Bir zamanlar, sakin ve huzurlu bir köyde yaşayan küçük bir kız çocuğu vardı. Bu küçük kızın adı Zeynep’ti. Zeynep, köyün en neşeli, en meraklı çocuğuydu. Gündüzleri bahçede koşar, kelebeklerle oynar, çiçeklerin kokusunu içine çekerdi. Ancak her gece, yatma vakti geldiğinde Zeynep’in kafasında bir sürü soru belirirdi. Zeynep’in en sevdiği şeylerden biri de annesinin ona uyumadan önce anlattığı masallardı. Annesi her gece ona yeni bir masal anlatır, Zeynep de masalın heyecanıyla gözlerini kapatıp uykuya dalardı.
Bir gece, Zeynep yatağına uzandı ama bir türlü uyuyamadı. Kafasında o kadar çok soru vardı ki, bir türlü rahatlayamıyordu. Annesi onun yanına geldi ve saçlarını okşayarak, “Ne oldu tatlım, neden uyumuyorsun?” diye sordu.
Zeynep gözlerini annesine dikti ve, “Anne, yıldızlar neden bu kadar parlak? Onlar hep orada mıydı? Peki ya rüzgâr, o nereden gelir? Neden ağaçlar rüzgârda sallanır?” diye sormaya başladı. Annesi gülümsedi. Zeynep’in meraklı olması hoşuna gidiyordu. “Merak etme güzel kızım,” dedi, “Bu gece sana tüm bu sorularının cevabını verecek bir masal anlatacağım.”
Annesi Zeynep’in yorganını düzeltip oturdu ve masalına başladı:
“Bir zamanlar, bulutların üstünde yaşayan küçük bir yıldız vardı. Bu yıldızın adı Işık’tı. Işık, her gece gökyüzüne çıkıp insanlara parlak bir ışık saçardı. Ama Işık, bazen çok yalnız hissederdi. Çünkü o, bulutların üzerinde yalnız başına yaşardı. Bir gün, Işık gökyüzünden aşağı bakarken, yeryüzünde ne kadar çok çocuğun olduğunu fark etti. Hepsi neşe içinde oynuyor, koşuyor, kahkahalar atıyordu. Işık’ın içi sevinçle doldu. 'Ah, keşke ben de onların yanında olabilseydim!' diye düşündü.”
Zeynep, heyecanla annesinin anlattıklarını dinlerken, “Sonra ne oldu?” diye sordu.
Annesi gülümseyerek devam etti:
“Işık, yeryüzüne inmeye karar verdi. Gökyüzündeki en büyük yıldız olan Güneş’e gidip ondan izin istedi. Güneş, Işık’a gülümsedi ve dedi ki: 'Tabii ki inebilirsin, ama unutmaman gereken bir şey var. Eğer yeryüzünde iyilik yapmazsan, ışığın sönebilir ve gökyüzüne geri dönemeyebilirsin.'
Işık, bu öğüdü kulağına küpe etti ve yeryüzüne doğru süzüldü. Ayaklarını yumuşacık çimenlere bastığında, etrafına baktı ve kocaman ağaçlar, uçuşan kelebekler, rengarenk çiçeklerle dolu bir dünya gördü. Çok mutluydu! Ama hemen bir sorun fark etti. Köyde yaşayan çocuklar birbirleriyle kavga ediyorlardı. Herkes oyuncağını paylaşmak istemiyor, kendi aralarında anlaşmazlıklar yaşıyorlardı.”
Zeynep’in kaşları çatıldı. “Kavga mı ediyorlardı? Bu çok üzücü,” dedi.
Annesi başını salladı. “Evet tatlım, çok üzücüydü. Ama Işık, bu durumu düzeltmek için bir plan yaptı. Işık, çocukların yanına gidip onlara şunu söyledi: 'Hepiniz çok özel ve değerlisiniz. Ama bir arada olduğunuzda çok daha güçlüsünüz. Eğer birbirinize yardım ederseniz, hepiniz daha mutlu olursunuz.'”
“Çocuklar Işık’ın sözlerini dinleyince, önce şaşırdılar. Çünkü o zamana kadar hiç kimse onlara bu kadar önemli bir şey söylememişti. Sonra birbirlerine bakıp gülümsediler ve Işık’ın öğüdünü dinlemeye karar verdiler. Birbirlerine yardım etmeye, oyuncaklarını paylaşmaya başladılar. Ve tahmin et ne oldu?”
Zeynep heyecanla sordu: “Ne oldu anne?”
Annesi devam etti: “Köydeki bütün çocuklar daha mutlu oldular. Artık kimse birbirine kızmıyor, herkes yardımlaşıyordu. Işık ise her gün çocukların neşesini görmek için yeryüzüne inmeye devam etti. Ama Işık sadece çocuklara yardım etmiyordu. Yaşlılara, bitkilere, hayvanlara da yardım ediyordu. Rüzgar estiğinde ağaçların dallarına dokunarak onları okşuyor, çiçeklere su taşınmasına yardım ediyordu.”
Zeynep bu kısımdan çok etkilendi. “Demek ki iyilik yapmak sadece insanlarla ilgili değilmiş, değil mi anne?” diye sordu.
Annesi ona sevgi dolu gözlerle baktı ve başını salladı. “Evet canım kızım. İyilik yapmak, doğadaki her şeye iyi davranmak anlamına gelir. Işık bunu çok iyi biliyordu ve her gün, hem insanlara hem de doğaya yardım etmek için elinden geleni yapıyordu. Ve biliyor musun, her yaptığı iyilikle ışığı daha da parlak hale geliyordu. O kadar çok iyilik yaptı ki, sonunda gökyüzündeki en parlak yıldızlardan biri oldu.”
Zeynep, bu masalı çok sevmişti. Gözlerini kapatıp annesinin anlattığı Işık’ı hayal etti. “Anne,” dedi, “Işık’ın yaptığı gibi ben de her gün birine iyilik yapmak istiyorum. Belki benim de ışığım parlamaya başlar.”
Annesi, Zeynep’in bu sözlerine çok mutlu oldu. “Tabii ki tatlım. Her iyilik bir ışık gibidir. Başkalarına yardım ettikçe, senin içindeki ışık da büyür ve sen de Işık gibi parlamaya başlarsın.”
Zeynep, annesinin yanaklarına bir öpücük kondurdu ve gözlerini kapattı. “O zaman, yarın ilk iş olarak arkadaşlarımla oyuncaklarımı paylaşacağım ve yardıma ihtiyacı olan birine yardım edeceğim,” dedi.
Annesi gülümseyerek, “İyi geceler tatlı kızım. Işık’ın parlaklığı senin rüyalarını aydınlatsın,” dedi ve odadan sessizce çıktı.
Zeynep, yorganına sarınıp derin bir nefes aldı. Artık çok daha huzurluydu ve içinde büyük bir mutluluk vardı. Işık gibi iyi bir insan olma fikri ona çok güzel geliyordu. Gözlerini kapadı ve rüyasında kendini gökyüzünde, parıldayan bir yıldız olarak buldu. O da tıpkı Işık gibi gökyüzünden yeryüzüne iniyor, insanlara yardım ediyor, onlara iyiliğin gücünü gösteriyordu.
Sabah olduğunda Zeynep, yeni bir güne büyük bir hevesle uyandı. O günden sonra her gün birine iyilik yapmaya karar verdi. Bazen arkadaşlarına yardım ediyor, bazen komşu teyzeye marketten ekmek alıyordu. Bazen de sokaktaki kedilere su ve yemek bırakıyordu. Her gün birine iyilik yaptıkça, içindeki mutluluk büyüyordu. Ve Zeynep, annesinin ona anlattığı Işık gibi, her geçen gün daha da parlamaya başladı.
Zeynep’in bu iyilik dolu davranışları kısa sürede köydeki diğer çocuklar tarafından da fark edildi. Onlar da Zeynep’in peşinden gitmeye karar verdiler. Artık köydeki çocuklar birbirlerine daha çok yardım ediyor, oyuncaklarını paylaşıyor ve yardıma muhtaç insanlara el uzatıyorlardı. Köy, iyiliğin ve yardımlaşmanın hakim olduğu bir yer haline gelmişti. Herkes çok mutlu ve huzurluydu.
Zeynep’in annesi bir gün ona, “Seninle çok gurur duyuyorum Zeynep. Sen ve arkadaşların köyümüze iyilik getirdiniz,” dedi.
Zeynep ise sadece gülümsedi. Çünkü artık biliyordu ki, iyilik yapmak her zaman insana geri dönerdi. Ve o, bu güzel döngüyü başlatmaktan dolayı çok mutluydu.
Böylece Zeynep, her gece annesinden yeni masallar dinleyerek büyüdü. Her masal, ona yeni bir ders ve ilham kaynağı oldu. Ama en çok sevdi
Arkadaşlarınla Paylaş