Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, yemyeşil dağların ardında, Gökkuşağı Vadisi adında büyüleyici bir yer varmış. Bu vadi, o kadar güzelmiş ki, çiçekler her renk açar, dereler melodilerle şırıldar, kuşlar hep neşeyle ötermiş. Vadinin ortasında ise Gizemli Orman adında bir yer varmış. Bu orman, büyülü olduğu düşünüldüğü için köydeki çocukların en çok merak ettiği yerlerden biriymiş. Ama kimse ormana girmeye cesaret edemezmiş çünkü orada kaybolanların bir daha geri dönmediği anlatılırmış.
Köyde Elif adında cesur ve meraklı bir kız yaşarmış. Elif, 6 yaşında olmasına rağmen yaşıtlarından çok farklıymış. Maceraya atılmayı, yeni şeyler öğrenmeyi ve keşfetmeyi çok severmiş. Annesinden ve babasından sık sık ormanla ilgili hikayeler dinler, hayalinde ormanın derinliklerine yolculuk yaparmış. Bir gün Elif, annesine dönüp, “Anne, neden kimse Gizemli Orman’a gitmiyor? Belki de orada kaybolanlar bir şeyler öğrenmiş ve mutlu bir şekilde yaşıyorlardır! demiş. Annesi Elif’e gülümseyerek, “Belki öyledir, ama orası gerçekten çok tehlikeli. Şimdi git oynamaya devam et bakalım, demiş.
Elif’in aklına bir fikir gelmiş. “Neden ben gidip Gizemli Orman’ı keşfetmiyorum? Hem belki köydeki herkese dönüp orada ne olduğunu anlatırım, diye düşünmüş. Yanına en sevdiği sırt çantasını almış ve içine birkaç dilim ekmek, bir şişe su ve annesinin yaptığı kurabiyelerden koymuş. Daha sonra azıcık korkusunu bastırarak ormanın girişine doğru yürümüş.
Orman girişine geldiğinde, Elif’in ayakları bir an duraksamış. Önündeki devasa ağaçlar gökyüzünü kapatıyor, içeride ne olduğu belli olmuyormuş. Ama Elif içinden, “Cesur bir kızı hiçbir şey durduramaz! diyerek hızlıca adımını atmış.
İçeri girdiğinde, ormanın havası birden değişmiş. Kuş cıvıltıları yerini hafif bir sessizliğe bırakmış. Ağaçların gövdeleri o kadar kalınmış ki, Elif daha önce böyle ağaçlar görmemiş. Yavaş yavaş ilerlerken, bir anda tuhaf bir ses duymuş. “Çıtır çıtır diye bir şeyler kırılıyormuş. Arkasına döndüğünde ise minik bir sincabın kendisine baktığını görmüş. Sincap, Elif’e doğru zıplayarak gelmiş ve patileriyle onun eteğini çekiştirmeye başlamış.
“Ne oldu küçük sincap? Bana bir şey mi göstermek istiyorsun? diye sormuş Elif. Sincap hızlıca başını sallamış ve ormanın daha derinlerine doğru zıplayarak ilerlemiş. Elif de onun peşine takılmış. Sincap, onu bir açıklığa götürmüş. Orada yerde parlayan bir taş duruyormuş.
Elif taşı eline almış. Taş o kadar parlakmış ki, sanki içinde minik bir güneş saklıymış. Ama tam o sırada birden bire taşın içinden incecik bir ses duyulmuş. “Ah, nihayet biri beni buldu! Merhaba, küçük kahraman!
Elif şaşkınlıkla etrafına bakmış. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken taşın tekrar konuştuğunu fark etmiş. “Buradayım, buradayım! Ben Işık Taşı. Senin yardımına ihtiyacım var!
Elif, “Bir taş nasıl konuşabilir ki? Bu gerçekten büyülü bir yer! diye düşünmüş. Ama korkmamış. “Neye ihtiyacın var, Işık Taşı? diye sormuş.
Işık Taşı, “Bu ormanda karanlık bir büyü var. Köyünüzdeki insanların ormana girmesini engelleyen de bu büyü. Ancak bu büyüyü bozmak için beni Alacakaranlık Dağı’nın zirvesine götürmen gerekiyor. Orada beni eski yerine koyarsan, büyü yok olacak ve herkes bu ormanın güzelliklerini görebilecek, demiş.
Elif heyecanla, “Tabii ki sana yardım edeceğim! Ama Alacakaranlık Dağı’na nasıl ulaşacağımı bilmiyorum, demiş. Tam o anda sincabın yanında bir baykuş belirmiş. Baykuş, “Benim adım Bilgin. Bu ormanın en yaşlı kuşuyum. Sana yol gösterebilirim, demiş.
Elif, sincap ve Bilgin Baykuş, birlikte yola koyulmuşlar. Yol boyunca birbirinden ilginç maceralar yaşamışlar. Bir kez dev bir örümcek ağını geçmek zorunda kalmışlar. Elif, sincap ve Bilgin, birbirlerine yardım ederek bu engeli aşmışlar. Bir başka sefer ise uçsuz bucaksız bir çiçek tarlasından geçmişler. Burada çiçeklerin melodik bir şekilde şarkı söylediğini duymuşlar.
Sonunda Alacakaranlık Dağı’na varmışlar. Dağın zirvesine tırmanmak kolay olmamış. Kayalar kayganmış ve rüzgar çok sert esiyormuş. Ama Elif, cesaretini hiç kaybetmemiş. “Ben buraya kadar geldim, mutlaka başaracağım! diyerek taşın zirveye ulaşmasına yardım etmiş. Işık Taşı, yerine konulduğu anda parlak bir ışık yayılmış ve tüm orman aydınlanmış.
Büyü bozulmuş, orman yeniden eski güzelliğine kavuşmuş. Elif, sincap ve Bilgin Baykuş büyük bir mutlulukla köylerine geri dönmüşler. Köydeki insanlar onları merakla karşılamış. Elif, yaşadığı macerayı ve Gizemli Orman’ın artık güvenli olduğunu anlatmış.
O günden sonra köydeki herkes Gizemli Orman’a gitmiş, oranın güzelliklerini keşfetmiş. Elif ise cesareti ve merakı sayesinde köyün kahramanı olmuş. Hem arkadaşlarına hem de büyüklerine, korkuların üzerine gidildiğinde ne kadar güzel şeyler başarılabileceğini göstermiş.
Elif hayatı boyunca maceraya atılmayı ve yeni şeyler öğrenmeyi bırakmamış. Ve bu masal da burada bitmiş.
Gökyüzü kadar mavi, orman kadar huzurlu günleriniz olsun!
Arkadaşlarınla Paylaş