

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, minik bir kasabada yaşayan sevimli bir kız çocuğu varmış. Adı Duru’ymuş ve en sevdiği şey, akşamları annesinin anlattığı masallarla birlikte hayal dünyasında yepyeni serüvenlere dalmakmış. Bir gece, penceresinden dışarı bakar bakmaz ayağın altında parlayan gümüş ışıkları fark etmiş. Ay, kocaman gülümseyerek gökyüzünde gezinirken, Duru’ya sanki “Benimle gelmek ister misin?” der gibi parıldıyormuş. Duru, heyecanla kalbini sıkıştıran bu daveti kabul etmiş ve bir rüya adımında, masal diyarının kapılarını aralamış.
Duru, rüyasında kendini rengarenk ağaçlarla bezeli, pırıl pırıl akan derelerin aktığı ve kuş seslerinin neşeyle dolduğu bir ormanda bulmuş. Her yerden tatlı melodilerin yayıldığı bu diyar, sanki bütün canlıların dostlukla kucaklaştığı bir ev gibiymiş. Rüya ormanının derinliklerinde, küçük bir patikadan yürümeye başlamış. Yol boyunca kır çiçekleri arasında dans eden kelebekler, ona “Merhaba Duru! Hoş geldin!” diye fısıldarcasına süzülüyormuş. Duru’nun gözleri sevinçle parlamış öyle ki, her adımında yeni bir sürprizle karşılaşmanın mutluluğunu yaşıyormuş.

Biraz ilerledikten sonra Duru, kocaman gül yüzlü, tüylü ve sevimli bir sincapla karşılaşmış. Bu sincap, adının Misket olduğunu söylemiş. Misket, Duru’ya ormanın gizli güzelliklerini göstermek istediğini dile getirmiş. Önce ikisi, hışırtılı yapraklar arasında saklanan minik bir dereye ulaşmışlar. Derinin suyundan yansıyan rengarenk ışıklarla, Duru kendini seçkin bir masal kahramanı gibi hissetmiş. Misket, “Burası sihirli bir yerdir. Her damla, ormandaki canlıların umut ve hayallerini taşır” diyerek Duru’ya anlatmış.
İlerledikçe ormanın daha derin ve mistik kısımlarına ulaşmışlar. O sırada, gökkuşağının tüm renklerini saçan minik bir baykuş Duru ve Misket’in yanına konmuş. Baykuşun adı Zümrüt’müş. Zümrüt, bilgeliğiyle bilinen bir baykuşmuş ve Duru’ya “Gece karanlığında bile, sevgi ve merakla dolu yüreğin, en aydınlık yolu bulur” diyerek öğüt vermiş. Duru, Zümrüt’ün sözlerini yüreğine kazımış çünkü annesinden dinlediği masallarda da hep cesaretin ve sevginin öneminden bahsedilirmiş.

Ormanın derinliklerinde ilerlerken, Duru, Misket ve Zümrüt, ağaçların arasında, umut dolu bir ışık huzmesiyle aydınlanan küçük bir kulübeye rastlamışlar. Bu kulübenin sahibi olan yaşlı bir kaplumbağa varmış adı Zamanmış. Zaman, çok uzun yıllar boyunca bu ormanda yaşamış, her şeyin nasıl değiştiğini, ama asla sevginin ve dostluğun son bulmadığını gözlemlemiş. Yavaş adımlarla, gülümseyerek Duru’ya şöyle demiş: “Sevgili yavrum, zamanın akışı her şeyi değiştirir ama kalbinin sıcaklığı, çevrendeki her canlıya umut verir. Her an yeni keşifler yapman ve öğrenmen için harika fırsatlar saklıdır.” Böylece, Duru hem ormandaki güzellikleri hem de zamanın değeri hakkında çok şey öğrenmiş.

Yolculukları esnasında, Duru yeni arkadaşlıklar kurmanın ne kadar değerli olduğunu fark etmiş. Çeşitli hayvanların anlattıkları hikayeler, evrenin sırlarını, doğanın dengesini ve hayatın küçük mucizelerini gözler önüne sermiş. Kimi zaman, ormanın derinliklerinden gelen tatlı şarkılar, Duru’ya, her gecenin aslında yeni umutlara gebe olduğunu hatırlatmış. Kimi zaman ise, minik böceklerin bile geceleri dans ettiğini ve ışıklarını etrafa saçtıklarını görmüş. Her yeni deneyim, Duru’nun hayal gücüne bir parça daha dokunmuş, kalbine neşe ve öğrenme isteği aşılamış.

Ormanda gezinirken, Duru ve arkadaşları, parlak bir ışığın altında toplanan bir grup minik yıldızla karşılaşmışlar. Yıldızlar, gecenin büyüsünü paylaşmak için oraya toplanmış, her biri gökyüzünün bir parçasıymış. Bu yıldızlardan biri, Duru’ya “Bizler, geceleri gökyüzünü renklendiren umut ışıklarıyız. Her biri, bir çocuğun hayal gücünün parıltısını taşır. Sen de bizim gibi parımparıldayan, içindeki güzelliği keşfetmeyi asla unutma” demiş. Duru, bu sözlerle birlikte, içindeki sevgi ve merakın aslında ne kadar büyük bir güç taşıdığını derinden hissetmiş.

Masal diyarında geçen güzel bir gecenin ilerleyen saatlerinde, Duru yavaş yavaş uykuya dalmaya başlamış. Rüya ormanın her bir sakini, Duru’nun huzurlu uykusuna eşlik etmek için etrafa yayılmış ağaçların fısıldadığı ninniler, doğanın kucağında saklı melodiler gibi kulağında yankılanmış. Misket, Zümrüt, Zaman ve yıldızlar, hepsi Duru’ya iyi geceler diyerek birer umut kırıntısı bırakmış. Duru’nun kalbinde, öğrendiği tüm dersler birikirken, hayal gücü de gece boyunca sonsuz maceralara yelken açmaya devam etmişti.

Uyanış zamanı geldiğinde, Duru’nun yüzünde tatlı bir tebessüm belirmiş. Gerçek dünyada da, annesinin sıcak kucağında otururken, masal diyarında öğrendiği dostluk, sevgi, merak ve zamanın değerini aklında taşıyormuş. Artık her gece yatmadan önce, penceresinden gökyüzüne bakıp, bir zamanlar rüya ormanında tanıştığı dostlarını anıyor her biri ona yeni bir heyecan, yeni bir öğrenme fısıldıyormuş gibi hissediyormuş.

Duru, her sabah uyandığında, yeni şeyler öğrenme ve çevresindeki güzellikleri keşfetme arzusu ile doluymuş. Artık gökyüzünde parlayan yıldızlara, dallarda dans eden yapraklara ve rüzgarın fısıldadığı hikayelere daha derin anlamlar yüklemiş. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu, sevgiyle paylaşıldığında ise ne kadar da güçlü hale geleceğini keşfetmiş. Böylece küçük Duru, her yeni günün, adeta hayal diyarında yaşadığı maceralar gibi, kahramanlıkla ve umutla dolu olduğunu fark etmiş.

Zaman içinde Duru, masal diyarındaki her anıyı, öğrendiği her dersi ve edindiği her dostluğu kalbinde saklamış. O gece, uyku masalının akıp giden saatleri, onun için bir ömür boyu sürecek anıların, unutulmaz dostlukların ve tükenmez hayal gücünün başlangıcını simgelemekteymiş. Çünkü Duru, artık biliyormuş ki masallar sadece uyumak için anlatılan hikayeler değil, içimizde var olan sevgi ve merakın, her anı renkli kılan sihirli dokunuşlarmış.

Ve böylece, Duru’nın rüyası, gözleri kapandığında başlayan, her uyanışta yeniden anlam kazanan bir masala dönüşmüş. Her gece uyku perisinin gelmesiyle birlikte, o küçük kalp, yeni masallara, yeni öğrenme maceralarına ve ışıl ışıl parlayan hayallerle dolu bir geleceğe doğru yol alıyormuş. İşte masal da burada, çocukların dünyasında umut ve sevgiyle, yeni ipuçlarıyla, öğrenmenin ve dostluğun ne kadar değerli olduğunun anlatıldığı bir peri masalı olarak mutlu sonla noktalanmış. Herkesin kalbinin neşeyle, gözlerinin umutla parladığı bir masal sona ermiş ama Duru’nun macerası, her gece uyumadan önce yeniden canlanan büyülü bir hatıra olarak yaşamaya devam etmiş.
Arkadaşlarınla Paylaş