Emir, küçük bir köyde ailesiyle yaşayan, hayal gücü oldukça geniş bir çocuktu. Gözlerini kapattığında, kendini bambaşka dünyalarda bulur, maceradan maceraya koşardı. En sevdiği şeylerden biri, gece gökyüzüne bakıp yıldızları izlemekti. Yıldızlar, Emir’in hayal gücünü besleyen en büyük kaynaklardı. Onlara bakarken, her bir yıldızın arkasında gizemli bir dünya olduğunu düşünür ve bir gün bu dünyaları keşfetmeyi hayal ederdi.
Bir akşam, Emir yatağında uzanmış, penceresinden yıldızları izlerken, gözleri ağırlaştı. Tam uykuya dalmak üzereydi ki, odasının köşesinden bir ışık huzmesi belirdi. Bu, sıradan bir ışık değildi; parıl parıl parlayan, tüm odayı aydınlatan büyülü bir ışık gibiydi. Emir gözlerini ovuşturdu ve yataktan kalktı. O anda, ışığın içinden küçük bir peri belirdi. Minik, kanatlı ve ışıltılı bu peri, sanki doğrudan Emir’in hayal gücünden çıkmış gibiydi.
"Merhaba Emir!" dedi peri, yumuşak ve neşeli bir sesle. "Ben Peri Duru. Senin hayal gücünün çok güçlü olduğunu biliyorum ve seninle büyülü bir yolculuğa çıkmak istiyorum. Ne dersin?"
Emir, şaşkın ama heyecanlıydı. "Büyülü bir yolculuk mu? Nereye gideceğiz?" diye sordu.
Peri Duru, minik elleriyle Emir’e doğru elini uzattı. "Göreceksin," dedi gizemli bir şekilde gülümseyerek. "Sadece hayal et ve bana güven."
Emir tereddüt etmeden peri Duru’nun elini tuttu ve aniden kendini bir yıldız tozu bulutunun içinde, gökyüzüne doğru yükselirken buldu. Dünya giderek küçülüyor, yıldızlar etraflarında dönüyordu. Emir, daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştı. Heyecan dolu kalbi, göğsünde hızla çarpıyordu.
Bir süre sonra, ikisi de masmavi bir gökyüzüyle çevrili, yemyeşil bir ormanın ortasına indi. Ağaçlar kocamandı, çiçekler parıldıyor, kuşlar birbirinden güzel melodilerle cıvıldıyordu. Bu yer, adeta hayal dünyasının bir parçasıydı. Emir büyülenmiş gibiydi.
"Bu yer neresi?" diye sordu heyecanla.
"Bu, Hayal Ormanı," dedi Peri Duru. "Burada hayal ettiğin her şey gerçeğe dönüşebilir. Ama dikkatli olmalısın, hayaller bazen seni yanıltabilir."
Emir başını salladı. Her şey o kadar gerçek ama bir o kadar da büyülüydü ki, sanki bu ormanda her şey mümkünmüş gibi hissediyordu. İlerlemeye başladıklarında, karşılarına kocaman bir göl çıktı. Gölün suyu o kadar berraktı ki, altındaki balıklar bile net bir şekilde görünüyordu. Ama asıl dikkat çeken şey, gölün tam ortasında duran devasa bir şatoydu. Şato, göğe doğru yükseliyor, etrafında parıldayan ışıklar saçıyordu.
"Bu şato kimin?" diye sordu Emir merakla.
Peri Duru gözlerini kıstı ve hafifçe gülümsedi. "Bu şato, Hayal Ormanı’nın kalbinde yer alan bir sır saklıyor. İçinde hayal edebileceğin en büyülü yaratıklar yaşıyor. Ama buraya girmek için bir görevin var."
Emir heyecanla atıldı. "Ne yapmam gerekiyor?"
"Şatoya ulaşmak için üç bulmacayı çözmelisin," dedi Peri Duru. "Her bir bulmaca, senin hayal gücünle ve cesaretinle ilgili olacak. Başarılı olursan, şatonun sırrını keşfedeceksin."
Emir, peri Duru’nun söylediklerini dikkatle dinledi ve gözleri parıldayarak başını salladı. "Hazırım!"
İlk bulmaca, gölün kıyısında belirdi. Bir ağaç gövdesine oyulmuş harfler vardı, ama harfler karmaşık bir şekilde dizilmişti. Emir dikkatle baktı ve harflerin bir mesaj oluşturduğunu fark etti: "Hayallerin sınırı yoktur, ama gerçeği bulmak için cesaret gerekir." Emir bu mesajı yüksek sesle okudu ve harfler anında parlak bir ışıkla kayboldu.
"İlk bulmacayı çözdün!" dedi Peri Duru. "Şimdi ikinci bulmaca için hazır ol."
İkinci bulmaca, gölün üzerindeki bir kayıkta gizliydi. Emir kayığa bindiğinde, suyun üzerinde yüzen bir ayna gördü. Ayna, ona kendi yansımasını gösteriyordu, ama bir farkla. Aynadaki Emir, ona sürekli sorular soruyordu. "Kimsin? Neden buradasın? Ne arıyorsun?" Emir bu sorulara cevap verirken, kendi kalbine ve hayallerine ne kadar inandığını fark etti. Aynadaki yansıma, Emir’in içsel gücünü temsil ediyordu.
"Sorulara cevap verdiğinde, gerçek kendini gösterir," dedi Peri Duru ve ikinci bulmaca da çözülmüş oldu.
Son bulmaca, gölün ortasına doğru ilerlerken karşılarına çıktı. Şatonun kapısının önünde duran devasa bir kapı, kilitliydi. Kapının üzerinde ise şu yazıyordu: "Bu kapıyı açmak için en güçlü anahtar nedir?"
Emir bir an düşündü. "Sevgi," dedi. "Hayal gücümün en güçlü kaynağı sevgi."
Bu cevap üzerine kapı büyük bir gürültüyle açıldı ve Emir ile peri Duru, şatonun içine adım attı. İçerisi o kadar büyüleyiciydi ki, parıldayan taşlarla kaplı duvarlar, etrafa ışık saçan avizeler, devasa pencerelerden içeri giren renkli ışıklar… Her şey büyüleyici bir atmosfer yaratıyordu.
Tam şatonun merkezine geldiklerinde, büyük bir tahtta oturan başka bir periyle karşılaştılar. Bu peri, Hayal Ormanı’nın kraliçesiydi. Kocaman kanatları vardı ve gözleri adeta yıldızlar gibi parlıyordu.
"Emir," dedi peri kraliçe, "hayal gücünün gücüyle buraya kadar geldin. Cesaretin ve sevgin sayesinde, bu şatonun sırrını keşfetmeye hak kazandın."
Emir heyecanla sordu, "Bu şato neyin sırrını saklıyor?"
Peri kraliçe gülümseyerek cevap verdi, "Bu şato, hayallerin gerçeğe dönüşebileceğini gösteren bir simge. Herkesin içinde, en derinlerde saklı bir güç vardır. Bu güç, sevgi, cesaret ve hayal gücüdür. Sen bu güçleri kullanarak buraya geldin. Şimdi, bu gücü kullanarak kendi dünyanda da harikalar yaratabilirsin."
Emir, peri kraliçenin söylediklerini büyük bir dikkatle dinledi. Hayal gücünün sınırlarını zorlayarak ne kadar ileri gidebileceğini anlamıştı. Ama aynı zamanda, bu gücün sorumluluğunu da fark etmişti. Şatonun içindeki parıltılar, Emir’in içindeki cesareti ve sevgiyi temsil ediyordu.
Peri kraliçe elini Emir’e uzattı ve ona küçük bir taş verdi. Bu taş, büyülü bir şekilde parlıyordu. "Bu taş, senin hayal gücünü simgeliyor," dedi kraliçe. "Onu her zaman yanında taşı. Ne zaman bir şeyin imkansız olduğunu düşünsen, bu taşa bak ve hayallerinin gücünü hatırla."
Emir taşı alıp sıkıca kavradı. Artık eve dönme zamanı gelmişti. Peri Duru, Emir’e elini uzattı ve onu tekrar yıldız tozlarının arasına götürdü. Gökyüzünde süzülürken, Emir artık ne kadar büyük bir macera yaşadığını ve ne kadar çok şey öğrendiğini düşündü. Peri Duru’nun yardımıyla güvenli bir şekilde yatağına döndü.
Ertesi sabah uyandığında, elinde hala parlayan küçük taşı tuttuğunu fark etti. Her şey gerçek miydi, yoksa bir rüya mıydı, bilmiyordu. Ama ne olursa olsun, Emir artık hayal gücünün gücünü anlamıştı ve bu güçle dünyasında harikalar yaratabilecekti.
Emir, hayatında artık her zorluğun üstesinden gelebileceğini biliyordu. Hayal gücü ve sevgi, her şeyi mümkün kılabilirdi.
Arkadaşlarınla Paylaş