Bir varmış bir yokmuş, çok eskiden uzak bir ülkede, masmavi gökyüzünün altında büyülü bir orman varmış. Bu ormanın içinde rengarenk çiçekler, devasa ağaçlar ve uçsuz bucaksız bir nehir bulunurmuş. Bu masalın kahramanı da bu büyülü ormandaki minik tavşan Kukiymiş.
Kuki, ormanda oynarken gökyüzü bulutlanmış, rüzgar esmeye başlamış ve ağaçların arasından çıkan güneş ışınları artık yavaş yavaş kaybolmuş. Gün batıyormuş ve Kuki'nin annesi "Sevgili Kuki, şimdi uykuya hazırlanma zamanı geldi," demiş. Kuki, masanın üzerindeki taze havuçları bırakıp annesinin yanına gelmiş. "Ama anne, ben hâlâ oyuna devam etmek istiyorum," demiş.
Annesi gülümseyerek ona yaklaşmış ve "Kuki, uykunun ne kadar önemli olduğunu biliyor musun? Uykunun, büyümek, dinlenmek ve yeni maceralara hazırlıklı olmak için ne kadar önemli olduğunu bilmen gerekir," demiş. Kuki, annesinin sözlerini anlamış ve yavaşça gözlerini kapatıp uyuma hazırlık yapmış.
Güneşin batışıyla birlikte ormanın içindeki sesler de yavaş yavaş sakinleşmiş. Çiçeklerin kokusu hala havada asılı kalırken, kuşlar sessizce ağaç tepelerine konmuş ve ormanın derin sessizliğiyle gece başlamış. Kuki, annesinin sözlerini düşünerek yavaşça uykuya dalıp, büyülü ormanın derinliklerinde güzel rüyalar görmeye başlamış.
Ertesi sabah, Kuki uykusundan dinç bir şekilde uyanmış. Gözlerini ovuşturup etrafına bakındığında, ormanda her zamankinden daha fazla heyecan ve hareketlilik olduğunu fark etmiş. "Ayı Pembeburun'un mağarasında bir hazine bulunduğunu duydun mu? Hem de üç başlı ejderhayla dolu bir ormanı geçerek," diye fısıldayan tavşanlar, ormanın içindeki gergin konuşmalara kulak misafiri olmuş. Kuki, bu söylentilerin ardında yatan gerçeği öğrenmek için hemen annesine koşmuş.
"Anne, bugün ormanda çok tuhaf şeyler oluyor. Herkes, Pembeburun'un mağarasında bir hazine olduğunu ve onun korkunç ejderhalarla korunuyormuş gibi konuşuyor," diye heyecanla söylemiş Kuki. Annesi, onun endişelerini anlayışla karşılamış ve "Kuki, eğer gerçekten bu hazine varsa, ona ulaşmak isteyenlerin büyük zorluklarla karşılaşacaklarını bilmeleri gerekir. Ama sen bugün okulun var, önce ona gitmeli ve bu konuda doğru kararları vermek için kendi içinde en güçlü olmalısın," demiş.
Kuki, annesinin sözlerini düşündükten sonra okula gitmek için acele etmiş. Okulda, öğretmen tavşan Kıvırcık, tüm öğrencilere bugünkü derslerinde kararlılık ve cesaret konusunda öğütler vermiş. "Güçlü olmak, zorluklarla başa çıkmak demek değildir. Gerçek güç, doğru kararları verebilmek, başkalarına yardım etmek ve kendi değerlerinden ödün vermemektir," demiş.
Kuki, öğretmeninin bu sözleriyle kendini cesaretlendirilmiş hissetmiş. Okuldan çıkıp ormanda dolaşmaya başladığında, Pembeburun'un mağarasına doğru giden yolu bulmuş. Yol boyunca karşılaştığı zorluklar, yılmayan ve cesaretli tavırlarıyla aşabilmiş. Zaman zaman ejderhaların gölgelerini gören Kuki, cesaretini toplamak için içinden annesinin sözlerini tekrarlamış "Gerçek güç, doğru kararları verebilmek, başkalarına yardım etmek ve kendi değerlerinden ödün vermemektir."
Sonunda Pembeburun'un mağarasına ulaşan Kuki, içeride bir hazine bulmuş. Ama onun için asıl hazine, bu macerada gösterdiği cesaret ve kararlılıkmış. Bu deneyimden sonra, Kuki bir daha asla korkak olmamaya ve her zorlukla başa çıkmak için cesaretle adım atmayı öğrenmiş. Kim bilir, belki de bu maceradan sonra onu bekleyen daha büyük ve heyecan verici maceralar vardır kim bilir okumaya devam edelim masalımızı.
Kuki, Pembeburun'un mağarasından aldığı cesaret ve kararlılıkla bir sonraki macerasına hazırlanmıştı. Minik tavşan, ormanda geçirdiği o heyecan verici günün ardından, kalbinde biraz olsun büyüyüp güçlenmiş hissediyordu. Artık her zorlukla başa çıkabileceğini biliyo, cesaret ve kararlılıkla yepyeni maceralara adım atmak için sabırsızlanıyordu. Bir sabah, güneşin ilk ışıklarıyla uyanan Kuki, ormana doğru yola çıktı. Yeni bir macera başlatmak için içinde hem heyecan hem de biraz endişe vardı. Fakat Pembeburun'un mağarasındaki cesaretini hatırlayarak yola devam etti. Bir süre yürüdükten sonra, karşısına çıkan bir periye rastladı. Peri, Kuki'ye gülümseyerek, "Merhaba minik tavşan, ben ormanın iyilik perisiyim. Sende ki cesaret ve kararlılık çok etkileyici. Sana işte tam da bu yüzden ormanda bir görev vermek istiyorum. Ormanın derinliklerinde yalnızca benim bildiğim bir sırlı bahçe var. Bu bahçede büyüleyici çiçekler ve sihirli bitkiler bulunuyor. Fakat bahçeye ulaşmak hiç de kolay değil. Sen bu görevi başarırsa, buna karşılık büyük bir ödül seni bekliyor olacak," dedi. Kuki, periye ve bahsettiği sırlı bahçeye ulaşmak için ne yapması gerektiğini merakla sordu. Peri, Kuki'ye bahçenin gizli yolunu açıklayarak, ona yardımcı oldu. Yol boyunca Kuki karşısına çıkan zorlukları periye olan güveni ve cesareti ile aşmayı başardı. Sonunda sırlı bahçeye ulaştığında, gördükleri karşısında büyülendi. Bahçede, ona verilen özel tohumları ekip büyülü bitkileri yetiştirmek ve korumak göreviyle karşılaştı. Kuki, aldığı görevi layıkıyla yerine getirerek, büyülü bitkilerin bakımını özenle yaptı. Her bitki, onun dokunuşuyla daha da güçlendi ve rengarenk çiçekler açarak bahçeyi tamamen büyüledi. Bahçenin neşe ve bereket dolu olmasını sağlayan Kuki, periye olan sözünü tutmanın verdiği mutluluğu yaşadı. Peri, Kuki'yi tebrik ederek, "Senin içindeki cesaret ve bağlılık, ormanımızı daha da güzel kılıyor. Bu büyük bir ödülü hak ediyor," dedi. Kuki'nin kalbindeki büyüyen güç ve cesaret, ona daha birçok heyecan verici maceranın kapılarını araladı. Ormanda başından geçen bu olağanüstü deneyim, ona gerçek gücün ne olduğunu öğretti. Artık Kuki, kendi içindeki gücü keşfetmiş bir kahraman olmuştu ve maceralarla dolu bir geleceği heyecanla bekliyordu.
Arkadaşlarınla Paylaş