Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, yemyeşil ormanlarla çevrili, berrak nehirlerin aktığı, huzur dolu bir krallık varmış. Bu krallığın adı Gökkuşağı Krallığı'ymış. Gökkuşağı Krallığı, adını her yağmurdan sonra gökyüzünde beliren rengârenk gökkuşağından almış. Krallığın halkı, bu gökkuşağının barış ve mutluluğun simgesi olduğuna inanırmış.
Gökkuşağı Krallığı'nın hükümdarları, bilge ve adil Kral Murat ile zarif ve merhametli Kraliçe Selin'miş. Kral ve Kraliçe'nin, halkı tarafından sevilen, iyi kalpli ve cesur bir kızları varmış: Prenses Elif. Prenses Elif, güzelliği ve zarafetiyle tanınırmış ama onun asıl öne çıkan özellikleri cesareti, yardımseverliği ve zekâsıymış.
Bir gün, krallıkta büyük bir kutlama düzenlenmiş. Kutlamanın nedeni, Prenses Elif'in 18. yaş gününün gelmesiymiş. Tüm halk sarayın bahçesinde toplanmış, müzikler çalınmış, danslar edilmiş ve büyük bir şölen kurulmuş. Herkes çok mutluymuş. Ancak, kutlamanın ortasında, gökyüzü aniden kararmış ve korkunç bir fırtına kopmuş. Gök gürültüleri arasında kötü kalpli bir büyücü olan Zalim Zafor, dev bir kara bulutun üzerinde belirivermiş.
Zalim Zafor, "Gökkuşağı Krallığı'nın barış ve huzuru artık sona erecek! Gökkuşağını ve krallığın huzurunu ele geçireceğim!" diye haykırmış. Herkes korkuyla kaçışırken, Prenses Elif sakinliğini koruyarak, Zafor'a meydan okumuş. "Bu krallığa zarar vermene izin vermeyeceğim, Zalim Zafor!" demiş.
Zafor, kötü bir kahkaha atarak, "Eğer gökkuşağının kaynağı olan Sihirli Kristal'i bulamazsan, bu krallık sonsuza dek karanlığa mahkum olacak!" diye tehdit etmiş ve bir anda kaybolmuş.
Krallığın huzurunu ve mutluluğunu geri getirmek için tek çare, Sihirli Kristal'i bulmakmış. Prenses Elif, hiç vakit kaybetmeden bu tehlikeli maceraya atılmaya karar vermiş. Yanına en güvendiği arkadaşları olan cesur şövalye Arda ve bilge danışman Zeynep'i almış. Birlikte Sihirli Kristal'i bulup, krallıklarını kurtaracaklarına inanmışlar.
İlk durakları, Ormanın Kalbi denilen, gizemli ve büyülü bir ormanmış. Bu ormanda yaşayan Bilge Ağaç, onlara yol gösterebilirmiş. Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, Prenses Elif ve arkadaşları pek çok zorlukla karşılaşmışlar. Kötü niyetli yaratıklarla savaşmış, zorlu geçitlerden geçmişler. Ama hiçbir şey onların cesaretini ve kararlılığını kıramamış.
Ormanın en derin noktasına vardıklarında, devasa ve görkemli bir ağaç olan Bilge Ağaç'ı bulmuşlar. Prenses Elif, Bilge Ağaç'a yaklaşarak, "Bilge Ağaç, krallığımızı kurtarmak için Sihirli Kristal'i bulmamız gerekiyor. Bize yardım eder misiniz?" demiş.
Bilge Ağaç, dallarını sallayarak, "Sihirli Kristal, çok uzaklardaki Dağların Zirvesi'nde saklı. Ancak oraya ulaşmak için büyük cesaret ve dayanıklılık gerekir. Yolculuğunuzda size yardımcı olacağım," demiş ve onlara bir harita vermiş.
Haritayı alan Prenses Elif, Arda ve Zeynep, hemen yola çıkmışlar. Yolculukları uzun ve zorluymuş. Yüksek dağlar, derin vadiler ve tehlikeli geçitlerden geçmek zorunda kalmışlar. Ama her seferinde, Prenses Elif'in liderliği ve arkadaşlarının desteği sayesinde tüm zorlukların üstesinden gelmişler.
Sonunda, Dağların Zirvesi'ne varmışlar. Zirvede, kristalin saklı olduğu mağarayı bulmuşlar. Ancak mağaranın girişinde, devasa bir ejderha olan Ateş Ejderhası bekliyormuş. Ejderha, Sihirli Kristal'in bekçisiymiş ve kimsenin kristale ulaşmasına izin vermiyormuş.
Prenses Elif, ejderhaya cesurca yaklaşmış ve "Ejderha! Biz Gökkuşağı Krallığı'nı kurtarmak için buradayız. Sihirli Kristal'e ihtiyacımız var. Lütfen bize yardım et," demiş.
Ateş Ejderhası, Prenses Elif'in cesaretine ve kararlılığına hayran kalmış. "Eğer gerçekten krallığınızı kurtarmak istiyorsanız, size bir sınav vereceğim. Bu sınavı başarıyla tamamlarsanız, kristali almanıza izin vereceğim," demiş.
Ejderhanın verdiği sınav, zekâ, cesaret ve yardımseverlik gerektiren üç görevden oluşuyormuş. İlk görev, dağın eteklerinde sıkışmış olan küçük bir kuşu kurtarmakmış. Prenses Elif ve arkadaşları, dikkatlice kuşu kurtarıp özgürlüğüne kavuşturmuşlar.
İkinci görev, dağın zirvesindeki buzlu bir gölde kaybolan altın anahtarı bulmakmış. Zeynep'in bilgeliği ve Arda'nın cesareti sayesinde, altın anahtarı bulup ejderhaya getirmişler.
Son görev ise, dağın diğer tarafında yaşayan, açlıktan zor durumda olan bir köye yardım etmekmiş. Prenses Elif, köylülerin ihtiyaçlarını öğrenip onlara yiyecek ve su sağlamış. Köylüler, Prenses Elif ve arkadaşlarına minnettarlıklarını dile getirmişler.
Ejderha, Prenses Elif ve arkadaşlarının bu üç görevi başarıyla tamamladığını görünce çok etkilenmiş. "Siz gerçekten cesur ve yardımsever insanlarsınız. Gökkuşağı Krallığı'nı kurtarmayı hak ediyorsunuz. İşte Sihirli Kristal," diyerek kristali onlara vermiş.
Prenses Elif, Sihirli Kristal'i alıp teşekkür etmiş ve hızla krallıklarına dönmüşler. Kristali sarayın bahçesindeki özel yerine yerleştirdiklerinde, kristalden yayılan ışık tüm karanlığı dağıtmış ve gökkuşağının parlak renkleri tekrar gökyüzünü kaplamış.
Gökkuşağı Krallığı, tekrar barış ve huzur içinde yaşamaya başlamış. Halk, Prenses Elif ve arkadaşlarını büyük bir coşkuyla karşılamış ve onlara minnettarlıklarını ifade etmişler. Kral Murat ve Kraliçe Selin, kızlarının cesareti ve liderliğiyle gurur duymuşlar.
Bu olaydan sonra, Prenses Elif, sadece güzelliği ve zarafetiyle değil, cesareti ve yardımseverliğiyle de herkesin kalbini kazanmış. Gökkuşağı Krallığı'nda herkes, Prenses Elif'in örnek davranışlarından ilham alarak birbirlerine daha çok yardım etmeye başlamışlar. Krallık, eskisinden daha da güçlü ve birlik içinde yaşamış.
Prenses Elif, hayatı boyunca yardımseverliği ve cesaretiyle tanınmış. Her gün halkının arasında dolaşarak onların dertlerini dinlemiş, sorunlarına çözüm bulmuş. Krallığın dört bir yanında, Prenses Elif'in hikayesi anlatılmış ve onun cesareti çocuklara örnek olarak gösterilmiş.
Gökkuşağı Krallığı'nda yaşayan herkes, Prenses Elif'in liderliğinde barış ve huzur içinde yaşamış. Prenses Elif, her gün yeni maceralara atılmış ve halkına yardım etmeye devam etmiş. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Gökten üç elma düşmüş, biri bu masalı yazana, biri okuyana, biri de cesur ve yardımsever çocuklara. Ve Gökkuşağı Krallığı'nda, herkes hep mutlu ve barış içinde yaşamış.
Son.
