Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, minik bir köyde yaşayan tatlı mı tatlı bir kız çocuğu varmış. Adı Elif olan bu küçük kız, her akşam yatağa yatıp gözlerini kapadığında bir türlü uykuya dalamazmış. Elif’in aklı, gündüz yaşadığı küçük maceralarda kalır; rüyasında bir yandan bulutların üzerinde zıplamak, bir yandan yıldızlara dokunmak istermiş. Ama ne yaparsa yapsın, her gece tatlı bir uykuya geçemeden düşünceleri arasında dolanıp dururmuş.
Elif’in en sevdiği yer ise evlerinin arkasındaki ormanmış. Bu orman kocaman ağaçlarla dolu, kuş cıvıltılarının yankılandığı, çiçeklerin birbirinden güzel kokular yaydığı muhteşem bir yerdi. Her sabah annesiyle birlikte ormana gider, çiçek toplar, bazen de sincaplarla oynarmış. Ama akşam olup da uyuma zamanı gelince, bütün bu güzellikler Elif'in kafasını meşgul edermiş.
Bir gece, Elif yine yatağında bir o yana bir bu yana dönüp dururken penceresinin önünde bir ışık belirmiş. Başta korkmuş, ama sonra ışığın içinden çıkan minicik bir varlık onu sakinleştirmiş. Bu küçük varlık, bir periymiş! Üstelik, Elif’in daha önce gördüğü masallardaki periler gibi değil, gerçekten küçücük, ışıl ışıl kanatları olan, gülümseyen yüzüyle tam bir dost gibi görünüyormuş.
Peri kendini tanıttı: “Merhaba, Elif! Ben Rüya Perisi'yim. Senin gibi çocuklara gece uykularında güzel rüyalar getiririm. Ama bakıyorum ki sen pek uyuyamıyorsun. Nedenini öğrenmek istedim ve bu yüzden geldim.”
Elif şaşkın bir şekilde bakarken, "Rüya Perisi mi?" diye mırıldandı. “Evet!” dedi peri. “Ben buradayım çünkü senin rahatça uyumanı sağlamak istiyorum. Böylece sen de rüyalar diyarına kolayca geçebilir, orada türlü maceralara atılabilirsin.”
Elif, Rüya Perisi'ne bakarak içini dökmeye başladı. “Her gece uyumadan önce birçok şey düşünüyorum. Yaşadıklarım, ormanda gördüğüm güzellikler, arkadaşlarımla oyunlar… Hepsi kafamda dönüp duruyor ve ben bir türlü uykuya dalamıyorum.”
Rüya Perisi, Elif’in durumunu anladı ve yumuşak bir sesle konuştu: “O zaman seninle bir oyun oynayalım. Bu oyun, seni uyumadan önce güzel hayallere daldıracak ve rahatça uyumana yardımcı olacak. Ne dersin?”
Elif heyecanla başını salladı. "Evet, lütfen! Bu oyunu oynamak istiyorum!"
Peri, Elif’in elini nazikçe tuttu ve odanın ortasında bir daire çizmeye başladı. Bu dairenin içinde bir yıldız belirdi, ardından başka bir yıldız ve sonra bir diğeri… Bir süre sonra odanın tam ortasında yıldızlarla kaplı bir yol oluştu.
“Bu yıldız yolu, Rüyalar Diyarı'na açılıyor,” dedi peri. “Seni bu yoldan geçirip harika rüyalara götüreceğim. Tek yapman gereken, gözlerini kapatıp derin bir nefes almak.”
Elif gözlerini kapadı, derin bir nefes aldı ve periyle birlikte yıldız yoluna adım attı. Bir anda kendini bulutların üzerinde buldu. Ay ışığının yansıttığı yumuşacık bulutlar arasında süzülüyor, yıldızlar Elif'in etrafında dans ediyordu. Etrafındaki her şey parıl parıl parlıyordu ve bu yolculuk ona kendini çok huzurlu hissettirdi.
Bir süre sonra peri, Elif’i masal diyarına götürdü. Burada rengarenk çiçekler açıyor, her bir çiçekten tatlı melodiler yükseliyordu. Kuşlar, minik çiçeklerin etrafında dans ediyor, gökyüzünde rengarenk gökkuşakları oluşuyordu. Elif gözlerini hayranlıkla etrafa dikti, gördükleri karşısında büyülenmişti.
Peri, “Şimdi sana masal diyarındaki arkadaşlarımı tanıtacağım. Onlar geceleri çocuklara güzel rüyalar getiren minik yaratıklardır,” dedi. Elif, periyle birlikte ormanın derinliklerine doğru ilerledi.
İlk olarak, bir sincap karşılarına çıktı. Sincap öyle sevimliydi ki Elif onu kucağına almak istedi. Ama sincap zıplayarak bir dala çıktı ve Elif’e el salladı. Ardından peri, Elif’i su kenarına götürdü. Su kenarında, minik minik parlayan su damlacıkları vardı. Her damlacık bir yıldız gibi parlıyor, Elif’i büyülüyordu. Peri, bu damlacıklara “Yıldız Gözyaşları” diyordu. “Bunlar, gece gökyüzünden düşen yıldızların anılarıdır,” diye açıkladı.
Elif, Rüyalar Diyarı'nda geçirdiği her anı çok seviyordu. Bir süre sonra karşılarına dev bir kelebek çıktı. Bu kelebek öyle büyük ve güzel renklerdeydi ki Elif gözlerine inanamadı. Kelebek kanatlarını çırparak Elif’i sırtına aldı ve ormanın üzerinde uçmaya başladı. Elif, aşağıdaki manzarayı izlerken kendini gerçek bir peri kızı gibi hissetti.
Bir süre sonra peri, Elif’e fısıldayarak, “Bu masal diyarında hep birlikte yaşarız ama her çocuk uyuduğunda burası onların rüyalarına taşınır. Şimdi senin de uyuman gerekiyor, sabah olduğunda burayı unutmuş olacaksın ama rüyanda gördüklerin sana huzur verecek,” dedi.
Elif, perinin söylediklerini duyduktan sonra gözlerini yavaşça kapattı. Bir anda kendini yatağında buldu, ama bu sefer çok huzurluydu. Rüya Perisi'nin ona öğrettiği yıldız yolu sayesinde artık her gece güzel rüyalar görebileceğini biliyordu. Kafasındaki düşünceler dağılmış, yerini tatlı bir uykuya bırakmıştı.
O geceden sonra Elif, her gece gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve kendini yıldız yoluna bıraktı. Artık uyumak onun için zor değil, tatlı bir macera olmuştu. Rüyalarında bazen bulutların üstünde koşuyor, bazen dev kelebeklerle uçuyor, bazen de sincaplarla oyun oynuyordu.
İşte böylece, Elif her gece huzurla uyudu ve sabahları mutlu uyandı. Rüya Perisi de her gece ona güzel rüyalar getirdi. Böylece Elif, uykunun ne kadar güzel bir şey olduğunu anladı ve uykunun kendine kattığı huzuru keşfetti.
Ve gökteki yıldızlar kadar parlak hayallerle dolu olan Elif’in hikayesi burada bitti.
Gökten üç elma düşmüş: biri Elif’in tatlı rüyalarına, biri Rüya Perisi'ne, biri de uykuya dalan tüm çocuklara…
Masal burada bitmiş ama Elif'in güzel rüyaları her gece devam etmiş.
Arkadaşlarınla Paylaş