Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok uzak diyarlarda, yemyeşil ormanlarla çevrili bir köy varmış. Bu köyde herkesin çok sevdiği, iyiliksever ve zeki bir çocuk yaşarmış. Adı Keloğlan’mış. Keloğlan, koca kafası ve kelliğiyle ünlü olsa da, kalbi sevgi ve iyilik doluymuş.
Bir gün, Keloğlan ormanda dolaşırken, yaşlı bir adamın yol kenarında oturduğunu görmüş. Adam çok bitkin ve aç görünüyormuş. Keloğlan, yaşlı adama yaklaşmış ve ona yardım etmek istemiş. "Merhaba amca, bir derdiniz mi var?" diye sormuş.
Yaşlı adam, Keloğlan’a bakarak gülümsemiş. "Evet evlat, birkaç gündür yoldayım ve çok açım. Bana biraz yiyecek verir misin?"
Keloğlan, cebindeki küçük ekmek parçasını ve bir parça peyniri çıkarmış. "Buyurun amca, bunları yiyebilirsiniz," demiş.
Yaşlı adam yiyecekleri yemiş ve Keloğlan’a teşekkür etmiş. "Sen çok iyi bir çocuksun. İyiliğin karşılıksız kalmaz. Sana bir sır vereyim. Ormanın derinliklerinde sihirli bir değnek var. O değneği bulursan, dilediğin her şeyi gerçekleştirebilirsin," demiş.
Keloğlan, yaşlı adama teşekkür etmiş ve hemen sihirli değneği aramaya karar vermiş. Ormanın derinliklerine doğru yürümeye başlamış. Yol boyunca, karşısına çıkan hayvanlara ve bitkilere zarar vermemeye özen göstermiş. Çünkü Keloğlan, doğaya ve hayvanlara çok saygı duyan bir çocukmuş.
Bir süre sonra, Keloğlan, büyük ve eski bir ağacın altında parlak bir ışık görmüş. Işığa doğru ilerlediğinde, sihirli değneği bulmuş. Değneği eline aldığında, etrafı parlak bir ışıkla kaplanmış. Keloğlan, sihirli değneğin gücünü hissetmiş ve bu gücü iyilik yapmak için kullanmaya karar vermiş.
Köyüne geri döndüğünde, Keloğlan sihirli değneği kullanarak köylülerin hayatını kolaylaştırmaya başlamış. İlk olarak, köydeki fakir aileler için yiyecek ve su sağlamış. Ardından, köydeki çocukların eğitim alabilmesi için sihirli değnekle bir okul inşa etmiş. Herkes Keloğlan’ın bu iyiliklerini takdir etmiş ve ona minnettar kalmış.
Bir gün, Keloğlan, köyün dışındaki dağlık bölgede yaşayan bir devin köyü rahatsız ettiğini duymuş. Dev, köylülerin ekinlerini çalıyor ve evlerine zarar veriyormuş. Keloğlan, sihirli değneğiyle devi durdurmaya karar vermiş. Değin devin yaşadığı mağaraya doğru yola çıkmış.
Mağaraya vardığında, devi uyurken bulmuş. Keloğlan, devin yanına sessizce yaklaşmış ve sihirli değneği kullanarak devin boyutunu küçültmüş. Devin uyanıp kendini küçük ve güçsüz hissettiğini gören Keloğlan, ona nasihat vermiş. "Artık kimseye zarar vermeyeceksin. İyilik yaparak daha mutlu olabilirsin," demiş.
Devin içindeki kötülük, Keloğlan’ın sözleriyle kaybolmuş ve dev, Keloğlan’a teşekkür etmiş. "Bana iyiliğin gücünü gösterdin. Artık kimseye zarar vermeyeceğim ve köylülerin dostu olacağım," demiş.
Keloğlan ve dev, köye birlikte dönmüşler. Köylüler, devin değiştiğini ve artık dost olduğunu görünce çok mutlu olmuşlar. Dev, köylülere yardım etmeye başlamış ve köydeki herkes onun bu değişiminden memnun kalmış. Artık dev, köyün en çalışkan ve yardımsever bireylerinden biri olmuş.
Günler geçtikçe, Keloğlan’ın iyilik hikayeleri dört bir yana yayılmış. Diğer köylerden ve kasabalardan insanlar, Keloğlan’dan yardım istemek için gelmişler. Keloğlan, sihirli değneğiyle her zaman iyilik yapmış ve insanların hayatlarını güzelleştirmiş.
Bir gün, uzak bir krallıktan bir haberci gelmiş. Krallığın prensesi çok hasta olmuş ve hiçbir doktor ona çare bulamamış. Kral, Keloğlan’ın iyiliklerini duymuş ve ondan yardım istemiş. Keloğlan, sihirli değneğiyle hemen yola çıkmış ve krallığa doğru ilerlemiş.
Krallığa vardığında, kral ve kraliçe onu büyük bir umutla karşılamış. Keloğlan, prensesin odasına girmiş ve sihirli değneğini kullanarak prensesi iyileştirmiş. Prenses gözlerini açıp gülümsediğinde, kral ve kraliçe sevinçten gözyaşlarını tutamamışlar. "Teşekkür ederiz Keloğlan, sen gerçek bir kahramansın," demişler.
Keloğlan, mütevazı bir şekilde gülümsemiş. "Ben sadece elimden geleni yaptım. İyilik yapmak en büyük mutluluktur," demiş.
Kral, Keloğlan’a büyük bir ödül vermek istemiş ama Keloğlan, ödülü kabul etmemiş. "Ben sadece iyilik yapmak için buradayım. En büyük ödül, insanların mutlu olduğunu görmek," demiş.
Keloğlan, krallıktan ayrılırken halkın sevgi ve minnettarlığıyla uğurlanmış. Kendi köyüne döndüğünde, köylüler onu büyük bir sevinçle karşılamış. Herkes, Keloğlan’ın iyilik dolu kalbini ve yaptığı yardımları konuşuyormuş.
Keloğlan’ın hikayesi, nesilden nesile aktarılmış. Onun iyilikleri ve yardımseverliği, köyde ve çevrede yaşayan herkes için birer örnek olmuş. Keloğlan, hayatı boyunca sihirli değneğiyle iyilik yapmaya ve insanlara yardım etmeye devam etmiş.
Ve böylece, Keloğlan’ın iyilik dolu hikayesi mutlu sonla bitmiş. Keloğlan, her zaman sevgiyle ve iyilikle anılmış. Onun hikayesi, çocuklara ve büyüklere iyiliğin ve yardımseverliğin önemini anlatmış.
Gökten üç elma düşmüş biri anlatana, biri dinleyene, biri de iyilik yapanlara.
Son.
Arkadaşlarınla Paylaş