Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarlarda, yemyeşil ormanların, masmavi gökyüzünün, rengârenk çiçeklerin olduğu bir hayvanlar alemi varmış. Bu hayvanlar aleminde her türlü hayvan yaşar, birbirleriyle dostça geçinirlermiş. Filler, kuşlar, kaplanlar, ceylanlar, tavşanlar ve daha niceleri, hep birlikte bu büyülü ormanda hayat sürerlermiş.
Bu ormanın en bilge canlısı, yaşlı bir kaplumbağa olan Koca Kabuğum’muş. Koca Kabuğum, her sabah erkenden uyanır, ormanın derinliklerindeki göl kenarına gelir, tüm hayvanlara nasihat eder ve onların dertlerini dinlermiş. Koca Kabuğum, ormanın huzurunu koruyan, hayvanlar arasında çıkan sorunları çözen bir bilgeymiş.
Bir gün, ormanda beklenmedik bir olay olmuş. Ormanın dört bir yanından gelen hayvanlar, Koca Kabuğum’un yanına toplanmışlar. Hepsinin yüzünde bir endişe, bir tedirginlik varmış.
"Ne oldu? Neden bu kadar endişelisiniz?" diye sormuş Koca Kabuğum.
Hayvanlar birer birer anlatmaya başlamış. İlk olarak küçük tavşan Sincap söz almış: "Sevgili Koca Kabuğum, ormanda büyük bir gürültü duyduk. Herkes çok korktu. Ne olduğunu anlamadık, ama bazı hayvanlar çok endişelendi ve ormandan kaçmak istediler."
Bu sırada minik kuş Kanarya da söze girmiş: "Ben de gökyüzünde uçarken o sesi duydum. Ne olduğunu anlamadım, ama çok ürkütücüydü. Herkesin korktuğunu görmek beni daha da korkuttu."
Koca Kabuğum, sakin bir şekilde hayvanları dinledikten sonra, onlara cesaret verici bir şekilde şöyle demiş: "Hayvanlar aleminde böyle şeyler olur. Ama her zaman önce sakin olmalıyız. Panik yapmak, sadece işleri zorlaştırır. Şimdi, hep birlikte bu gürültünün kaynağını bulmak için bir plan yapalım."
Kaplumbağa, hayvanları gruplara ayırmış. Her grup, farklı bir yöne doğru giderek sesin kaynağını araştıracakmış. Fil Filiz, güçlü hortumunu kullanarak büyük ağaçları devirebileceği için en tehlikeli bölgeye gitmiş. Tavşan Sincap ve minik kuş Kanarya ise ormanın derinliklerine doğru gitmişler. Kaplan Kara, aslan Asil ve ceylan Ceren de ormanın kuzey ucunu araştırmaya karar vermişler.
Fil Filiz, dev adımlarıyla büyük ağaçları aşarak ilerlemiş. Sonunda, ormanın en kalın ağaçlarının olduğu bir bölgeye gelmiş. Burada bir şeylerin yanlış olduğunu hissetmiş. Toprak, her zamankinden daha gevşekmiş ve bir garip titreşimler hissediliyormuş. Filiz, yere dikkatle bakmış ve büyük bir çatlağın oluştuğunu görmüş. Bu çatlak, sanki yerin derinliklerinden geliyormuş. Filiz, bu çatlağı araştırmaya karar vermiş.
Bu arada, tavşan Sincap ve minik kuş Kanarya, ormanın daha sakin ve sessiz olan kısmına ulaşmışlar. Ancak, burada da bazı değişiklikler fark etmişler. Ağaçların yaprakları solmuş ve çiçekler eskisi kadar canlı görünmüyormuş. Kanarya, ağaçların dallarına konup çevreyi gözlemlemiş. Bir an için güneşin ışıklarının azaldığını ve gökyüzünün karardığını fark etmiş. Sincap ise toprağı koklamış ve tuhaf bir koku almış.
Kaplan Kara, aslan Asil ve ceylan Ceren ise ormanın kuzey ucuna ulaşmışlar. Burada hava daha serinmiş ve rüzgar daha sert esiyormuş. Asil, güçlü pençeleriyle toprakta derin izler görmüş. Bu izler, hiç de alışılmadıkmış. Sanki büyük bir hayvan oradan geçmiş gibiymiş ama ormandaki hiçbir hayvan bu kadar büyük izler bırakmazmış.
Tüm gruplar, araştırmalarını tamamladıktan sonra Koca Kabuğum’un yanına geri dönmüşler. Her biri sırayla bulduklarını anlatmış. Filiz, devasa çatlağı, Sincap ve Kanarya ise solmuş yaprakları ve garip kokuyu, Kara, Asil ve Ceren ise derin izleri anlatmışlar.
Koca Kabuğum, derin bir nefes almış ve uzun uzun düşünmüş. Sonra şöyle demiş: "Bu belirtiler, ormanın dengesinin bozulduğunu gösteriyor. Toprağın çatlaması, yaprakların solması, derin izler… Hepsi bir şeylerin ters gittiğine işaret ediyor. Ama bu durumun sebebini bulmalı ve düzeltmeliyiz."
Bu sırada ormanın diğer ucundan bir kaplan daha gelmiş. Bu kaplan, Kara’nın kardeşi olan Kaya’ymış. Kaya, hızla koşarak Koca Kabuğum’un yanına gelmiş ve heyecanla anlatmaya başlamış: "Ormanın en uzak köşesinden geldim. Orada büyük bir kaya parçası yuvarlanmış ve bir mağaranın girişini kapatmış. Bu mağara, yeraltı sularını besleyen kaynakların bulunduğu bir mağara. Eğer bu kaynağın girişi kapalı kalırsa, ormanımız kuruyabilir!"
Koca Kabuğum hemen bir plan yapmış. "Bu kaya parçasını oradan kaldırmalıyız. Eğer mağarayı açamazsak, ormanın dengesi bozulmaya devam edecek ve hayvanlar zor durumda kalacak. Filiz, sen güçlü hortumunla kayayı yerinden oynatabilirsin. Kaplan Kaya ve Kara, siz de ona yardım edin. Biz de hep birlikte ormanın diğer yerlerinde dengeyi korumaya çalışacağız."
Filiz, Kaya ve Kara hemen yola koyulmuşlar. Mağaraya ulaştıklarında, devasa kaya parçasının mağaranın girişini tamamen kapattığını görmüşler. Filiz, hortumunu kullanarak kayayı ittirmiş, ama kaya çok ağırmış. Kaya ve Kara da güçlü pençeleriyle kayayı kazımışlar, ama kaya yerinden kıpırdamamış.
O sırada ormanın diğer hayvanları da mağaraya gelmişler. Hepsi kayayı yerinden oynatmak için güçlerini birleştirmişler. Tavşan Sincap, minik kuş Kanarya, aslan Asil, ceylan Ceren ve diğer tüm hayvanlar, hep birlikte kayayı kaldırmaya çalışmışlar. Koca Kabuğum ise onları cesaretlendirmiş.
Sonunda, tüm hayvanların ortak çabasıyla kaya yavaşça yerinden oynamış. Mağaranın girişi açıldığında, yeraltı suları tekrar serbest kalmış ve ormanın içine doğru akmaya başlamış. Bu sular, kurumuş yaprakları yeniden canlandırmış, solmuş çiçekleri yeniden renklendirmiş. Orman eski haline dönmüş ve hayvanlar büyük bir sevinçle kutlama yapmışlar.
Koca Kabuğum, hayvanların bu büyük başarısını överek şöyle demiş: "Bugün hep birlikte büyük bir iş başardık. Bu orman, hepimizin evi ve burayı korumak bizim görevimiz. Birlik olduğumuzda, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk yoktur. Unutmayın, doğanın dengesini korumak, hepimizin sorumluluğudur."
Hayvanlar, bu sözleri duyduklarında, birbirlerine sarılmışlar ve birlikte şarkılar söylemişler. Orman, tekrar eski huzuruna kavuşmuş ve hayvanlar, birbirlerine olan bağlılıklarını ve dostluklarını pekiştirmişler.
Ve o günden sonra, ormanda ne zaman bir sorun çıksa, hayvanlar hep birlikte çalışır, birbirlerine destek olurlarmış. Böylece, orman her zaman yeşil, her zaman canlı kalmış. Koca Kabuğum’un bilgece öğütleri ve hayvanların dostluğu sayesinde, hayvanlar alemi mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamaya devam etmiş.
İşte böylece, ormanda her şey yoluna girmiş ve hayvanlar hep mutlu yaşamışlar. Ve elbette, ormanın her köşesinden neşe dolu sesler yükselmeye devam etmiş…
Arkadaşlarınla Paylaş