Bir zamanlar, Gökkuşağı Ormanı adında büyüleyici bir yer vardı. Bu orman, rengârenk çiçeklerle bezeli, masmavi nehirlerin aktığı, dallardan meyvelerin sarktığı, kuşların cıvıl cıvıl şarkılar söylediği bir cennetti. Ama bu ormanı diğer ormanlardan ayıran şey sadece güzelliği değildi. Gökkuşağı Ormanı’nda yaşayan hayvanlar, birbirleriyle konuşabiliyor ve birlikte harika maceralar yaşıyordu. Bu masal, işte o ormanın sakinlerinden biri olan minik bir sincapla başlıyor.
Sincap Çıtırtık, Gökkuşağı Ormanı’nın en meraklı hayvanıydı. Her gün yeni bir şey öğrenmek için ormanda dolaşır, gördüğü her şeyi dikkatle incelerdi. Bir gün, Çıtırtık ormanın en yaşlı ağacı olan Bilge Çınar’ın gövdesine tırmandı. Bilge Çınar, ormanın tüm sırlarını bilen ve hayvanlara öğütler veren bir dosttu. Çıtırtık, "Bilge Çınar, bu ormanın en ilginç sırrı nedir?" diye sordu.
Bilge Çınar gülümsedi ve dallarını hafifçe salladı. "Ah, Çıtırtık, en ilginç sır mı? Sanırım sana Gökkuşağı Taşı’ndan bahsetmenin zamanı geldi," dedi.
"Gökkuşağı Taşı mı?" diye merakla sordu Çıtırtık.
"Evet," dedi Bilge Çınar. "Bu taş, ormanın kalbinde saklıdır ve ona dokunan her hayvana özel bir yetenek verir. Ama taşın yerini bulmak kolay değildir. Cesaret, dostluk ve bilgelik gerektirir."
Çıtırtık’ın gözleri parladı. "Ben bulacağım! Hem de hemen şimdi!" dedi heyecanla.
Ve böylece macera başladı. Çıtırtık, yanına en yakın arkadaşları olan kurnaz tilki Kıvrık, neşeli kurbağa Zıpzıp ve bilge baykuş Gözlük’ü aldı. Hep birlikte Gökkuşağı Taşı’nı bulmak için ormanın derinliklerine doğru yola çıktılar.
Yolculuklarının ilk durağında, hayvanlar bir nehirle karşılaştı. Nehir öyle hızlı akıyordu ki karşıya geçmek imkânsız gibi görünüyordu. Çıtırtık biraz düşündü ve "Belki de bu işi Zıpzıp halledebilir. O, suyun içinde çok hızlı hareket eder," dedi.
Zıpzıp nehre atladı ve bir süre yüzdükten sonra, suyun altından uzun bir dal bulup getirdi. Bu dalı köprü olarak kullandılar ve nehrin diğer tarafına geçtiler. Zıpzıp’ın bu zekice çözümü herkesi çok etkiledi.
Bir sonraki durakta arkadaşlar bir mağaraya rastladı. Mağaranın içinde her şeyi karanlığa boğan bir sis vardı. Kıvrık, "Benim keskin burnum var. Kokuları takip ederek doğru yolu bulabiliriz," dedi. Tilki arkadaşlarını önde götürdü ve kısa süre sonra mağaranın çıkışını buldu.
Mağaradan çıktıklarında artık gün batmak üzereydi. Hayvanlar yorulmuştu ama ileride pırıl pırıl parlayan bir ışık gördüler. "Bu Gökkuşağı Taşı olmalı!" diye bağırdı Çıtırtık. Koşarak ışığa doğru ilerlediler. Ancak tam taşın önüne geldiklerinde, dev gibi bir kaplumbağa yolu kesti.
Kaplumbağa yavaşça konuştu: "Gökkuşağı Taşı’nı almak istiyorsanız, bana bilgelik dolu bir cevap vermelisiniz. Sorumu doğru cevaplarsanız, taş sizin olabilir."
Gözlük öne çıktı. "Sorunu sor, bilge kaplumbağa. Cevaplamaya çalışacağım," dedi.
Kaplumbağa başını salladı ve sordu: "Bir ormanda herkesin faydasına olan ve hepimizin ihtiyaç duyduğu şey nedir?"
Gözlük biraz düşündü ve sonra gülümsedi. "Bu sorunun cevabı dostluktur. Dostluk olmadan bu ormanda hayatta kalamayız. Her hayvan birbirine yardım eder ve birbirini korur."
Kaplumbağa, Gözlük’ün cevabından memnun kaldı ve kenara çekildi. "Doğru cevap. Gökkuşağı Taşı artık sizin," dedi.
Çıtırtık ve arkadaşları heyecanla taşın yanına yaklaştı. Taşa dokunduklarında, her biri farklı bir yetenek kazandı. Çıtırtık inanılmaz hızlı hareket edebilme yeteneği kazandı, Zıpzıp suyun altında nefes alabilir hale geldi, Kıvrık karanlıkta görebilmeye başladı ve Gözlük ise hayvanların düşüncelerini anlayabiliyordu.
Ancak bu yeteneklerden daha önemli bir şey öğrendiler: Dostluk ve iş birliği olmadan hiçbir engeli aşamayacaklarını. Eve dönerken artık sadece bir grup arkadaş değil, birbirlerine sonsuza kadar güvenen bir ekiptiler.
Gökkuşağı Ormanı o günden sonra daha da neşeli bir yer oldu. Çıtırtık ve arkadaşları, yeni yeteneklerini ormandaki diğer hayvanlara yardım etmek için kullandı. Ve her gece, Bilge Çınar’ın gölgesinde toplanıp maceralarını birbirlerine anlattılar.
Sonunda, Gökkuşağı Ormanı’nda yaşayan herkesin bildiği bir söz ortaya çıktı: "Dünyadaki en güçlü şey dostluktur, çünkü dostluk her engeli aşar."
Ve böylece masal mutlu bir sonla biterken, Gökkuşağı Ormanı’nda hayat hep güzel ve huzurlu bir şekilde devam etti.
Arkadaşlarınla Paylaş