Keloğlan Masalları 12 - Keloğlan ve Cin
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, uzak bir ülkede Keloğlan adında bir çocuk yaşarmış. Keloğlan çok akıllı, cesur ve meraklı bir çocukmuş ama çok da fakirmiş. Annesiyle birlikte küçük bir kulübede yaşar, geçinmek için bahçelerine ektikleri sebzeleri satarlarmış.
Bir gün Keloğlan, bahçelerine gelen bir cini görmüş. Cin, çok küçük ve çirkin görünüyormuş. Keloğlan, cinin bahçelerindeki meyveleri yediğini görünce çok kızgın olmuş.
- Hey cin, dedi. Ne yapıyorsun sen? Bu meyveler bizimdir. Bırak onları.
Cin, Keloğlan'ın sesini duyunca dönüp bakmış. Keloğlan'ı görünce korkmuş.
- Lütfen bana zarar verme, dedi. Ben sadece acıktım. Biraz meyve yemek istedim.
- Sen kimsin ki bana zarar vereyim? dedi Keloğlan. Senin gibi cücelerden korkacak değilim.
- Ben cüce değilim, dedi cin. Ben bir cinim. Ama çok zavallıyım. Bir lambanın içinde hapsoldum.
- Lamba mı? dedi Keloğlan. Nasıl yani?
- Şöyle, dedi cin. Ben eskiden çok güçlü ve zengin bir cindim. Ama bir büyücü tarafından yakalandım ve bir lambanın içine hapsedildim. Büyücü bana şöyle dedi: "Senin gibi kötü bir cinin özgür kalmasına izin veremem. Seni bu lambanın içine kapatıyorum. Ancak lambayı ovan biri seni serbest bırakabilir."
- Peki ya sonra? dedi Keloğlan.
- Sonra büyücü lambayı alıp uzaklara attı, dedi cin. Ben de lambanın içinde yalnız kaldım. Yıllarca kimse lambayı bulup ovmadı. Ta ki sen gelene kadar.
- Ben mi? dedi Keloğlan.
- Evet sen, dedi cin. Sen lambayı bulup ovduğun için ben serbest kaldım.
- Ne lambası? dedi Keloğlan.
- Şu lamba işte, dedi cin ve bahçede duran eski bir lambayı gösterdi.
Keloğlan, lambaya bakınca hatırlamış.
- Aaa evet, dedi. Bu lambayı dün pazarda gördüm. Çok eski ve tozlu görünüyordu. Satıcı bana bedava verdi.
- İyi ki de vermiş, dedi cin. Yoksa ben hala lambanın içinde olacaktım.
- Peki ya şimdi ne olacak? dedi Keloğlan.
- Şimdi sana teşekkür etmem gerekir, dedi cin. Sen benim efendimsin artık. Bana üç dilek hakkı veriyorum.
- Üç dilek mi? dedi Keloğlan.
- Evet üç dilek, dedi cin. Ne istersen yapabilirim.
Keloğlan bunu duyunca çok şaşırmış ve sevinmiş.
- Gerçekten mi? dedi. Bana her şeyi yapabilir misin?
- Evet her şeyi, dedi cin. Sadece bana söylemen yeterli.
Keloğlan bunu duyunca düşünmeye başlamış.
- Peki ya ben ne isteyeyim? demiş.
- Sen bilirsin, demiş cin.
Keloğlan, cinin sözüne inanmış ve üç dileğini söylemiş.
- Tamam, demiş. Benim üç dileğim şunlar:
- Birincisi, annemle birlikte yaşayabileceğimiz büyük ve güzel bir ev istiyorum.
- Tamam, dedi cin. Bu kolay. Ve salladığı asasından çıkan ışıkla Keloğlan'ın küçük kulübesini büyük ve güzel bir eve dönüştürmüş.
- İkincisi, bahçemdeki sebzelerin ve meyvelerin bol ve lezzetli olmasını istiyorum.
- Tamam, dedi cin. Bu da kolay. Ve salladığı asasından çıkan ışıkla Keloğlan'ın bahçesindeki sebzeleri ve meyveleri bol ve lezzetli yapmış.
- Üçüncüsü, seninle arkadaş olmak istiyorum.
- Tamam, dedi cin. Bu da çok kolay. Ve salladığı asasından çıkan ışıkla kendisini küçük ve sevimli bir köpeğe dönüştürmüş.
- İşte bak, dedi cin. Artık seninle arkadaş olabilirim. Seninle birlikte yaşayabilirim.
Keloğlan bunu görünce çok mutlu olmuş ve cini kucaklamış.
- Teşekkür ederim cin, demiş. Sen çok iyi bir cinsin. Senin gibi bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım.
Cin de Keloğlan'a sarılmış.
- Ben de teşekkür ederim Keloğlan, demiş. Sen çok iyi bir insansın. Senin gibi bir efendim olduğu için çok mutluyum.
Ve onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Arkadaşlarınla Paylaş