Ücretsiz Apple Store'da Hemen indirin, birbirinden güzel oyunlar ve masallar keşfedin!
Bir zamanlar, Bulut Diyarı adında gökyüzünde süzülen bir krallık varmış. Bu diyar, yumuşacık bulutlar üzerine kurulmuş, parlayan güneş ışıklarıyla aydınlanan ve rengârenk gökkuşaklarıyla süslenen bir yerdi. İnsanlar bu diyara ulaşamazdı, çünkü Bulut Diyarı yalnızca kuşların, rüzgârların ve hayallerin hüküm sürdüğü bir yerdi. Bu büyülü diyarda, Prens Lir adında meraklı ve cesur bir genç yaşardı. Lir, sıradan bir prens değildi. O, krallığın kurallarına pek aldırış etmez, yaptığı icatlarla, garip deneylerle ve hayal gücüyle tanınırdı.
Lir’in en büyük hayali, Bulut Diyarı’nın ötesine geçip dünyayı keşfetmekti. Ancak kral babası, bu fikre şiddetle karşı çıkar ve Lir’i sürekli uyarırdı: “Bulut Diyarı’nın dışı tehlikelerle doludur. Biz burada güvendeyiz. Hayal kur ama sınırlarını bil, Lir! Ama Lir, sınırları olan bir hayal gücünün, gerçek bir hayal gücü olamayacağını düşünürdü. Her gece, yıldızların altında oturur, uzak diyarlara gitmenin yollarını hayal ederdi. Ve bir gün, bu hayalini gerçekleştirmek için gizlice çalışmaya karar verdi.
Lir, Bulut Diyarı’ndaki atölyesinde günlerce çalıştı. Gökkuşağı iplerinden kanatlar yaptı, yıldırımlardan enerji topladı ve bulut çiçeklerinin özünden bir yakıt geliştirdi. Tüm bu malzemelerle, gökyüzünde süzülen bir balon icat etti. Balon, gökyüzüne dokunan renkli bir kâseye benziyordu. Lir, balonunu tamamladığında heyecandan yerinde duramıyordu. Balonun adını “Hayal Gemisi koydu ve gecenin bir yarısı yola koyulmaya karar verdi.
Hayal Gemisi, hafif bir rüzgârla dans ederek gökyüzüne yükseldi. Lir, Bulut Diyarı’ndan ilk kez ayrılırken kalbinin hızla çarptığını hissetti. Altında uzanan dünyaya baktığında, göller, ormanlar, dağlar ve köyler görüyordu. Her şey o kadar büyüleyiciydi ki, nefesini tutarak izledi. Ancak birdenbire, Hayal Gemisi’nin altından bir şey geçti. Bu, parlak, tüylü ve devasa bir kuştu! Kuş, Lir’e doğru uçarken konuşmaya başladı: “Ben Zefir, rüzgârların koruyucusuyum. Sen kimsin ve neden gökyüzünde süzülüyorsun?
Lir, cesur bir şekilde Zefir’e cevap verdi: “Ben Prens Lir. Bulut Diyarı’ndan geliyorum. Dünyayı keşfetmek istiyorum. Zefir, Lir’e dikkatle baktı ve gülümsedi: “Keşfetmek için cesur olmak gerekir. Ama unutma, cesaretin yanında sabır ve öğrenme arzusu da gerekir. Sana yardım edeceğim, ama önce bir sınavı geçmelisin.
Zefir, Lir’i devasa bir bulut mağarasına götürdü. Mağaranın içinde, dev bir bilmece taşı duruyordu. Taşın yüzeyinde şu yazıyordu: “Gökyüzünde süzülür, ama görünmezdir. Onu hissedebilirsin, ama tutamazsın. Nedir bu? Lir, taşın etrafında dolanırken düşünmeye başladı. Gözlerini kapatıp rüzgârın yüzüne dokunuşunu hissetti. Ve birden cevabı buldu: “Bu, rüzgâr! dedi.
Zefir, Lir’in cevabını duyduğunda kanatlarını çırparak mağarayı rengârenk bir ışıkla doldurdu. “Doğru cevap! Şimdi sana bir armağan vereceğim, dedi. Zefir, Lir’e bir elmas rüzgâr taşı verdi. “Bu taş, seni tehlikelere karşı koruyacak. Ama unutma, en büyük gücün hayal gücün ve zekân olacak.
Lir, elmas rüzgâr taşını alıp Hayal Gemisi’ne geri döndü. Yolculuğuna devam ederken, bir ormanın üzerinde süzüldü. Ormanın derinliklerinden bir yardım çığlığı duydu. Hemen balonunu aşağı indirdi ve ne olduğunu görmek için koşarak ormana girdi. Orada, ağaçların dallarına takılmış küçük bir ateş böceği buldu. Böcek, parlak bir ışık yayıyordu ama kanatları dallara sıkışmıştı.
“Lütfen bana yardım et! dedi ateş böceği. Lir, dalları dikkatlice ayırarak böceği kurtardı. Ateş böceği mutluluktan ışığını daha da parlattı. “Teşekkür ederim, minik prens. Benim adım Luma. Işığım seni karanlıkta koruyacak. Yolculuğunda sana eşlik etmek isterim. Lir, Luma’nın teklifini memnuniyetle kabul etti.
Luma ile birlikte yola devam eden Lir, daha önce hiç görmediği yerler keşfetti. Yüzen adalar, tersine akan nehirler ve konuşan dağlar gördü. Her yeni şey, onun hayal gücünü daha da zenginleştiriyordu. Ancak bir gün, Hayal Gemisi aniden bir fırtınanın içine sürüklendi. Rüzgârlar o kadar güçlüydü ki, balon sallanıp duruyordu. Lir, Zefir’in verdiği rüzgâr taşını eline aldı ve taşı gökyüzüne doğru kaldırdı. Taş, aniden parlamaya başladı ve fırtınayı sakinleştirdi. Luma, hayranlıkla parlayan taşa baktı: “Sen gerçekten cesur ve akıllı bir prenssin, Lir.
Fırtına dindiğinde, Lir ve Luma kendilerini yıldızların altında, sakin bir gökyüzünde buldular. Ve tam o anda, Lir’in karşısına devasa bir gökkuşağı kapısı çıktı. Kapının üzerinde şu sözler yazıyordu: “Hayallerine ulaşan, bu kapıdan geçebilir.
Lir, derin bir nefes aldı ve kapının içinden geçti. Kapının diğer tarafında, Bulut Diyarı’ndaki evine geri dönmüştü. Ancak bu kez her şey farklıydı. Lir, yolculuğunda öğrendiği şeylerle daha da büyümüş ve cesaretlenmişti. Babasına gidip başından geçen her şeyi anlattı. Kral, oğlunun cesaretine ve zekâsına hayran kaldı. “Beni yanılttın, Lir. Hayallerin peşinden gitmek, dünyayı anlamanın en güzel yoluymuş, dedi.
O günden sonra, Lir yalnızca bir prens olarak değil, aynı zamanda Bulut Diyarı’nın en büyük kaşifi olarak anılmaya başlandı. Hayal Gemisi’ni geliştirdi, yeni diyarlara yolculuklar yaptı ve her seferinde Bulut Diyarı’na döndüğünde yeni hikâyeler anlattı. Artık herkes biliyordu: Hayaller, sınır tanımazdı. Ve Lir, hayal gücünün ve cesaretin neler başarabileceğini kanıtlamıştı.
Arkadaşlarınla Paylaş