Ücretsiz Apple Store'da Hemen indirin, birbirinden güzel oyunlar ve masallar keşfedin!
Gökyüzü Krallığı ve Renklerin Sırrı
Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bulutların üstünde, yıldızların arasında saklı bir diyar varmış. Bu diyarın adı, Gökyüzü Krallığı'ymış. Gökyüzü Krallığı, insan gözünün göremediği kadar yukarıda, bulutların ötesinde, rengârenk ışıkların dans ettiği büyülü bir yerdi. Burada bulutlar şeker gibi tatlı, yıldızlar ise geceyi süsleyen parıltılı mücevherler gibiydi. Bu krallıkta herkes mutlu yaşardı çünkü burada hiçbir zaman kavga, üzüntü ya da karanlık olmazdı. Ama bu mutluluğun ardında çok özel bir sır yatıyordu: Gökyüzü Krallığı, renklerin gücüyle ışıldıyordu!
Krallığın en önemli varlığı, büyülü bir gökkuşağıydı. Bu gökkuşağı, yedi rengin bir araya gelerek oluşturduğu sihirli bir kemerdi. Gökkuşağının rengi ne kadar parlak olursa, krallık da o kadar huzurlu ve neşeli olurdu. Bu yüzden, herkes gökkuşağına büyük bir sevgiyle bakar ve onu korumak için elinden geleni yapardı.
Krallığın yöneticisi, iyi kalpli Kral Parıltı'ydı. Kral Parıltı, altın rengi kıvırcık sakalı ve yıldız gibi ışıldayan gözleriyle, gökyüzünün en bilge kralıydı. Ama Kral Parıltı'nın bir sorunu vardı. Gökkuşağının renkleri son zamanlarda solmaya başlamıştı. Renkler eski parlaklığını yitiriyor, bu da krallığı yavaş yavaş mutsuz hale getiriyordu. Kimse bunun neden olduğunu bilmiyordu. Kral Parıltı, "Eğer bu renkler tamamen kaybolursa, Gökyüzü Krallığı yok olabilir!" diye endişeleniyordu.
Bir gün, krallığın en cesur çocuklarından biri olan Minik Ayaz, Kral Parıltı'nın yanına gidip, "Kralım, izin verirsen renklerin neden solduğunu bulmak için bir maceraya çıkmak istiyorum. Belki gökkuşağını eski haline döndürebiliriz!" dedi. Kral Parıltı, Ayaz'ın cesaretine hayran kaldı. "Bu çok tehlikeli bir görev, Ayaz. Ama senin yüreğin ışık kadar saf ve cesur. Sana güveniyorum," dedi ve Ayaz'a sihirli bir yıldız kolyesi verdi. Bu kolye, zor zamanlarda ona yol gösterecekti.
Ayaz, ufak sırt çantasını hazırladı ve macerasına başladı. Yolda ona en yakın arkadaşı olan konuşan minik bir kuş, Tüycik, eşlik etti. Tüycik her zaman neşeli ve bilge bir dosttu. "Ayaz, bu macerada yalnız değilsin. Gökyüzü Krallığı'nın renklerini kurtaracağız!" dedi.
İlk durakları Işık Ormanı'ydı. Bu orman, yedi rengin ışıklarıyla aydınlanıyordu. Ancak Ayaz ve Tüycik ormana girdiklerinde, ışıkların artık eskisi kadar parlak olmadığını fark ettiler. Ormanın derinliklerinde yaşayan Bilge Baykuş'a gittiler. Bilge Baykuş, Ayaz'ı görünce hemen tanıdı. "Ah, sevgili Ayaz! Renklerin neden solduğunu öğrenmek istiyorsan, önce cesaretini kanıtlamalısın. İşte sana bir bilmece: Ne renk değildir ama her rengin içinde saklanır?" diye sordu.
Ayaz, bir an düşündü. Sonra yüzünde bir tebessüm belirdi. "Cevap, ışıktır! Çünkü ışık tüm renkleri içinde taşır," dedi. Bilge Baykuş, çok etkilendi ve kanatlarını çırparak, "Doğru cevap! Gökkuşağının renkleri, insanların kalplerindeki sevinç ve iyilikle beslenir. Ama son zamanlarda insanlar daha az seviniyor, doğaya daha az özen gösteriyor. Bu yüzden renkler soluyor!" dedi.
Ayaz, bu sözleri duyunca çok şaşırdı. "O zaman renkleri kurtarmak için insanların dünyasına gitmeliyim!" dedi. Bilge Baykuş, ona bir parça sihirli yıldız tozu verdi. "Bu toz seni insanların dünyasına götürecek. Ama unutma, onların kalplerine dokunman gerekiyor," dedi.
Ayaz ve Tüycik, yıldız tozunun yardımıyla kendilerini insanların dünyasında buldular. Bu dünya onlara çok garip geldi. Çünkü insanlar sürekli bir yerlere koşuşturuyor, birbirlerine selam bile vermiyorlardı. Çocuklar bile oyun oynamak yerine ekranların başında oturuyordu. Ayaz, Tüycik'e dönüp, "Tüycik, bu dünyanın neşesini ve renklerini tekrar nasıl canlandırabiliriz?" diye sordu.
Tüycik, "Belki de insanlara yeniden eğlenmeyi, paylaşmayı ve doğayı sevmeyi hatırlatabiliriz. Bir plan yapmalıyız!" dedi. Ayaz ve Tüycik, bir parkın ortasına gidip büyük bir uçurtma şenliği düzenlemeye karar verdiler. Ayaz, çocuklarla konuştu ve onları uçurtma yapmaya teşvik etti. Çocuklar önce tereddüt ettiler ama sonra renkli uçurtmalar yaparken çok eğlendiler. Uçurtmalar gökyüzüne yükseldikçe, herkesin yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.
Bu sırada, Ayaz fark etti ki, gökyüzünde solmuş olan gökkuşağının renkleri yavaş yavaş geri gelmeye başlamıştı! Çocuklar uçurtma uçururken, yetişkinler de onların mutluluğunu izliyordu. Parkta herkes birbirine yardım ediyor, gülüyordu. Ayaz, "İşte bu! İnsanlar mutluluğu ve paylaşmayı hatırlıyor. Renkler geri dönüyor!" dedi.
Gökyüzü Krallığı'na döndüklerinde, gökkuşağı eski parlaklığına kavuşmuştu. Kral Parıltı, Ayaz ve Tüycik'i alkışlarla karşıladı. "Siz sadece Gökyüzü Krallığı'nı değil, insanların dünyasını da kurtardınız!" dedi. Gökkuşağı artık her zamankinden daha parlaktı ve krallık yeniden neşeyle dolmuştu.
O günden sonra, Ayaz ve Tüycik, renklerin sırrının insan kalplerindeki mutlulukta saklı olduğunu hiç unutmadılar. İnsanlar her ne zaman doğayı sevip birbirlerine yardım ederlerse, gökyüzündeki gökkuşağı parıldamaya devam edecekti.
Ve masal burada bitti. Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine… 🌈
Arkadaşlarınla Paylaş