Bir zamanlar, yeşil ve huzurlu bir köyde Küçük Bahar adında neşeli bir kız yaşardı. Bahar, ismi gibi hep neşe dolu, etrafına ışık saçan bir çocuktu. Her gün çiçeklerle oynar, kuşların şarkılarını dinlerdi. Ama Bahar’ın en büyük hayali, bir gün perilerle tanışmaktı. Yıllardır annesinden, büyükannesinden perilerle ilgili hikayeler duymuştu. Gözlerini kapatıp yıldızlı gökyüzüne baktığında, kendini hep o güzel ormanda, renkli perilerle oynarken hayal ederdi.
Bir gün, Bahar gökyüzünde parlayan yıldızlara bakarak içinden bir dilek tuttu: “Keşke perilerle tanışabilsem! Onlarla birlikte uçsam, şarkılar söylesem...” O gece Bahar, rüyasında büyülü bir ormanı gördü. Bu orman öyle güzeldi ki! Her yerde renkli çiçekler, pırıl pırıl parlayan dereler ve ince kanatlı, zarif periler vardı. Sabah uyandığında, Bahar bu rüyadan çok etkilendi. Hemen annesine koştu ve ormana gitmek için izin istedi.
“Anneciğim, bu güzel günde ormana gitmemde bir sakınca var mı?” diye sordu.
Annesi, Bahar’ın parlak gözlerine baktı ve gülümseyerek, “Tabii ki sevgilim, ama dikkatli ol, tamam mı? Orman büyük ve bazen kaybolabilirsin,” dedi.
Bahar, heyecandan yerinde duramıyordu. Hemen küçük sırt çantasını aldı, içine biraz su, birkaç sandviç ve annesinin yaptığı en sevdiği kurabiyeleri koydu. Ardından bahçede büyüttüğü çiçeklerden birkaçını da yanına aldı. “Belki periler bu çiçekleri sever,” diye düşündü.
Ormana vardığında, etrafındaki güzellikler Bahar’ın nefesini kesti. Gözlerinin önünde renkli çiçekler, yumuşacık yosunlar ve cıvıl cıvıl öten kuşlar vardı. Ayakları nereye basarsa orada çiçekler açıyormuş gibi hissediyordu. Bahar, bu büyülü atmosfere kendini kaptırdı ve küçük bir derenin yanına ulaştı. Şırıl şırıl akan dere, öyle berraktı ki, suyun içindeki balıkları bile görebiliyordu. Ama Bahar’ı en çok şaşırtan şey, derenin etrafında zarifçe dans eden küçük perilerdi!
Bu periler, sanki rüyasındaki gibiydi: Işıl ışıl kanatları vardı ve çiçeklerden yapılmış elbiseler giyiyorlardı. Bahar’ın kalbi yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladı. İşte hayalini kurduğu an gerçek olmuştu! Heyecanla derenin kıyısına koştu, ama perileri ürkütmekten korktuğu için sessizce yanlarına yaklaştı.
Perilerden biri, Ayperi adında güzel ve zarif bir peri, Bahar’ın geldiğini fark etti ve ona sıcak bir gülümsemeyle baktı. Bahar’ın gözlerine bakan Ayperi, “Merhaba, Bahar! Biz periler, ormanda pek insan görmeyiz. Senin burada olman bizi çok mutlu etti!” dedi.
Bahar şaşkınlıkla sordu, “Benim adımı nereden biliyorsun?”
Ayperi gülerek, “Biz periler, ormana gelen her iyi kalpli insanın adını biliriz,” dedi. “Peki, sen de bizim gibi ormanda yaşamak ve perilerin sırlarını öğrenmek ister misin?”
Bahar heyecandan yerinde duramıyordu. “Evet! Hem de çok isterim!” diye bağırdı.
Ayperi elini uzattı ve Bahar’ı dere kenarındaki çiçeklerden yapılmış küçük bir çembere davet etti. “O zaman, gel bakalım, seni ormanımızın büyülü dünyasına tanıtalım,” dedi.
Birlikte yürümeye başladılar. Bahar etrafındaki güzelliklere hayranlıkla bakıyordu. Ağaçların yaprakları rüzgarda dans eder gibi kıpırdıyor, kuşlar tatlı tatlı ötüyordu. Yol boyunca, Ayperi ona perilerin dünyasını anlattı. “Biz periler, doğanın koruyucularıyız,” dedi Ayperi. “Çiçeklere, ağaçlara ve hayvanlara bakarız. İnsanların zarar vermemesi için ormanı koruruz. Ama en önemlisi, doğadaki dengeyi sağlarız.”
Bahar bu sözleri duyunca, perilerin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladı. “Siz gerçekten çok özel varlıklarsınız,” dedi heyecanla.
Biraz ilerledikten sonra, Bahar ve Ayperi ormanda yaşayan diğer perilerle tanıştılar. İlk karşılarına çıkan iki peri, Benek ve Minnoş’tu. İkisi de neşeli ve sevimliydiler. Benek, kanatlarının üstündeki minik beyaz noktalar nedeniyle bu ismi almıştı, Minnoş ise küçük ve tatlı yüzüyle hemen dikkat çekiyordu.
“Hoş geldin, Bahar!” dedi Benek, kanatlarını çırparak. “Seni burada görmek çok güzel. Bizimle oyun oynamak ister misin?”
Bahar mutlulukla kabul etti. Hep birlikte, çiçeklerin üzerinde uçmaya başladılar. Bahar, onların kanatları kadar hızlı uçamıyordu ama periler el ele tutuşarak ona yardım ettiler. Uçarken çiçeklerin yapraklarından damlayan tatlı kokular Bahar’ı mest ediyordu. Hep birlikte şarkılar söylediler, dans ettiler ve çok eğlendiler.
Bir süre sonra, Benek ve Minnoş Bahar’a küçük peri evlerini gösterdiler. Evler öyle sevimliydi ki! Çiçeklerin yapraklarından yapılmış çatılar, ağaç kovuklarına oyulmuş odalar vardı. İçerisi de mis gibi kokuyordu. Bahar, burada kalmanın ne kadar güzel olacağını düşündü. Minnoş ona gülümsedi, “Burada her zaman yerimiz var, Bahar. İstersen bir gün bu ormanın daimi misafiri olabilirsin,” dedi.
Bahar bu teklife çok sevindi. “Belki bir gün gerçekten de burada yaşarım,” diye düşündü.
Günler geçti, Bahar ormanda perilerle vakit geçirdikçe, doğanın gizemli dünyasını daha yakından tanıdı. Onlarla birlikte uçmayı öğrendi, çiçeklerle konuştu ve ormanın derinliklerinde gizli hazineler buldu. Bir gün, Ayperi ona çok özel bir sır verdi: Ormanda yaşayan en büyük peri olan Güneşperisi'ni bulması gerekiyordu.
Güneşperisi, bu ormanın en güçlü ve en bilge perisiydi. Bahar, Güneşperisi'ni bulmak için Ayperi’nin tarif ettiği gizli yolu izlemeye karar verdi. Bu yol, ormanın en derin ve en güzel bölgesine gidiyordu. Bahar, yolda ilerlerken gözlerine inanamadı: Ağaçların yaprakları altın gibi parlıyor, kuşlar bembeyaz kanatlarıyla gökyüzünde süzülüyordu. Her şey, masal kitaplarında okuduğu kadar büyülüydü.
Bir süre sonra, Bahar büyük bir mağaranın önüne geldi. Mağaranın girişinde, pırıl pırıl parlayan bir taş vardı. Bu taş, Ayperi’nin bahsettiği “Güzellik Taşı”ydı. Bahar, taşı eline aldı ve içeriye doğru yürüdü.
Mağaranın içinde Güneşperisi onu bekliyordu. Uzun, altın renkli saçları ve ışıldayan kanatlarıyla Güneşperisi, ormanın en güzel varlığıydı. Bahar, elindeki taşı Güneşperisi’ne uzattı. Güneşperisi, taşı büyük bir mutlulukla aldı ve Bahar’a sıcacık bir gülümsemeyle teşekkür etti.
“O kadar cesursun ki, Bahar,” dedi Güneşperisi. “Bu taşı bana getirerek ormanın en büyük sırrını öğrenmiş oldun. Artık sen de bizim bir parçamızsın.”
Bahar, bu sözler karşısında heyecanlandı ve mutlulukla doldu. Güneşperisi ona ormanın en derin sırlarını anlattı ve Bahar, o günden sonra perilerle birlikte huzurlu bir şekilde yaşamaya devam etti. Artık her gece yıldızların altında perilerin hikayelerini dinliyor ve hayallere dalıyordu. Bahar, perilerin arasında olmanın, hayallerini gerçekleştirmenin ne kadar büyük bir mutluluk olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyordu.
Ve böylece, Küçük Bahar’ın hayali gerçek olmuştu. O artık en sevdiği perilerle birlikte ormanda yaşayan bir peri olmuştu ve bu da onu çok mutlu etmişti. Bahar’ın hayatı, her gün yeni bir macera ile dolup taşıyordu.
Arkadaşlarınla Paylaş