Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, büyük ve güzel bir köy varmış. Bu köyde herkes birbirine yardım etmeyi sever, her gün neşe ve huzur içinde yaşarlarmış. Köyün etrafını çevreleyen yeşil ormanlar ve tarlalar, hayvanlarla doluymuş. Çocuklar da her gün oynamak için ormana gider, doğayı keşfetmeyi çok severlermiş. Bu köyde Elif adında bir kız yaşarmış. Elif, yardımseverliği ve iyiliğiyle tanınırmış. Nerede bir ihtiyaç sahibi görse, hemen yardım eder, birinin yüzü güldüğünde o da mutlu olurmuş.
Bir gün Elif, köyün meydanında otururken, etrafta koşuşturan çocukları izliyormuş. Tam o sırada yanına küçük bir kuş konmuş. Kuşun bir kanadı kırılmış gibi görünüyormuş ve uçmakta zorlanıyormuş. Elif hemen kuşa yaklaşıp onu nazikçe avuçlarına almış. "Merak etme, sana yardım edeceğim," demiş kuşa. Kuş hafifçe cıvıldayarak Elif’e bakmış.
Elif, kuşu köyün dışındaki yaşlı Bilge Dede’ye götürmeye karar vermiş. Bilge Dede, köyde hayvanları iyileştiren ve onlara bakan biri olarak tanınırmış. Ormana doğru yürürken Elif, kuşa şefkatle bakarak ona bir yandan ninni mırıldanıyormuş. Nihayet Bilge Dede’nin kulübesine vardığında kapıyı çalmış. Kapıyı açan Bilge Dede, Elif’in elindeki kuşu görünce gülümsemiş. "Bak sen şu küçük kuşa, ne kadar da cesurmuş. Onu iyileştireceğiz," demiş.
Bilge Dede, kuşun kanadını sarıp Elif’e bakarak, "Sen gerçekten çok iyilik dolu bir kızsın Elif. Bu kuşun sana ihtiyacı vardı, onu görmezden gelmedin," demiş. Elif, Bilge Dede’nin bu sözlerine sevinmiş ama aynı zamanda şaşırmış. "İyilik yapmak neden bu kadar önemli?" diye sormuş.
Bilge Dede ona bakarak, "İyilik, sadece başkalarına yardım etmekle kalmaz. İyilik, kalpleri yumuşatır, dünyayı daha güzel bir yer yapar. Birine yardım ettiğinde, o kişinin içindeki sevgi büyür ve o da başkalarına yardım etmeye başlar. İyilik bulaşıcıdır," demiş.
Elif, Bilge Dede’nin bu sözlerinden etkilenmiş. O günden sonra daha fazla iyilik yapmaya karar vermiş. Ormandaki hayvanlara su taşımış, köydeki yaşlılara yiyecek götürmüş, arkadaşlarına derslerinde yardım etmiş. Her iyilik yaptığında, köydeki insanlar ona teşekkür etmiş ve Elif’in yüreği daha da sevgi dolmuş.
Bir gün, köyün biraz dışındaki dağın arkasında yaşayan bir çocukla tanışmış. Bu çocuğun adı Ali’ymiş. Ali, köyde pek kimseyi tanımaz ve genellikle tek başına vakit geçirirmiş. Köydeki çocuklar bazen onunla dalga geçer, onu oyunlarına dahil etmezlermiş. Elif, Ali’nin yalnız olduğunu fark edince onunla konuşmaya karar vermiş. "Merhaba Ali," demiş gülümseyerek. "Neden burada tek başına oturuyorsun? Gel bizimle oyna."
Ali başını eğmiş ve sessizce, "Beni kimse oyunlarına almaz. Zaten kimseyle de arkadaş olmak istemiyorum," demiş. Elif, onun ne kadar üzgün olduğunu anlamış. "Belki şimdiye kadar kimseyle arkadaş olamamışsındır ama ben seninle arkadaş olmak istiyorum," demiş ve ona bir elma uzatmış. Ali şaşkınlıkla bakmış. İlk kez biri ona böyle nazik davranıyormuş.
O günden sonra Elif, Ali’yi her gün köyün meydanına davet etmiş ve diğer çocuklarla tanıştırmış. Başta çocuklar Ali’ye biraz mesafeli durmuşlar ama Elif, herkesi bir araya getirmenin bir yolunu bulmuş. Her gün Ali’ye yardım eder, onunla birlikte oyunlar oynar ve onu güldürmeye çalışırmış. Ali de zamanla açılmış, neşeli biri haline gelmiş.
Bir gün, köyün etrafındaki büyük ormanda korkunç bir fırtına çıkmış. Ağaçlar sallanıyor, rüzgar her yeri savuruyormuş. Köydeki herkes evlerine sığınmış ama Elif, Ali’nin hala dağ yolunda olduğunu fark etmiş. Hemen ayağa kalkmış ve fırtınaya rağmen ormana doğru koşmaya başlamış. Yol boyunca dallar uçuşuyor, rüzgar onu geriye doğru itmeye çalışıyormuş. Ama Elif kararlıymış; Ali’yi yalnız bırakmayacaktı.
Ormanın derinliklerine ulaştığında, Ali’yi bir ağacın altında otururken bulmuş. Ali korkmuş ve ne yapacağını bilemez haldeymiş. Elif hemen ona yaklaşarak, "Ali, buradan çıkmamız lazım, seni eve götüreceğim," demiş. Ali önce korkmuş ama Elif’in güven dolu sesi onu rahatlatmış. Elif, Ali’nin elinden tutarak birlikte köye dönmeye başlamışlar. Yol boyunca birbirlerine destek olmuşlar. Elif, Ali’ye cesaret veriyor, Ali de Elif’e güveniyormuş.
Nihayet köye vardıklarında, herkes onları merakla bekliyormuş. Elif ve Ali’yi sağ salim görünce, köy halkı rahat bir nefes almış. Köyün yaşlıları Elif’e yaklaşarak, "Sen gerçekten cesur bir kızsın. İyilik dolu yüreğinle Ali’ye yardım ettin. Seni kutlarız," demişler.
Elif, sadece iyilik yapmanın değil, cesur olmanın ve başkalarına destek olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış. Ali de Elif sayesinde artık yalnız hissetmiyormuş. O günden sonra köydeki çocuklar Ali’yi de oyunlarına dahil etmişler ve onunla birlikte eğlenceli vakit geçirmeye başlamışlar. Ali, artık köyün bir parçasıymış ve herkesle dost olmuş.
Elif’in yaptıkları, köydeki herkesin kalbinde büyük bir yer edinmiş. Onun sayesinde köyde yardımlaşma ve iyilik daha da artmış. Köy halkı birbirine daha çok yardım eder olmuş, zor zamanlarda el ele vermişler. Elif, iyilik yapmanın sadece birine yardım etmekle kalmayıp, tüm toplumu değiştirebileceğini öğrenmiş.
Böylece, Elif’in iyilik dolu yüreği sayesinde köydeki herkes daha mutlu ve huzurlu bir hayat sürmüş. İyiliğin ne kadar güçlü olduğunu gören herkes, birbirine yardım etmekten ve iyilik yapmaktan asla geri durmamış.
Ve böylece, Elif’in yardımlarıyla köyde iyilik ve sevgi dolu bir hayat başlamış. Elif her gün mutlu uyanır, iyilik yapmanın ve yardımlaşmanın gücünü kalbinde hissedermiş.
Son.
Arkadaşlarınla Paylaş