Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, büyük bir şehirde yaşayan Ela adında 6 yaşında bir kız çocuğu varmış. Ela, ne kadar yorgun olursa olsun, geceleri bir türlü uyuyamazmış. Gözleri ağırlaşsa bile, yatağına yattığında zihni canlanır, uykusu kaçar gidermiş. Göz kapakları arasından kaçan uykuyu yakalamak, bir türlü mümkün olmazmış. Anne ve babası her türlü yöntemi denemişler; ona hikayeler okumuşlar, ninni söylemişler, ama Ela bir türlü uykuya dalamazmış.
Bir gece, yine uyuyamadığı bir zamanda, odasının penceresi hafifçe aralanmış ve içeriye yumuşak bir ışık dolmuş. Ela, bu ışığın nereden geldiğini merak ederek yavaşça yatağından kalkmış ve pencereye doğru ilerlemiş. Pencereyi tamamen açtığında, birdenbire karşısında pırıl pırıl parlayan, gökkuşağı renklerinde bir yol belirmiş. Bu yolun nereye gittiğini bilmeyen Ela, merakına yenik düşerek adım atmış ve kendini bir anda o rengârenk yolun üzerinde bulmuş.
Yol boyunca yürüdükçe, etrafındaki manzara değişmeye başlamış. Ağaçlar, kuşlar, çiçekler hepsi göz kamaştırıcı güzellikteymiş. Gökkuşağı yolunun sonunda, altın rengi kapıları olan büyük bir kale görünmüş. Ela kaleye yaklaştıkça, kalenin kapıları kendiliğinden açılmış ve Ela içeriye girmiş.
Kalenin içinde karşısına Uyku Prensi çıkmış. Uyku Prensi, beyaz giysiler içinde, gözlerinden huzur akan bir gençmiş. Ela'ya gülümseyerek bakmış ve onu nazikçe selamlamış.
"Hoş geldin Ela," demiş Uyku Prensi. "Burası Uyku Ülkesi. Senin gibi uykusuz kalan çocuklara yardım etmek için buradayım."
Ela, şaşkınlıkla etrafına bakınarak, "Uyku Ülkesi mi? Burası neresi? Ve siz kimsiniz?" diye sormuş.
Uyku Prensi, Ela'ya sabırla cevap vermiş: "Burası, uykusuz çocukların hayallerinde bulduğu bir ülke. Ben de Uyku Prensi’yim. Senin de fark ettiğin gibi, uzun zamandır uyuyamıyorsun. Uykusuzluk senin büyüme yolculuğunda engel teşkil ediyor. Ancak burada, uykuya dalmanın sırrını bulabilirsin."
Ela, Uyku Prensi’nin söylediklerini duyunca biraz rahatlamış. Ancak hala uyuyamamanın nedenini merak ediyormuş. Uyku Prensi, Ela'nın bu merakını fark etmiş ve onu kalenin içindeki büyük bir salona davet etmiş.
Salonun ortasında, dev bir saat kulesi varmış. Saatin her bir rakamı, farklı bir renk ve şekil alıyormuş. Uyku Prensi, saatin önüne giderek Ela'ya dönmüş: "Bu saat, Uyku Saati. Her çocuk için doğru uyuma zamanını gösterir. Ancak, senin saatin biraz bozulmuş gibi görünüyor. Uyuma zamanını kaçırmışsın ve bu yüzden uykusuz kalıyorsun. Seninle bu saati tekrar düzeltmeye çalışacağız."
Ela, Uyku Prensi’ne nasıl yardım edebileceğini sormuş. Uyku Prensi ise ona bir sır vermiş: "Uyku Saati’ni düzeltmek için önce kalbinin ritmini bulmalısın. Kalbinin ritmini bulduğunda, saat de doğru zamanı gösterecek."
Ela, kalbinin ritmini nasıl bulacağını düşünmüş ve Uyku Prensi ona yardım etmeye karar vermiş. Prens, Ela’yı sakinleştirmek için ona derin nefes almasını ve vermesini öğretmiş. Ela, derin nefes alıp vermeye başladıkça, kalbinin ritmini hissetmeye başlamış. Kalbi, uyum içinde atmaya başladıkça, saatin de hareketlendiğini görmüş. Saatin içindeki dişliler dönmeye başlamış ve saat, tam da uyuma saatini göstermiş.
Uyku Prensi, Ela'nın bu başarıyı kutlamasına izin vermiş, ancak bir uyarıda bulunmuş: "Ela, bu saati düzeltmek senin için bir başlangıç. Şimdi Uyku Ülkesi'nde birkaç görev daha yerine getirmen gerekiyor. Bu görevler, seni huzurlu bir uykuya hazırlayacak."
Ela, Uyku Prensi'nin rehberliğinde, Uyku Ülkesi'ndeki maceralarına başlamış. İlk olarak, Uyku Bahçesi'ne gitmişler. Bu bahçe, dünyanın en güzel çiçekleriyle doluymuş. Ancak, bu çiçeklerin bir sırrı varmış: Her biri, güzel rüyaların kokusunu taşıyormuş. Ela, bu çiçeklerin kokusunu içine çektiğinde, kendini hafif ve huzurlu hissetmiş. Uyku Prensi, bu kokuların Ela'nın zihnini temizlediğini ve ona huzur verdiğini söylemiş.
Bir sonraki durakları, Düşler Gölü olmuş. Bu göl, sanki kristalden yapılmış gibi parlıyormuş. Gölün yüzeyinde, uyuyan çocukların rüyaları yansıyormuş. Ela, gölün kenarına oturmuş ve kendi yansımasını izlemeye başlamış. Gölde kendi yansımasını görürken, birden bire yansıma değişmiş ve Ela'nın en sevdiği hayal dünyası ortaya çıkmış. Ela, bu dünyada sevdiği karakterlerle oyunlar oynadığını, maceralara atıldığını ve mutlu olduğunu görmüş. Uyku Prensi, bu gölün Ela'ya hayallerini hatırlattığını ve güzel rüyaların ona yakın olduğunu söylemiş.
Ela, Düşler Gölü'nde biraz vakit geçirdikten sonra, Uyku Prensi ona son bir görev daha olduğunu söylemiş: "Ela, şimdi Uyku Ormanı’na gitmeliyiz. Oradaki en büyük ağaçta, senin uykuya dalmana yardım edecek bir tılsım var. Bu tılsımı bulmalı ve ona dokunmalısın."
Ela, Uyku Prensi'yle birlikte Uyku Ormanı'na doğru yola çıkmış. Orman, yumuşak bir sessizlikle doluymuş. Ağaçların yaprakları, rüzgarın hafif esintisiyle nazikçe sallanıyormuş. Ormanın derinliklerine girdiklerinde, karşılarına devasa bir ağaç çıkmış. Bu ağaç, diğer ağaçlardan çok daha büyük ve çok daha görkemliymiş. Ağacın dalları arasından, zayıf bir ışık sızıyormuş. Uyku Prensi, Ela'ya bu ağaca tırmanmasını ve ışığın kaynağını bulmasını söylemiş.
Ela, büyük ağaca tırmanmaya başlamış. Dallarına tutunarak yukarı doğru çıktıkça, ışık daha da parlak hale gelmiş. Sonunda, ışığın kaynağını bulmuş: Bu, altın bir yaprakmış. Yaprak, ışık saçarak parlıyormuş ve Ela'nın eline aldığında, yaprağın sıcaklığını hissetmiş. Uyku Prensi, bu yaprağın Uyku Tılsımı olduğunu ve Ela'nın bu tılsımı kalbinin üzerine koyarak uyuması gerektiğini söylemiş.
Ela, yaprağı dikkatlice kalbinin üzerine koymuş ve gözlerini kapatmış. Bir anda, vücudunu bir rahatlama hissi kaplamış. Zihni, sakin ve huzurlu hale gelmiş. Uyku Prensi, Ela'ya gülümseyerek bakmış ve onu tebrik etmiş: "Ela, artık huzurlu bir uykuya dalabilirsin. Uyku Tılsımı, sana her zaman yardımcı olacak."
Ela, Uyku Prensi'ne teşekkür ederek gözlerini kapatmış ve kendini Uyku Ülkesi’nin huzur dolu kollarına bırakmış. Uyandığında, yine kendi yatağında, yumuşacık yastığının üzerinde bulmuş kendini. Gözlerini araladığında, penceresinden sızan sabah güneşinin ışığını görmüş ve bir rüya gördüğünü düşünmüş.
Ancak, elini kalbine götürdüğünde, hala orada duran sıcaklığı hissetmiş. Uyku Prensi’nin ona verdiği Uyku Tılsımı, hala kalbindeymiş. Bu tılsım, Ela’ya her gece huzurlu bir uykuya dalmasında yardımcı olmuş. O günden sonra, Ela her gece rahatça uykuya dalmış ve Uyku Ülkesi’ndeki maceralarını rüyalarında yaşamaya devam etmiş.
Ela’nın uykusuzluk sorunu artık geçmiş ve her sabah dinç ve enerjik bir şekilde uyanır olmuş. Uyku Prensi’nin öğrettikleriyle, uykuya dalmanın huzurunu keşfetmiş ve uyumanın önemini anlamış.
Gökten üç elma düşmüş; biri Ela’nın, biri Uyku Prensi’nin, biri de bu masalı okuyanların başına…
Ve böylece Ela’nın uyku macerası mutlu sonla bitmiş.
Arkadaşlarınla Paylaş