Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil ormanların derinliklerinde, Gökkuşağı Köyü adında bir köy varmış. Bu köyde, dostluklarıyla tanınan neşeli hayvanlar yaşarmış. Köyün sakinleri arasında Zıpır Tavşan, Minik Serçe, Bilge Kaplumbağa, ve Cesur Aslan gibi birçok hayvan varmış. Gökkuşağı Köyü'nün hayvanları hep birlikte çalışır, oyunlar oynar, birlikte yemek yer, birbirlerine yardımcı olurlarmış.
Bir gün, köyün bilge kaplumbağası olan Kabu, ormanda bir şey fark etmiş. Ağaçlar yapraklarını dökmüş, çiçekler solmuş ve birçok kuş da uzaklara göç etmiş. Kabu, ormanın böyle cansız görünmesine çok üzülmüş. Hemen köyün ortasındaki büyük toplantı ağacının etrafına toplanan arkadaşlarına durumu anlatmış.
"Sevgili dostlarım," demiş Kabu ağır ağır. "Ormanımız eskisi gibi değil. Bu yıl ağaçlarımız çiçek açmadı, kuşlarımız yuvalarını terk etti. Bir şeyler yapmazsak, Gökkuşağı Ormanı canlılığını tamamen kaybedebilir!"
Kabu'nun sözleri herkesi düşündürmüş. Köydeki diğer hayvanlar başlarını eğip üzülmüşler; çünkü onlar da ormanın eski güzelliğine kavuşmasını istiyormuş. Bunun üzerine Zıpır Tavşan, Minik Serçe ve Cesur Aslan, Kabu’nun yanına gelerek, "Ne yapabiliriz, Kabu? Ormanımızı nasıl kurtarırız?" diye sormuşlar.
Kabu derin bir nefes almış ve cevap vermiş: "Ormanı kurtarmanın yolu ona daha iyi bakmaktan geçiyor. Hepimiz ormanımıza saygı duymalı, onun temiz ve sağlıklı kalması için çaba göstermeliyiz. Fakat bunun nasıl yapılacağını öğrenmek için biraz macera yaşamamız gerekecek. Ormanın eski enerjisini geri kazanması için ‘Doğa'nın Sırrı’ denen bir bilgi var. Bu bilgiyi öğrenirsek, hem ormanımızı hem de geleceğimizi kurtarabiliriz."
Cesur Aslan hemen ayağa fırlamış ve yüksek sesle kükremiş: "Biz bu görevi üstleniriz! Ormanı kurtarmak için gereken her şeyi yaparız, değil mi arkadaşlar?" Zıpır Tavşan ve Minik Serçe de onu destekleyerek bağırmışlar: "Evet! Biz bu görevi üstleniriz!"
Üç arkadaş, Bilge Kabu'nun rehberliğinde ormanda uzun bir yolculuğa çıkmışlar. Önlerinde uzanan patikadan ilerlerken, Kabu onlara doğa ve çevreye saygı göstermenin önemini anlatıyormuş. "Orman, tüm canlılar için bir evdir," demiş Kabu. "Eğer doğaya iyi davranırsak, o da bize karşılığında güzellikler verir. Ama ağaçları keser, çiçekleri koparırsak, orman da bize küser."
Yolculukları sırasında, bir nehir kenarında dinlenmeye karar vermişler. Orada, etrafa saçılmış çöpler görmüşler: plastik şişeler, eski teneke kutular ve bir sürü kâğıt parçası… Cesur Aslan üzülerek, "Burada kim böyle bir şey yapmış olabilir?" demiş.
Kabu, ağır başını sallamış. "Maalesef bazı hayvanlar veya insanlar doğanın kıymetini bilmiyorlar. Çöp atmak, sadece çevreyi değil, burada yaşayan hayvanları da olumsuz etkiler. O yüzden önce burayı temizleyelim ki doğaya iyi davranmanın ilk adımını atmış olalım."
Üç arkadaş, çöp toplamak için kollarını sıvamışlar. Zıpır Tavşan hızlıca yere eğilip tüm plastik şişeleri toplamış, Minik Serçe de kâğıtları gagasıyla bir araya getirmiş, Cesur Aslan ise ağır teneke kutuları taşımış. Birlikte kısa sürede etrafı temizlemişler. Orman yeniden ferah ve temiz görünüyormuş. Kabu, "Bakın, küçük bir çabayla bile doğayı nasıl güzelleştirdik," demiş gururla.
Yolculukları devam ederken, yolları ormanın en yaşlı ağacı olan Dede Çam’a çıkmış. Dede Çam, onların geldiğini görünce dallarını şıkırdatmış ve "Hoş geldiniz, genç dostlar," demiş. "Doğa'nın Sırrı'nı öğrenmek için buraya geldiğinizi biliyorum."
Dede Çam’ın gözleri bilgece parıldıyormuş. "Doğa'nın Sırrı," demiş yavaşça, "çok basit ama güçlü bir kuraldır. Doğa bizden sadece saygı bekler. Ona iyi bakarsanız, o da size huzur ve sağlık verir. Bir ağaç dikerseniz, kuşlar yuva yapacak yer bulur, çiçekleri sulayınca arılar bal yapacak çiçek bulur, nehirleri temiz tutarsanız balıklar yaşamlarını sürdürebilir. Bu küçük adımları her gün atarsanız, doğa da size dost olur."
Zıpır Tavşan şaşkınlıkla sormuş: "Yani sadece ormana iyi bakmamız mı gerekiyor?"
Dede Çam başını sallamış. "Evet, sevgili dostlarım. Ormana iyi bakarsanız, sadece ormanı değil, geleceğinizi de korumuş olursunuz."
Bunu duyan Zıpır Tavşan, Minik Serçe ve Cesur Aslan büyük bir kararlılıkla ormanı koruyacaklarına söz vermişler. Köye geri döndüklerinde diğer hayvanlara öğrendiklerini anlatmışlar. Hep birlikte ormanı temizlemeye başlamışlar. Kimisi ağaç dikmiş, kimisi sulama yapmış, kimisi de çöpleri toplamak için gönüllü olmuş.
Gökkuşağı Köyü’nde her gün, hayvanlar ormanı korumak için birlikte çalışır olmuş. Ağaçlar yeniden çiçek açmış, kuşlar geri dönmüş, arılar bal yapmaya başlamış. Orman, eski canlılığına kavuşmuş. Artık herkes doğayı seviyor ve ona saygı gösteriyormuş. Gökkuşağı Ormanı, çevreye duyarlı bu dostlarıyla birlikte yıllarca güzelliğini korumuş.
Ve böylece Gökkuşağı Köyü’nün ormanında, doğayı koruma bilinciyle yetişen yeni nesiller mutlu ve huzurlu bir hayat sürmüşler. Onlar doğaya saygı gösterdikçe, doğa da onlara güzelliklerini sunmuş.
Gökkuşağı Köyü’nde herkes için bir ders varmış: Doğayı koruduğun sürece, o da sana mutluluk verir.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine!
Arkadaşlarınla Paylaş