

Bir varmış bir yokmuş, uzak ve büyülü bir diyar varmış. Bu diyarın adı Gökkuşağı Vadisi’ymiş. Vadinin tam ortasında, her gece yıldızlarla süzülen, gökkuşağı renklerinde parıldayan Rüya Adası bulunurmuş. Bu ada öyle sıradışmış ki, gece gökyüzüne ışık saçan minik peri ormanlarından, neşeli hayvanlardan ve rengarenk sihirli çiçeklerden oluşurmuş. Her akşam, çocuklar bu adaya gider, rüyalarla dolu, eğlenceli ve öğretici maceralar yaşarlarmış.
Adanın en cesur ve meraklı sakini, küçük Mavi adında bir tavşancıkmış. Mavi, gece boyunca adanın etrafında koşturup, arkadaşlarıyla yeni oyunlar oynar ve gizemli sırlara dalarmış. Bir gün, Mavi ufka doğru baktığında, gökyüzünde alışılmadık bir ışık hüzmesi görmüş. Merakı daha da artan Mavi, hemen en yakın arkadaşı Turuncu Kedi Kaplumbağası Pati ile konuşmuş. “Pati, sen de o garip ışığı gördün mü? Sanırım yeni bir macera bizi bekliyor!” demiş.

Pati, yavaşça başını sallayarak, “Evet, Mavi. Bence bu ışık, bizim hiç bilmediğimiz bir yerden geliyor. Belki orası, rüyaların ve hayallerin kaynağıdır.” demiş. Böylece, ikisi birlikte adanın kenarına doğru doğru yola koyulmuşlar. Yol boyunca, onlar gibi neşeli kalpli diğer arkadaşları Gökkuşağı Perisi Lila ve Minik Kuş Zıpzıp da onlara katılmış. Dört arkadaş, ellerinde minik fenerlerle, ışığı takip ederek adanın ötesindeki, yoğun ormanlık bir alana ulaşmışlar.
Ormanın derinliklerinde, rengarenk mantarlarla kaplı, kocaman ağaçların arasında gizli bir köy varmış. Bu köyde, Bilge Baykuş Koko yaşarmış. Koko yaşlı, bilgeliğiyle ünlüymüş ve her gece çocuklara masallar anlatıp, onlara doğanın sırlarını öğretirmiş. Dört arkadaş Koko'yu bulunca, yaşlı baykuş gülümseyerek onları karşılamış. “Hoş geldiniz, canım dostlar. Sizlere güzel bir haberim var. Bu gece, adanın altındaki Eski Sihir Ağacı’nın yeniden canlandığını duyduk. Sihir ağacı, doğanın dengesini sağlamak için her gece enerjisini yeniliyor. Ancak son zamanlarda, ağacın enerji kaynağı olan Altın Işığı bulmakta zorlanıyoruz. Sizlerin saf yürekleri ve cesaretinizle, belki de bu Altın Işığı’nı bulmanıza yardımcı olabilirim,” demiş.

Mavi heyecanla, “Biz yardım etmek istiyoruz, Koko Amca! Nasıl yapacağız?” diye sormuş. Bilge Baykuş Koko, “Ormanın derinliklerinde, minik bir göletin dibinde, Altın Işığı saklı duruyordu. Ancak zamanla, o ışığı koruyan gizemli bir labirent oluştu. Bu labirentin kapısı, dostluk ve cesaretle açılır. Siz arkadaşlar, birbirinize olan bağlılığınızla, kalbinizdeki sevgiyle bu engeli aşabileceksiniz,” diye anlatmış.
Dört arkadaş, Koko’nun sözlerini dinleyip, hemen maceraya atılmışlar. Yürürken, ormanın içindeki şarkı söyleyen rüzgar, yaprakların fısıldadığı masallar ve minik böceklerin neşeli cıvıltıları onlara eşlik ediyormuş. Yürüyüşleri sırasında, birbirlerine yardım etmeyi, nazik olmayı ve asla pes etmemeyi öğreniyorlarmış.

Bir süre sonra, yolculukları onları ışıl ışıl parıldayan, ışıkla dolu minik bir gölete ulaştırmış. Göletin etrafında, değil el değmemiş, büyülü bitkiler ve zarif su perileri dans ediyormuş. Ancak, göletin hemen yanında, eski bir taş kapı duruyormuş. Kapının üzerinde, sevgiyle yazılmış bir mesaj vardı: “Gerçek dostluk ve cesaretle açılır kalplerin kapısı.” Dört arkadaş dayanışma içinde birbirlerine bakarak, ellerini birleştirmişler ve kalplerinde taşıdıkları sevgiyi, dostluğu, neşeyi ve cesareti düşünmüşler. Bir anda, kapı yavaşça aralanmaya başlamış.
Kapı açıldığında, içi altın sarısı ışıltılarla dolu, kocaman bir labirent ortaya çıkmış. Labirentin her köşesi, doğanın büyüsünü anlatan resimlerle bezenmiş, her dönüşünde başka bir sır saklıymış. Mavi, “Arkadaşlar, şimdi cesaretimizi ve dostluğumuzu gösterme zamanı. Birbirimize inanırsak, Altın Işığı elbet bulunur,” diye konuşmuş. Pati, Lila ve Zıpzıp da başlarını sallayarak, “Evet, birlikte başarırız!” diyerek Mavi’nin peşinden labirente girmişler.

Labirentte ilerlerken, duvarlarda renkli resimlerin anlattığı hayvan hikayeleri, bitkiler ve yıldız masallarıyla karşılaşmışlar. Yakın bir köşede, küçük bir köprü üzerinde durup, “Her birimizin farklı olduğunu, ama aynı zamanda birbirini tamamlayan parçalar olduğumuzu” anlatan bir yazıt okumuşlar. Bu yazıt, onlara doğanın ve yaşamın ne kadar değerli olduğunu hatırlatmış. Labirentin ilerleyen yollarında, arkadaşlarımızın karşısına, birlikte çözmeleri gereken küçük bilmeceler ve bulmacalar çıkmış. Bazen bir yapboz gibi, parçaları tam yerine oturması için sabır ve dikkat gerekiyormuş. Bu sırada, Lila’nın zekası, Pati’nin yavaş ve dikkatli adımları, Mavi’nin enerjisi ve Zıpzıp’ın neşesi sayesinde, her engeli aşmışlar.

En sonunda, labirentin kalbinde, minik bir mağara gibiydi. Mağaranın tam ortasında, bir tepsi altın sarısı ışık parıldıyormuş. Bu, Altın Işığı’ymış! Altın Işığı, labirentin sırrını korumak için, sadece gerçek dostluk ve cesarete inananların kalplerini aydınlatırmış. Dört arkadaş, ışığın etrafına toplanıp, minnettarlıkla birbirlerine bakmışlar. Işık yavaş yavaş Rüya Adası’nı sarmaya başlamış adadaki tüm canlılar, yeniden güç bulmuş, neşeyle türküler söylemeye başlamış.

O gece, Gökkuşağı Vadisi’ndeki herkes, doğanın sihirli dengesinin yeniden sağlandığını görmüş. Rüya Adası, altın sarısı ışığın yardımıyla, önceki halinden daha parlak, daha renkli ve daha neşeli bir yer haline gelmiş. Mavi, Pati, Lila ve Zıpzıp, bu maceradan sonra her birinin içine sevgi, sabır ve birlikte çalışmanın gücünü yerleştirmişler. Artık ormanda, her gece minik hayalperest kalpler, birbirine destek olup, doğanın güzelliklerini korumanın, paylaşmanın ve sevgiyi yaymanın ne kadar önemli olduğunu öğrenmişler.

Geceler ilerledikçe, Rüya Adası’nda yeni masallar, yeni maceralar ve yeni dostluk hikayeleri doğmuş. Her çocuk, uykuya dalmadan önce, bu adanın sihirli atmosferinde, mutluluğu, umut ve sevgi dolu rüyalar görmüş. Ve böylece, Gökkuşağı Vadisi’ndeki her canlı, her şeyin uyum ve barış içinde yaşayabileceğini, dostluğun her engeli aşan en güçlü güç olduğunu anlamış.

Masalın sonunda, Mavi ve arkadaşları, geri dönerken, Bilge Baykuş Koko’nun sözlerini hatırlamış: “Gerçek sihir, kalbimizde saklıdır. Birbirimize duyduğumuz sevgi ve inanç, en karanlık anlarda bile ışığı ortaya çıkarır.” Bu söz, adanın her köşesine yayılmış, her gece minik yürekleri ısıtmaya devam etmiş. Böylece, Rüya Adası’nda her yeni gün, yeni umutlarla, neşeyle ve bol bol sevgiyle başlamış.

İşte çocuklar, unutmayın her birinizin içinde, dünyayı aydınlatan birer minik ışık var. Gerçek dostluk, cesaret, sevgi ve paylaşım ile, en karanlık geceler bile en parlak sabahlara dönüşür. Ve tıpkı Mavi, Pati, Lila ve Zıpzıp’ın macerasında olduğu gibi, siz de kalbinizdeki sihri keşfederek, yaşamın en güzel masallarını yazabilirsiniz. Masal burada bitse de, rüyalarınızda yeni maceraların peşinden koşmayı asla unutmayın, çünkü her gece yeni bir masalın kapısı aralanır en güzel rüyalar, içimizde yanan o sıcak ışıktan doğar. Ve şunu da unutmayın, çocuklar: Her zaman mutlu sonlar vardır, yeter ki kalplerimizi sevgiyle dolduralım.
Arkadaşlarınla Paylaş