Bir zamanlar, deniz kenarında küçük bir balıkçı köyü varmış. Bu köyde yaşayan insanlar, geçimlerini denizden çıkarırlarmış. Her sabah erkenden balıkçılar, tekneleriyle denize açılır, koca denizin derinliklerinden balık avlayıp geri dönermiş. Köyde herkes balıkçılıkla meşgul olurken, küçük bir çocuk olan Deniz de babası gibi bir balıkçı olmanın hayalini kurarmış. Deniz, adı gibi denizi çok severmiş. Ancak henüz küçük olduğu için balıkçı teknesine binip balık avlamasına izin verilmiyormuş.
Deniz’in babası, köyün en iyi balıkçılarından biriymiş. Her gün sabahın ilk ışıklarıyla denize açılır, akşam olunca dolu teknelerle geri dönermiş. Babası, Deniz’e sürekli denizin ne kadar tehlikeli olabileceğini anlatır, ona denizle ilgili hikâyeler anlatırmış. Ancak bu hikâyeler genellikle Deniz’i korkutmaktan çok heyecanlandırırmış. Çünkü o, denizde maceralar yaşamanın ve koca balıklar yakalamanın ne kadar büyüleyici olduğunu düşünürmüş.
Bir gün, babası yine denize açılırken Deniz’i yanına çağırmış. “Oğlum,” demiş, “biraz daha büyüdüğünde seni de yanımda götüreceğim. Ama önce deniz hakkında bilmen gereken çok şey var. Deniz sadece güzel değildir, aynı zamanda zorluklarla doludur. Sabırlı olmalısın ve doğayı anlamalısın.”
Deniz bu sözlere kulak asmış ama sabırsızlığı içinde büyümüş. Bir an önce denize açılıp büyük balıklar yakalamak istiyormuş. Bir gün, köyün en yaşlı balıkçısı olan İrfan Dede, Deniz’i yanına çağırmış. “Deniz,” demiş, “denizde macera arayan çok insan oldu bu köyde. Ama unutma ki her maceranın bir bedeli vardır. Sabırlı olursan deniz sana en güzel ödülleri sunar.”
Deniz, İrfan Dede’nin bu sözlerini düşündü ama içinde bir heyecan vardı. O gece, babası denizden döndüğünde Deniz ona sormuş: “Baba, ben de seninle denize açılabilir miyim? Artık büyüdüm, senin yanında bir şeyler öğrenmek istiyorum.”
Babası ona gülümseyerek bakmış. “Deniz,” demiş, “bir gün elbette sen de denizci olacaksın. Ama henüz o gün gelmedi. Denizi öğrenmek zaman alır. Sabırla bekle.”
Deniz bu cevap karşısında biraz hayal kırıklığına uğramış ama pes etmemiş. Ertesi sabah babası erkenden teknelerine binerken, Deniz sessizce onları izleyip kendi kendine bir plan yapmış. O gün, babası denizden döner dönmez hemen yataklarına gitmişler. Deniz ise gece boyunca gizlice uyanık kalmış.
Sabah olunca, köydeki herkes uyurken Deniz sessizce evden çıkmış. Köyün sahiline gitmiş ve babasının teknelerinden birine binmiş. “Bugün kendi başıma denize açılacağım,” demiş kendi kendine. Küçük tekneyle denizin maviliklerine doğru yavaşça açılmış. İlk başta her şey çok güzelmiş. Deniz, güneşin ışıkları altında parlayan denizi izliyor, yumuşak dalgaların tekneyi sallayışını hissediyormuş. Rüzgârın sesi ve denizin kokusu ona büyük bir özgürlük hissi vermiş.
Ancak bir süre sonra, deniz birden bire değişmiş. Ufukta kara bulutlar belirmiş ve rüzgâr hızla sertleşmeye başlamış. Deniz’in küçük teknesi dalgalarla savruluyormuş. Deniz korkmuş, çünkü ne yapacağını bilmiyormuş. “Keşke babamın sözünü dinleseydim,” diye düşünmüş. Ama artık geri dönmek için çok geçmiş. Tekne bir o yana bir bu yana sallanıyor, Deniz’i dalgaların arasında bırakıyormuş.
Tam o sırada, birden büyük bir dalga tekneyi devirmiş. Deniz kendini suyun içinde bulmuş. Panikleyerek çırpınmaya başlamış ama denizin ortasında yalnızmış. İşte o anda, bir mucize gerçekleşmiş. Büyük, dost bir balina Deniz’in yanına gelmiş. Balina, dev gibi koca gövdesiyle Deniz’in etrafında dolanmış. Deniz, balinaya bakarken onun kendisine yardım etmeye çalıştığını fark etmiş.
Balina, devasa sırtıyla Deniz’in altına doğru yüzmüş ve onu yavaşça sırtına almış. Deniz, şaşkınlıkla balinanın sırtında dururken, balina onu büyük bir ustalıkla kıyıya doğru taşımış. Dalgalar hâlâ kuvvetliymiş ama balina, denizle dans eder gibi ustaca yol alıyormuş. Bir süre sonra Deniz, kıyıyı görebilmiş. Balina onu güvenle kıyıya getirmiş ve yavaşça sudan uzaklaştırmış.
Deniz, kıyıya çıktığında balinanın gözlerine bakmış. Balina ona dostça bir bakış atmış ve sonra yavaşça denizin derinliklerine doğru geri yüzmüş. Deniz, balinaya teşekkür etmek için seslenmiş ama balina çoktan kaybolmuş.
Kıyıya ulaşan Deniz, yorgun ama çok şey öğrenmiş bir şekilde eve dönmüş. Babası ve diğer balıkçılar, onun nereye gittiğini fark ettiklerinde hemen sahile koşmuşlar. Babası, Deniz’i sağ salim görünce derin bir nefes almış. “Deniz,” demiş, “sana sabırlı olmanı söylemiştim. Denizin ne kadar tehlikeli olabileceğini gördün mü?”
Deniz, başını öne eğmiş ve “Evet baba, çok haklıydın,” demiş. “Ama denizde bir dost edindim. Büyük bir balina beni kurtardı. Artık denizi daha iyi anlıyorum. Sabırlı olmayı öğrendim.”
O günden sonra Deniz, babasıyla birlikte denize açılmaya başlamış. Ama artık sabırlıymış, denizi ve doğayı daha iyi anlamaya çalışıyormuş. Deniz, denizle dost olmayı öğrenmiş ve her seferinde doğanın gücüne saygı duymuş. Babası da onun ne kadar olgunlaştığını görünce gurur duymuş.
Zamanla Deniz, köyün en iyi balıkçılarından biri olmuş. Ama o sadece balık tutmakla kalmıyormuş, denizdeki dostlarını da unutmuyormuş. Büyük balina, onun en büyük dostu olmuş ve zaman zaman onu denizde ziyaret edermiş. Deniz, balinanın yardımıyla birçok kez büyük fırtınalardan sağ salim kurtulmuş.
Deniz’in bu maceraları köyde herkes tarafından anlatılmaya başlanmış. Köydeki çocuklar, onun cesaretine ve denizle olan dostluğuna hayran kalmışlar. Herkes, Deniz’den sabırlı olmayı ve doğaya saygı duymayı öğrenmiş. Çünkü Deniz, onlara denizin sadece balıklarla dolu bir yer olmadığını, aynı zamanda büyük dostlukların da kurulabileceği bir dünya olduğunu göstermiş.
Ve böylece, Deniz’in maceraları denizle dostluk kurmanın ve doğaya saygı göstermenin ne kadar önemli olduğunu anlatan bir masala dönüşmüş. Masal bu ya, Deniz ve balina dostluğu hiç bitmemiş. Onlar her seferinde denizde yeni maceralara atılmışlar, ama artık Deniz her zaman sabırlı ve dikkatliymiş.
Bu maceralar, köydeki çocuklara da ilham vermiş. Her çocuk, bir gün denize açılmayı ve doğayla dostluk kurmayı hayal etmiş. Ama hepsi, önce sabırlı olmayı ve doğayı anlamayı öğrenmeleri gerektiğini de biliyormuş.
Ve masal burada mutlu bir sonla bitmiş.
Arkadaşlarınla Paylaş