Bir varmış, bir yokmuş... Uzak diyarlarda, yemyeşil ormanların arasında gizlenmiş küçük bir krallık varmış. Bu krallığın adı Güneş Krallığı'ymış. Güneş Krallığı, adını her sabah doğan güneşin altın rengi ışıklarından alırmış. Bu krallıkta herkes mutlu ve huzurlu bir yaşam sürermiş. İnsanlar birbirlerine yardım eder, paylaşmayı sever, doğayı ve hayvanları korurmuş. Krallığın yöneticisi olan Kral Sancar, bilge ve adil bir hükümdarmış. Onun biricik oğlu Prens Ege ise cesur, meraklı ve iyiliksever bir gençmiş.
Prens Ege, babasından öğrendiği adalet ve merhamet duygularını hayatında her zaman uygulamaya çalışırmış. Günlerini krallığın dört bir yanını dolaşarak, halkın sorunlarını dinleyerek ve onlara yardımcı olarak geçirirmiş. Ancak Prens Ege'nin en büyük hayali, bir gün krallığı için büyük bir kahramanlık yapmakmış. Bir sabah, Güneş Krallığı'nın güzel ormanında gezinirken Prens Ege'nin karşısına yaşlı bir bilge çıkmış. Bilge, uzun beyaz sakalları ve derin mavi gözleriyle çok bilge ve tecrübeli görünüyormuş.
Bilge, Prens Ege'ye yaklaşarak, "Genç prens, senin içinde büyük bir cesaret ve iyilik görüyorum. Krallığını büyük bir tehlike bekliyor. Bu tehlikeyi durdurmak senin görevin olacak," demiş. Prens Ege şaşırmış ve biraz endişelenmiş. "Ama nasıl bir tehlike bu? Ve ben ne yapabilirim?" diye sormuş.
Bilge, "Uzaklardaki Karanlık Orman'da yaşayan Kötü Büyücü, Güneş Krallığı'nın sonsuza dek karanlığa gömülmesini planlıyor. Eğer onu durdurmazsak, güneş bir daha asla doğmayacak ve krallığın halkı sonsuz bir karanlık içinde kalacak," diye açıklamış. Prens Ege, bu haberi duyunca içini büyük bir kararlılık kaplamış. "Ne yapmam gerekiyor?" diye sormuş bilgeye.
Bilge, Prens Ege'ye bir harita vermiş. Haritada Karanlık Orman'ın yerini ve Kötü Büyücü'nün kalesine giden yolu göstermiş. "Bu yolculuk zorlu olacak, ama unutma, cesaretin ve iyiliğin seni başarıya ulaştıracak. Yolda karşına çıkan her canlıya yardım etmeyi unutma, çünkü iyilikle büyücünün karanlık büyüsünü bozabilirsin," demiş bilge.
Prens Ege, bilgenin sözlerini aklında tutarak yola çıkmış. Ormanlar, dağlar ve derin vadilerden geçerek Karanlık Orman'a doğru ilerlemiş. Yolculuğu boyunca pek çok engelle karşılaşmış. Önce devasa bir nehirle karşılaşmış. Nehir o kadar hızlı akıyormuş ki, karşıya geçmek imkansız gibi görünüyormuş. Tam o sırada, bir köpekbalığı nehirden çıkmış ve Prens Ege'ye yaklaşmış. Prens, köpekbalığından korkmamış, aksine ona nazikçe yaklaşmış. "Sevgili köpekbalığı, bu nehirden geçmem gerekiyor, bana yardım eder misin?" diye sormuş.
Köpekbalığı, Prens Ege'nin nazik ve cesur olduğunu görünce ona yardım etmeye karar vermiş. "Tabii ki sana yardım ederim," demiş ve Prens Ege'yi sırtına alarak nehri güvenle geçirmiş. Prens Ege, köpekbalığına teşekkür etmiş ve yoluna devam etmiş. Biraz daha ilerlediğinde, büyük bir çınar ağacının dallarına dolanmış bir kuş görmüş. Kuş, çaresizce çırpınıyormuş. Prens Ege hemen kuşun yanına gitmiş ve dalları dikkatlice çözerek kuşu özgürlüğüne kavuşturmuş.
Kuş, "Teşekkür ederim Prens Ege, bana büyük bir iyilik yaptın. Yolculuğunda sana yardım edeceğim," demiş. Prens Ege, kuşun yardımını kabul ederek yolculuğuna devam etmiş. Sonunda, Karanlık Orman'ın sınırına ulaşmış. Orman, adeta bir karanlık denizi gibiymiş güneşin ışıkları bile buraya ulaşamıyormuş. Ancak Prens Ege cesaretini kaybetmemiş. Ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başlamış.
Ormanın derinliklerinde, Prens Ege'nin yolu devasa bir yaratık tarafından kesilmiş. Yaratık, korkunç görünmesine rağmen aslında çok üzgünmüş. Prens Ege yaratığın yanına gitmiş ve onunla konuşmuş. "Neden bu kadar üzgünsün?" diye sormuş. Yaratık, "Kötü Büyücü, kalbime karanlık bir büyü yerleştirdi. Bu yüzden herkese zarar veriyorum. Ama aslında ben kötü bir yaratık değilim," demiş.
Prens Ege, yaratığın acısını anlamış ve ona yardım etmeye karar vermiş. Bilge'nin öğütlerini hatırlayarak, kalbindeki iyilikle yaratığa dokunmuş. Yaratığın kalbindeki karanlık büyü çözülmüş ve yaratık tekrar iyi birine dönüşmüş. Yaratık, Prens Ege'ye minnettar olmuş ve onu Kötü Büyücü'nün kalesine kadar götürmeye karar vermiş.
Kalenin kapısına geldiklerinde, Prens Ege kalenin devasa kapılarını iterek açmış. İçeri girdiğinde, Kötü Büyücü onu bekliyormuş. Büyücü, karanlık bir gülümsemeyle Prens Ege'ye bakmış. "Buraya kadar geldin, ama beni yenebileceğini mi sanıyorsun?" diye sormuş.
Prens Ege, korkusuzca büyücüye yaklaşmış. "Senin karanlık büyülerin, iyiliğin gücüne karşı koyamaz. Halkımı ve krallığımı korumak için buradayım," demiş. Büyücü, Prens Ege'nin cesaretinden etkilenmiş ama yine de onu durdurmak için karanlık büyülerini kullanmaya çalışmış. Ancak her defasında, Prens Ege'nin içindeki iyilik ve cesaret büyücünün büyülerini etkisiz hale getirmiş.
Sonunda, Prens Ege büyücüye son kez yaklaşmış ve "Karanlığı iyilikle yenebilirim," diyerek elini uzatmış. Büyücü, Prens Ege'nin eline dokunduğunda içindeki tüm karanlık büyü dağılmış. Kötü Büyücü, yaptığı tüm kötülüklerin farkına varmış ve pişman olmuş. "Sana ve krallığına çok büyük zarar vermek üzereydim. Ama sen beni durdurdun. Artık karanlık büyüleri bırakacağım ve kendimi iyiliğe adayacağım," demiş.
Prens Ege, Kötü Büyücü'nün bu sözlerine inanmış ve ona ikinci bir şans vermiş. Büyücü, karanlık ormanı aydınlık bir yere dönüştürmek için sihirli güçlerini kullanmış ve krallığa geri dönmüş. Güneş Krallığı tekrar ışıkla dolmuş, halk yeniden huzura kavuşmuş. Prens Ege, krallığına döndüğünde halk onu büyük bir coşkuyla karşılamış. Herkes, Prens Ege'nin cesaretini ve iyiliğini konuşuyormuş.
Prens Ege, babası Kral Sancar'ın yanına gitmiş ve ona olanları anlatmış. Kral Sancar, oğlunu gururla kucaklamış. "Senin gibi bir oğlum olduğu için çok mutluyum. Sen gerçek bir kahramansın, Prens Ege," demiş. Prens Ege, babasının sözlerinden çok mutlu olmuş. Ama en önemlisi, krallığını koruyabilmenin ve halkına iyilikle örnek olabilmenin gururunu yaşamış.
O günden sonra, Güneş Krallığı'nda herkes Prens Ege'nin hikayesini anlatırmış. Prens Ege ise iyilik yapmaya, insanlara ve doğaya yardım etmeye devam etmiş. Çünkü o, iyiliğin ve cesaretin her türlü karanlığı yenebileceğini çok iyi biliyormuş.
Ve sonsuza dek mutlu yaşamışlar.
Arkadaşlarınla Paylaş