Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, pire berber iken, uzak diyarlarda Keloğlan adında bir genç yaşarmış. Keloğlan, adı gibi kelmiş ama aklı çok parlakmış. Saf ve temiz kalpli, yardımsever ve çalışkan biriymiş. Annesiyle birlikte küçük bir köyde yaşar, tarlada çalışır, hayvanlara bakar ve annesine yardım edermiş. Keloğlan’ın en büyük hayali, bir gün köylerinin dışında büyük bir maceraya atılmakmış.
Bir gün Keloğlan, tarlada çalışırken yaşlı bir adam yanına gelmiş. Adamın üzerinde eski püskü giysiler varmış ve çok yorgun görünüyormuş. Keloğlan, adamın haline acımış ve ona yardım etmeye karar vermiş. Yaşlı adama bir bardak su vermiş, onu gölge bir ağacın altına oturtmuş ve dinlenmesini sağlamış. Yaşlı adam, Keloğlan’a teşekkür etmiş ve ona şöyle demiş:
"Evlat, senin bu iyiliğini unutmayacağım. Ben aslında bir bilgeyim ve senin gibi iyi kalpli gençlere yardım etmeyi seviyorum. Sana bir sır vereceğim. Uzak diyarlarda, Altın Dağı’nın ardında bir hazine saklı. Ancak bu hazineyi bulmak kolay değil. Yol boyunca birçok engelle karşılaşacaksın. Ama senin gibi cesur ve akıllı biri, bu zorlukların üstesinden gelebilir. Bu yolculuğa çıkmak istersen, sana yardım edecek bir harita vereceğim."
Keloğlan, yaşlı bilgenin teklifine çok sevinmiş. Macera dolu bir yolculuk yapma fırsatı ayağına gelmişti. Yaşlı bilgenin verdiği haritayı almış ve hemen annesinin yanına gitmiş. Annesine durumu anlatmış ve onun duasını alarak yola çıkmaya karar vermiş. Annesi, Keloğlan’ın bu cesaretini takdir etmiş ve ona şöyle demiş:
"Oğlum, yolun açık olsun. İyi kalpliliğin ve zekân sayesinde bu yolculukta başarılı olacağına inanıyorum. Ama unutma, her zaman yardımsever ol ve insanlara iyilik yap. İyilik, seni her zaman koruyacaktır."
Keloğlan, annesinin sözlerini kalbine kazımış ve yola çıkmış. Günlerce yürümüş, dağları aşmış, vadileri geçmiş. Bir gün yolculuk ederken, büyük ve karanlık bir ormana gelmiş. Ormanda ilerlerken bir grup haydutla karşılaşmış. Haydutlar, Keloğlan’ın elindeki haritayı görmüş ve onu durdurmuşlar.
"Hey sen! Bu harita kimin?" demiş haydutların lideri. "Bu haritayı bize ver, yoksa seni buradan sağ çıkarmayız."
Keloğlan, korkusuzca haydutların liderine bakmış ve şöyle demiş: "Bu harita benim. Ama sizinle kavga etmek istemiyorum. Eğer siz de hazineyi bulmak isterseniz, gelin birlikte çalışalım. Hazineyi bulduğumuzda paylaşırız."
Haydutların lideri, Keloğlan’ın cesaretine ve iyi niyetine şaşırmış. Bir süre düşündükten sonra, teklifi kabul etmiş ve birlikte yola devam etmişler. Keloğlan ve haydutlar, ormanın derinliklerinde ilerlerken bir çocuğun ağlama sesini duymuşlar. Sesin geldiği yere doğru gittiklerinde, küçük bir kız çocuğunun bir ağacın altında oturup ağladığını görmüşler.
Keloğlan hemen yanına gitmiş ve kız çocuğuna neden ağladığını sormuş. Kız çocuğu, ailesinin ormanda kaybolduğunu ve onlara ulaşamadığını söylemiş. Keloğlan, kıza yardım etmeye karar vermiş. Haydutlara dönerek, "Bu küçük kıza yardım etmemiz gerekiyor. Onun ailesini bulmalıyız" demiş. Haydutlar önce tereddüt etmişler ama sonra Keloğlan’ın kararlılığı karşısında ikna olmuşlar.
Birlikte, küçük kızın ailesini aramaya başlamışlar. Ormanın içinde ilerlerken, sonunda kızın ailesini bulmuşlar. Kızın ailesi, Keloğlan’a ve haydutlara teşekkür etmiş ve onlara minnettar kalmışlar. Keloğlan, kızın ailesine güvenli bir şekilde köylerine dönmeleri için yardım etmiş.
Keloğlan ve haydutlar, yolculuklarına devam etmişler. Birkaç gün sonra, büyük bir nehre gelmişler. Nehrin karşısına geçmeleri gerekiyormuş ama köprü yokmuş. Haydutlar, "Bu nehri nasıl geçeceğiz? Burada kalmak zorundayız" demişler. Ama Keloğlan pes etmemiş. Nehir boyunca yürüyerek bir çözüm aramaya başlamış.
Sonunda, büyük bir ağaç kütüğü bulmuş. Bu kütüğü kullanarak bir sal yapabileceğini düşünmüş. Haydutlar da Keloğlan’a yardım etmiş ve birlikte bir sal yapmışlar. Salı nehre indirip, karşı kıyıya geçmeyi başarmışlar. Haydutlar, Keloğlan’ın zekâsına ve kararlılığına hayran kalmışlar.
Yolculuklarına devam ederken, büyük bir mağara ile karşılaşmışlar. Mağaranın içinde ilerlerken, duvarlarda parlayan taşlar görmüşler. Bu taşlar, onları doğru yola yönlendirmiş. Bir süre sonra, mağaranın derinliklerinde büyük bir kapı bulmuşlar. Kapının üzerinde bir yazı varmış: "Gerçek hazine, iyilik ve cesaretle açılır."
Keloğlan, bu yazıyı okuyunca gülümsemiş ve kapıya yaklaşmış. Haydutlar, "Bu kapıyı nasıl açacağız?" diye sormuşlar. Keloğlan, "Bu kapı, ancak iyilik ve cesaretle açılır. Eğer hepimiz birlikte bu kapının önünde iyiliklerimizi ve cesaretimizi düşünürsek, kapı açılacaktır" demiş.
Herkes, kapının önünde iyiliklerini ve cesaretlerini düşünmeye başlamış. Haydutlar bile, Keloğlan’ın onlara yaptığı iyilikleri ve birlikte geçirdikleri zorlukları hatırlamışlar. Bir süre sonra, kapı ağır ağır açılmaya başlamış. İçeri girdiklerinde, büyük bir hazinenin parladığını görmüşler. Altınlar, mücevherler ve değerli eşyalarla dolu bir oda onları bekliyormuş.
Keloğlan ve haydutlar, hazineyi paylaşmışlar. Her biri, ihtiyacı kadarını almış ve geri kalanını köylerine götürmek üzere yola çıkmışlar. Keloğlan, hazineyi köyüne getirip, annesine vermiş. Annesi, Keloğlan’ın bu başarısından gurur duymuş ve ona şöyle demiş: "Oğlum, senin bu iyilik dolu kalbin ve cesaretin sayesinde bu hazineye ulaştın. Ama en büyük hazine, senin kalbindeki iyilik ve sevgidir."
Keloğlan, annesinin sözlerini dinlerken mutlu olmuş ve ona sarılmış. Artık köylerinde daha mutlu ve refah içinde yaşayacaklardı. Keloğlan, macerası boyunca öğrendiği en önemli şeyin iyilik ve cesaret olduğunu anlamış. Bu değerleri hayatının her anında yaşatmaya karar vermiş.
Keloğlan, köyüne döndükten sonra da iyilik yapmaya devam etmiş. Köydeki yaşlılara yardım etmiş, çocuklarla oyun oynamış ve ihtiyaç sahiplerine destek olmuş. Keloğlan’ın bu iyilik dolu kalbi, köydeki herkesin sevgisini kazanmış. Artık herkes, Keloğlan’ı bir kahraman olarak görüyormuş.
Günlerden bir gün, köylerine kötü kalpli bir dev musallat olmuş. Dev, köylülerin mahsullerini çalmış, evlerine zarar vermiş ve insanlara korku salmış. Köylüler, devle başa çıkamıyor ve çok korkuyorlarmış. Keloğlan, köylülerin bu çaresiz halini görünce, devle mücadele etmeye karar vermiş.
Keloğlan, devin yaşadığı mağaraya gitmiş ve devle konuşmuş. "Hey dev! Neden köylülere zarar veriyorsun? Onlara ne istediklerini sormadan neden kötülük yapıyorsun?" demiş. Dev, Keloğlan’ın cesaretine şaşırmış ve ona şöyle demiş: "Ben, kötü kalpli bir devim. İstediğimi alırım ve kimse bana karşı gelemez."
Keloğlan, devin karşısında korkusuzca durarak şöyle demiş: "Ama ben sana karşı geliyorum. Çünkü iyilik ve cesaret, kötülüğün üstesinden gelir. Sen de kötülüğü bırakıp iyilik yaparsan, daha mutlu bir yaşam sürebilirsin."
Dev, Keloğlan’ın bu sözleri karşısında düşünmeye başlamış. Hayatında hiç iyilik yapmamış ve hep yalnız kalmış biriymiş. Keloğlan’ın bu cesur ve iyi niyetli tavrı, devin kalbinde bir şeylerin değişmesine sebep olmuş. Dev, Keloğlan’ın bu sözlerini dinleyerek, kötülüğü bırakmaya karar vermiş.
Keloğlan ve dev, köye geri dönmüşler. Köylüler, devin yanındaki Keloğlan’ı görünce çok şaşırmışlar. Keloğlan, köylülere devin artık kötü kalpli olmadığını ve iyilik yapmaya karar verdiğini anlatmış. Dev, köylülere zarar verdiği her şeyi geri vermiş ve onlardan özür dilemiş.
Köylüler, devin bu değişimini görünce çok mutlu olmuşlar. Keloğlan ve dev, köyde birlikte çalışmışlar ve köylülere yardım etmişler. Dev, köylülerin sevgisini kazanmış ve artık onların dostu olmuş. Keloğlan, devin bu değişimini görmekten çok mutlu olmuş ve ona şöyle demiş: "Gördün mü? İyilik ve cesaret, her zaman kazandırır. Sen de artık bizim gibi iyilik dolu bir yaşam süreceksin."
Keloğlan, bu maceradan da başarıyla dönmüş ve köydeki herkesin sevgisini kazanmış. Annesi, Keloğlan’ın bu cesaretini ve iyilik dolu kalbini her zaman takdir etmiş ve ona şöyle demiş: "Oğlum, senin bu iyilik ve cesaret dolu kalbin sayesinde köyümüz daha mutlu bir yer oldu. Sen, her zaman bizim kahramanımız olacaksın."
Keloğlan, annesinin bu sözleri karşısında gülümsemiş ve ona sarılmış. Artık köylerinde huzur, mutluluk ve iyilik hakimmiş. Keloğlan, hayatı boyunca iyilik yapmaya ve cesur olmaya devam etmiş. Bu masal da burada mutlu sonla bitmiş.
Ve işte, Keloğlan’ın iyilik ve cesaret dolu maceralarıyla dolu bu hikayesi, bize her zaman iyiliğin ve cesaretin önemini anlatıyor. Unutmayın çocuklar, iyilik yapmak ve cesur olmak her zaman en büyük hazinedir. Bu değerleri kalbinizde taşıyın ve hayatınız boyunca uygulayın. Masalımız burada sona erdi. Hepinize mutlu ve iyilik dolu geceler dilerim tatlı rüyalar.
Arkadaşlarınla Paylaş