü olabilir?" diye düşünmüş. Bir gün, Ahmet'i yakalayıp gücünün sırrını öğrenmeye karar vermiş.
Adam, Ahmet'in yanına gelip ona büyük bir teklifte bulunmuş. "Eğer bana bu gücünü verirsen, sana bir servet veririm. Artık çalışmana gerek kalmaz, her istediğin şeye sahip olursun," demiş. Ahmet bir an için teklifi düşünmüş ama sonra taşın ona söylediklerini hatırlamış. "Bu güç sadece iyilik yapmak için var," demiş Ahmet kararlılıkla. "Benim amacım insanlara yardım etmek, zengin olmak değil." Adam bu cevap karşısında şaşırmış ve öfkelenmiş. "Bu güçle servet kazanabilirsin! Neden böyle bir fırsatı geri çeviriyorsun?" diye sormuş. Ahmet ise gülümseyerek, "Gerçek servet, başkalarına yardım etmekle kazanılır. İnsanların teşekkürleri ve gülümsemeleri, paradan daha değerlidir," demiş.
Adam bu cevaptan hiç memnun olmamış ama Ahmet'in kararlılığını görünce daha fazla ısrar edememiş ve köyden ayrılmış. Ahmet, taşın doğru olduğunu bir kez daha anlamış. Gerçek güç, iyilik yapmaktan ve başkalarına yardım etmekten gelirmiş. O günden sonra Ahmet, daha da büyük bir hevesle yardım etmeye devam etmiş.
Bir gün köyde büyük bir fırtına çıkmış. Ağaçlar devrilmiş, evler zarar görmüş. Köy halkı korkuyla ne yapacaklarını bilememiş. Ama Ahmet yine cesurca öne çıkmış ve sihirli taşını kullanarak köy halkına yardım etmiş. Ağaçları kaldırmış, evleri onarmış ve fırtınanın zararlarını ortadan kaldırmış. Köy halkı ona minnettar olmuş ve onu bir kahraman ilan etmiş.
Ahmet, sihirli taş sayesinde sadece insanlara yardım etmeyi değil, aynı zamanda iyiliğin ne kadar önemli olduğunu da öğrenmiş. Her zaman, "İyilik yaparsan, iyilik bulursun," der ve başkalarına da yardım etmeleri için ilham verirmiş. Köydeki herkes Ahmet'i örnek almış ve köy, her geçen gün daha da güzel ve yardımlaşan bir yer haline gelmiş.
Ahmet'in sihirli taşının sırrı ise sonsuza dek onunla kalmış. O, bu gücü asla kötüye kullanmamış ve her zaman sadece iyilik yapmak için kullanmış. Böylece, köyde huzur ve mutluluk içinde yaşamışlar. Ahmet ise her gece yatağa yatarken, taşını eline alır ve sessizce ona teşekkür edermiş. Çünkü biliyormuş ki, gerçek güç, başkalarına yardım edebilmekte ve iyilik yapabilmekte saklıymış.
Masal bu ya, Ahmet’in yardımları ve iyiliği sayesinde köy, her yıl büyük bir kutlama yapmaya başlamış. Bu kutlamada herkes birbirine yardım eder, ihtiyaç sahibi olanlara el uzatırmış. Ve böylece Ahmet’in iyilikle dolu kalbi, bütün köye ve hatta çevredeki diğer köylere bile ilham olmuş. Çünkü bu masal, sadece Ahmet’in değil, iyilik yapan herkesin hikâyesiymiş.
Ve böylece, iyilik dolu köyde herkes mutlu mesut yaşamaya devam etmiş.
Arkadaşlarınla Paylaş