Bir zamanlar, büyülü bir ülkede adaletli ve sevgi dolu bir kral ile kraliçenin yaşadığı güzel bir krallık varmış. Bu krallıkta herkes mutlu, huzurlu bir hayat sürermiş. Kral ve kraliçe, çok sevilen bir prensin anne ve babasıymış. Prensin adı Aras'mış. Aras, çok cesur, akıllı ve her zaman iyilik yapmayı seven bir prensmiş. Ama onu en çok diğer insanlardan ayıran şey, yardımseverliği ve dürüstlüğüymüş.
Bir gün, uzak diyarlardan gelen bir haber, krallıkta duyulmuş. Krallığın en uzak köşesinde yaşayan halk, büyük bir tehlike altındaymış. Bir ormanda yaşayan devasa bir ejderha, köylülerin tarlalarına saldırıyor, yiyeceklerini yok ediyor ve onları korkutuyormuş. Kral, bu haberi duyunca hemen harekete geçmek istemiş. Ama yaşlandığı için bu tür tehlikeli bir görevi üstlenemeyeceğini biliyormuş. Kral, kraliçeyle birlikte sarayda bir çözüm ararken, Prens Aras yanlarına gelip, "Babacığım, krallığımızı korumak benim görevim. Köylülerin huzuru ve güvenliği için bu tehlikeye karşı ben gideceğim," demiş.
Kraliçe biraz endişelenmiş. "Oğlum, bu tehlikeli bir yolculuk. Ormanda bir ejderha var. Ya sana bir şey olursa?" diye sormuş. Ancak Prens Aras kararlıymış. "Anneciğim, krallığımızın halkı tehlikede. Onları korumak için elimden geleni yapmalıyım. Cesur olmak, bir prensin en önemli görevidir," demiş.
Kral, oğlunun kararlılığını görünce ona güvenmiş. "Aras, senin cesur ve adil bir prens olduğunu biliyorum. Ama bu yolculukta yalnız olmanı istemem. Sadık arkadaşın Ali seni yalnız bırakmasın. Birlikte bu zorluğu aşacağınıza inanıyorum," demiş.
Aras, babasının önerisini kabul etmiş ve en iyi arkadaşı Ali'yi yanına çağırmış. Ali, Prens Aras'ın çocukluk arkadaşıydı. Çok sadık ve güçlü bir gençti. Aras ona planlarını anlattığında, Ali hemen "Elbette seninle gelirim, Prensim. Bu krallığın halkını korumak için ne gerekiyorsa yaparız," demiş.
Ertesi sabah, Prens Aras ve Ali, yanlarına birkaç ihtiyaç alarak atlarına binmişler ve köylülerin yaşadığı bölgeye doğru yola çıkmışlar. Yolda giderken karşılarına büyülü bir orman çıkmış. Bu orman, çok eski zamanlardan beri sihirli yaratıklarla doluymuş ve girenlerin kolayca kaybolabileceği söylenirmiş. Ancak Aras ve Ali, cesaretle yollarına devam etmişler.
Ormanın derinliklerinde ilerlerken, karşılarına yaşlı bir kadın çıkmış. Kadın, yerde oturmuş, elinde bir sepetle çiçekler topluyormuş. Prens Aras hemen atından inmiş ve kadının yanına gitmiş. "Merhaba, yaşlı kadın. Yardıma ihtiyacınız var mı?" diye sormuş.
Kadın gülümsemiş ve "Ne kadar nazik bir prenssin. Evet, biraz yardıma ihtiyacım olabilir. Bu çiçekleri toplamam gerekiyor ama sepetim çok ağır. Bana yardım eder misiniz?" demiş.
Aras, hemen kadına yardım etmeye başlamış. Ali de ona katılmış. Birlikte kadının çiçeklerini toplayıp sepetini taşımışlar. Kadın, onlara teşekkür ederek, "Siz çok iyi insanlarsınız. Bu orman büyülüdür ve burada iyilik yapanlara yardım edilir. Yolunuz zorlu olabilir, ama unutmayın, her iyilik bir gün size geri döner," demiş.
Aras ve Ali, kadına teşekkür edip yollarına devam etmişler. Ormanın sonunda nihayet köylülerin yaşadığı bölgeye varmışlar. Ancak köyde herkes çok korkmuş, evlerine kapanmış ve tarlalarına gitmeye cesaret edemiyormuş. Aras, köylülerin yanına gidip, "Korkmayın! Ben Prens Aras, krallığınızın halkını korumak için buradayım. Bu ejderhayı durduracağız ve sizlere huzuru geri getireceğiz," demiş.
Köylüler biraz rahatlamış, ama hala endişelilermiş. Köyün en yaşlı adamı, Prens Aras’a yaklaşarak, "Prensim, ejderha çok güçlü. Her gece tarlalarımıza saldırıyor, ürünlerimizi yakıyor. Onu durdurmanın bir yolu var mı?" diye sormuş.
Aras, derin bir nefes alarak, "Elbette bir yolu var. Cesaretle bu tehlikeyi yeneceğiz. Ali ile birlikte ejderhanın yuvasına gidip, onunla yüzleşeceğiz," demiş.
Ertesi sabah, Prens Aras ve Ali, ejderhanın yaşadığı mağaraya gitmek için yola koyulmuşlar. Dağların tepesinde, büyük bir mağara varmış ve ejderhanın orada yaşadığı biliniyormuş. Mağaraya yaklaştıklarında, içeriden güçlü bir nefes sesi duyuluyormuş. Aras, "Ali, dikkatli olalım. Bu ejderha tehlikeli olabilir, ama biz cesaretimizi kaybetmemeliyiz," demiş.
İkisi de mağaraya girmişler ve karşılarında devasa bir ejderha bulmuşlar. Ejderha, gözlerini açıp onlara bakmış. Ama ilginç bir şey olmuş; ejderha saldırmak yerine üzgün bir şekilde kafasını yere eğmiş. Aras, şaşkınlıkla ejderhaya yaklaşmış. "Ejderha, neden köylülere zarar veriyorsun? Neden tarlaları yakıyorsun?" diye sormuş.
Ejderha, derin bir iç çekmiş ve "Ben aslında kötü biri değilim. Sadece çok açım ve bu yüzden tarlalara saldırıyorum. Yiyecek bulamadığım için ne yapacağımı bilemiyorum," demiş.
Aras, ejderhanın çaresizliğini anlamış. "Eğer sana yiyecek bulursak, köylülere zarar vermeyeceğine söz verir misin?" diye sormuş. Ejderha hemen başını sallamış. "Söz veriyorum! Eğer bana yardım ederseniz, ben de bir daha köylülere zarar vermem," demiş.
Prens Aras, Ali'yle birlikte hemen bir plan yapmış. Köylülerle konuşup, ejderhaya yiyecek sağlamaları gerektiğini anlatmış. Köylüler, başta biraz tereddüt etse de, Prens Aras’a güvenmişler ve ona yardım etmeye karar vermişler. Köylüler, ejderha için yeterli yiyecek topladıktan sonra, Aras ve Ali, bu yiyecekleri ejderhaya götürmüşler.
Ejderha, yiyecekleri görünce çok mutlu olmuş. "Teşekkür ederim! Artık kimseye zarar vermeyeceğim. Hatta köyünüzü koruyacağım. Eğer başka bir tehlike olursa, bana sadece haber verin," demiş.
Köylüler, ejderhanın bu sözlerini duyunca çok sevinmişler. Prens Aras, ejderhayı iyi niyetle etkilediği ve köylülerin sorununu barışçıl bir şekilde çözdüğü için gururluymuş. "Gerçek kahramanlık, zor durumlarda bile iyilik yapmaktır," diye düşünmüş.
Aras ve Ali, köylülerle vedalaşıp krallığa geri dönmüşler. Kral ve kraliçe, oğullarının başarısından çok mutlu olmuşlar. Kral, "Oğlum, sen sadece cesur bir prens değil, aynı zamanda bilge bir lider olduğunu gösterdin. Krallığımız senin gibi bir prens olduğu için çok şanslı," demiş.
Çınar'ın bu macerası, krallıkta dilden dile anlatılmış. Herkes, Prens Aras’ın iyilikle ve sabırla sorunları nasıl çözdüğünü örnek almış. Aras, halkını ve arkadaşlarını her zaman sevgiyle korumuş ve her macerasında iyiliği yaymaya devam etmiş.
Sonunda, krallıkta barış ve huzur içinde yaşamaya devam etmişler. Prens Aras’ın adı, cesareti ve iyiliğiyle her zaman hatırlanmış. Ve tabii ki, her masalda olduğu gibi, bu masal da mutlu sonla bitmiş.
Ve herkes sonsuza kadar mutlu yaşamış.
Arkadaşlarınla Paylaş